Av.Feyzullah CİHANGİR hukukihaber.net için yazdı;

Mahkemelerin dava tiplerine göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağı üzerine kafa yorduğunu ve belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını düşündüğü davaları dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddettiğini biliyoruz. Bu sorun Yargıtay’a da yansıdı ve Yargıtay vermiş olduğu kararlarla davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılamayacağı yönünde kararlar verdi. İşçi alacakları davası bu yönden birçok tartışmaya neden oldu ve şu an itibariyle işçi alacağı davalarının belirsiz alacak davası olarak açılabileceğine hükmedildi. Halen cismani zararlardan kaynaklanan tazminat davaları da belirsiz alacak davası olarak açılmaktadır. Böyle bir ayrıma gerek olup olmadığı tartışılması gereken bir sorundur.

Birçok alacaklı alacak miktarının tam ve kesin olarak bilindiği durumlarda kısmi dava açmaktan mahrum olduğu için hem yüksek harç ödediler hem de birçok yargılama masrafına katlanmak zorunda kaldılar. H.M.K., m.109/2 şu an yürürlükten kaldırıldığı için artık miktarı tam ve kesin olarak bilinen alacaklar için de kısmi dava açılabileceği görülmektedir.

Uygulamada zaman zaman duraksamaya yol açan bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. Maddesinde düzenlenen “Belirsiz Alacak Davası” ve 109. Maddede düzenlenen “Kısmi Dava” başlıklarına göre karşılaştırmalı olarak değerlendirilmelidir. Özellikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109/2 maddesinde yer alan “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.” Hükmünün yürürlükten kaldırılmasıyla belirsiz alacak davası ile kısmi dava arasında bir fark olup olmadığı çözümlenmesi gereken bir sorun olarak göze çarpmaktadır.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından verilen 15.9.2015 Tarih, 2014/19902 E., 2015/14877 K. Sayılı kararda da belirsiz alacak davası ve kısmi dava arasındaki benzerlik şu şekilde izah edilmiştir: “Her iki dava çeşidinin de açılabilirlik şartı alacağın konusunun miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmamasıdır. Her iki dava çeşidinde de ( alacak miktarının tespiti davası dışında ) dava açan alacağın asgari bir miktar ve değerini belirterek talepte bulunmaktadır.”
Yargıtay kararında da vurgulandığı üzere her iki dava çeşidinde alacak miktarı tam ve kesin olarak bilinmemektedir. Ancak yukarıda belirtildiği üzere H.M.K.,m. 109/2 nin yürürlükten kaldırılmasıyla her iki dava türünün birbirine oldukça yaklaştığı, aralarında pek büyük bir fark kalmadığı söylenebilir. 109. Maddenin 2. Fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıyla birlikte alacağın bir kısmı için kısmi dava açılmasına engel bir hal kalmamıştır.

H.M.K.m.109/3 maddesinde yer alan Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” Hükmü de bu doğrultuda yorumlanmalıdır. Bu hüküm alacağın bir kısmını dava eden kişinin açıkça feragat hali dışında bakiye alacağından feragat ettiğini göstermeyecektir. Mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmamış olmasının zımni feragat olarak değerlendirilmesi yolu kapatılmış olmaktadır.

Yazılış itibariyle yalnızca kısmi davalara uygulanması gerektiği anlaşılan bu hükmün belirsiz alacak davaları için bir anlamı yok mudur. Gerçekten  de bir hakkın ortadan kalkmasına yol açan feragat gibi önemli bir usuli müessese yalnızca kısmi davalar bakımından mı düzenlenmeliydi ?

>>
 YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ