SORUMLULUĞA GENEL BAKIŞ

Borçların ifa edilmemesi veya yerine getirilmemesi halinde, Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan 112 ve devamı maddeleri uygulama alanı bulur. 112 ve 126. Madde arasında ki düzenlemeler borçların ifa edilmemesi hususunda genel nitelik taşıyan düzenlemelerdir. Yani, bu hükümler haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden ve sözleşmeden doğan tüm borç hallerinde de borcun yerine getirilmemesi sebebiyle uygulama alanı bulur. Fakat, diğer borç kaynaklarının kendilerine has özel düzenlemeleri olduğu içindir ki, 112 ve devamı maddeleri daha çok sözleşmelerden kaynaklanan borçların yerine getirilmemesi hallerinde uygulanırlar.

TBK Madde 112 gereğince borçlunun sorumluluğu, edimin ya hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemiş olmasından dolayı doğar. Hiç ifa edilmeme halleri, edimin mevcut olmasına rağmen yerine getirilmemesinden kaynaklanabileceği gibi, edimin imkansızlık kazanması sebebiyle de meydana gelebilir.  Sorumluluğu doğuran ikinci hal ise edimin kötü ya da gereği gibi ifa edilmemesi halleridir. Kötü ifadan söz edebilmek için, borç belirlenen süreden daha geç ifa edilmiş olabileceği gibi; miktar, nitelik veya ifa yeri bakımından da gereği gibi ifa edilmemiş olabilir. Bu durumlardan dolayı da, alacaklının borçluya karşı kötü ifadan, ifa imkansızlığından ve borçlunun temerrüdünden kaynaklanan karşı hakları söz konusu olacaktır.

İmkansızlığın varlığı ya da borçlunun temerrüde düşmesi veyahut borcun gereği gibi yerine getirilmemesi hallerinde, TBK Madde 112’ye göre karine gereği borçlu kusurludur. Yani kanun, borcun hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi hallerinde karine gereği borçluya kusur yüklemektedir. Fakat belirtilmelidir ki, bu bir karinedir ve güçlü delillerle aksi ispat edilebilir.

SONUÇLAR AÇISINDAN GENEL BAKIŞ

- Konusu Belirli Olmayan Edimlerde

Belirli bir edimin yerine getirilmesi hususunda borç altına girilmediği durumlarda, diğer bir deyiş ile, yapma-yapmama veya özen yükümlülüğü gösterme borçlarında belirli bir edimin ifası söz konusu olmadığı için borçlunun temerrüdünden bahsedilemez. Çünkü borç, yapma-yapmama veyahut özen yükümlülüğünün ihlalleri halinde doğar. Bu halde sadece yükümlüğün yerine getirilmemesinden dolayı uğranılan zararın tazmini talep edilebilir. İş Hukuku alanında, işverenin işçisini gözetme borcu da bir nevi özen ve koruma yükümlülüğü borcundan ibarettir. Bu borç sadece ama sadece işverenin bu yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde doğar. Bu hallerde sözleşmeye aykırılık sebebiyle borçlar kanununun 112. Maddesi uygulama alanı bulur.

- Konusu Belirli Olan Edimlerde

Konusu ve yerine getirilmesi gereken edimin belirli olduğu borç ilişkilerinde ise, borcun zamanında yerine getirilmemiş olması halinde dahi eğer imkansızlık yoksa alacaklı her zaman alacağını talep edebilir. Taleple alamadığı hallerde davaya giderek cebri icra yoluyla da alacağına kavuşabilir.

Borç ilişkisinde söz konusu olan edimin halen mevcut olduğu hallerde, alacaklı her şekilde alacağını talep edebilir, aksi halde mahkemeye başvurarak alacağının yerine getirilmesini sağlayabilir demiştik. Burada ince bir ayrıntı vardır ki, ‘’ Şayet gecikme temerrüt şekline girmiş ise, bu taktirde alacaklı sadece gecikmiş ifayı dava ve cebri icra yolu ile elde etmek değil, gecikme yüzünden uğradığı zararı da talep ve dava etmek imkanına sahiptir.’’ Bilinmelidir ki; tazminat talebinin doğabilmesi için borçlar kanunu gereğince, meydana gelmiş olan bir zarar var olmalıdır. Zarar meydana gelmemişse TBK gereğince tazminat talebinde bulunulamaz. Zararın varlığı ve ne şekilde meydana geldiğinin ispatı tazminat talebinde bulunana aittir.

Ayrıca, temerrüt durumu karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde meydana gelirse, kanundan doğan bir yetkiye göre alacaklı, geciken borcun ifasını ve gecikme tazminatını isteyebileceği gibi ifadan vazgeçerek, borcun yerine getirilmemesinde dolayı tazminat talep edebilir ya da tamamıyla sözleşmeden dönme hakkını da kullanabilir. Burada kanun özel ve sınırlı olarak alacaklıya böyle bir yetki tanımıştır. ‘’ Borcun ifa edilmemesinden dolayı sözleşmeden dönme hakkı alacaklıya sadece bu hal için sağlanmıştır.’’ Alacaklının böyle bir durumda seçimlik yetkisi söz konusudur.

Borcun konusunun artık imkansız olduğu hallerde, mahkemeye başvurarak ifayı talep etmenin hiçbir mantığı yoktur. İmkansızlık nedeniyle alacaklının bir zararı doğmuş ve borçlunun sorumluluğuna ilişkin haller mevcut ise alacaklı sadece tazminat talep etmekle yetinebilir. Diğer hallerde de tazminat talep edebilmek için zararın varlığı ve borçlunun kusur karinesinin çürütülmemiş olması gereklidir.

ÖZET OLARAK

Edimin mevcut olduğu her halde, borçlu borcunu ifa etmek ve alacaklı da ifayı kabul etmekle yükümlüdür. Alacaklı, edimin imkansız olmadığı her halde de, borçludan ifayı talep edebilir ya da cebri icra yoluyla borçluyu ifaya zorlayabilir. Fakat yukarıda belirttiğim istisnaların varlığı halinde alacaklı, borçludan ifa ile birlikte tazminat da talep edebilir. Yine bahsedilen istisnaların varlığında ifadan vazgeçerek, sadece tazminat talep edebileceği gibi sözleşmeden tamamen de dönebilir. Ayrıca, borcun konusu olan edim artık imkansızlaşmış ise de sadece tazminat hükümleri talep edilebilir. Aksi halde borçluyu, imkansız hale gelmiş olan edim bakımından ifaya zorlamak hukuk mantığına uymayacaktır. Kısaca verdiğimiz tüm bilgiler ışığında, söz konusu edimi elde edemeyen alacaklının borçluya karşı üç temel hakkı söz konusu olmaktadır: İfa Davası Ve Cebri İcra; Tazminat Davası; Sözleşmeden Dönme.

BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ HALİNDE ALACAKLININ HAKLARI

MADDE 125- Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.

Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.

Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.

A) GENEL OLARAK

Konusu belli olan bir edimin yerine getirilmemesi, borçlar kanunun genel hükümlerine tabi olabilmesi için ya hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemiş olması gerektiğini yukarıda da belirtmiştik. Alacaklı, borcun muaccel ve ifasının da mümkün olması halinde ifa davası açarak borçluyu cebri icra yoluyla ifaya zorlayabilir. Bu hak alacaklının, borçluya karşı kullanabileceği haklarından biridir. Fakat borçlunun, ifanın gecikmesi suretiyle uğradığı zararı da ifa ile birlikte talep edebilme hakkını kullanabilmesi için borçluyu temerrüde düşürmesi gereklidir. Borçlar kanunun 117. Maddenin 1. Fıkrasına göre: alacağı muaccel olan bir alacaklı, ihtar yoluyla borçluyu temerrüde düşürebilir ve böylece, 118. Madde gereğince ifa ile birlikte ifanın gecikmesinden doğan zararını da borçludan talep edebilecektir. Bu durum da alacaklının borçluya karşı haklarından biridir. Bu hakka, ifa davası ve temerrüt halinde gecikmeden doğan zararın tazminini talep etme hakkı diyebiliriz. Tazminat sonradan yeni bir dava ile de talep edebilir.

B) KARŞILIKLI BORÇ İLİŞKİLERİNDE ALACAKLININ HAKLARI

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde alacaklıya, borçlunun temerrüde düşmesi halinde ifa davası ile ifanın ve gecikmeden doğan zararın tazmini isteme hakkının yanında iki adette seçimlik hak tanımaktadır. Borcun yerine getirilmemesinde dolayı sözleşmeden dönme hakkı, alacaklıya sadece bu madde ile tanınmıştır. Alacaklının bu iki ek seçimlik haktan yararlanabilmesi için temerrüde düşen borçluya son bir şans niteliğinde süre (mehil, önel) vermesi lazımdır. Seçimlik haklarından birini kullanmak isteyen alacaklı, verilen sürenin geçmesiyle hemen bunu borçluya bildirmelidir. Fakat 124. Maddede ki istisnaların varlığı halinde artık seçimlik haklardan birinin kullanılabilmesi için süre verilmesi zorunlu değildir. Süre verilmesinin gerekli olmadığı hallerde de alacaklı, borçluya ifadan vazgeçtiğini ve seçimlik haklarından birisini kullanacağını derhal bildirmelidir.

- SÖZLEŞMEDEN DÖNME

- FANIN YERİNE TAZMİNAT TALEP ETME

Not: Borcun hiç ifa edilmemesinden ya da kötü ifa edilmesinden dolayı, borçlunun Türk borçlar kanunu M. 112 gereğince sorumlu olacağını söylemiştik. Borçlunun temerrüde düşmesi, ifanın imkansızlık teşkil etmesi ve gereği gibi yerine getirilmemesi hallerinden dolayı, alacaklının da borçluya karşı, Türk borçlar kanunu genel hükümleri gereğince ifa talebi ve cebri icra, sözleşmeden dönme ve tazminat gibi karşı haklara sahip olacağını özetle bir kez daha belirtelim.

HAZIRLAYAN: Fatih BAŞYURT

KAYNAKLAR:

1. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, 14. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 20016.

2. Dr. Haluk N.Nomer, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14.Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2015.

3. İlgili Kanun Hükümleri.