Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Beyza Başer
 
Ceza Davalarında İstinaf ve Temyiz Süreleri
Bölge adliye mahkemelerinin 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren faaliyete geçmesiyle birlikte; mahkemelerce verilen kararların hangi kanun yoluna tabi olacağı, eski ve yeni dosyaların akıbetinin ne olacağı, istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru süreleri, bölge adliye mahkemelerinin yargı çevrelerinin düzenlenmesi gibi birçok konuda yeni düzenlemeler getirilmiş olup, bu yeni düzenlemeler ne yazık ki planlı, sistematik ve düzenli bir şekilde yapılmak yerine dağınık şekilde mevzuatta yerini almıştır. Bu yazı, son düzenlemeler ışığında istinaf ve temyiz başvuru süreleri konusunda yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla kaleme alınmıştır.
05.08.2017 tarihli ve 30145 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21. maddesiyle; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.291’de düzenlenen 7 günlük temyiz süresi, 15 güne çıkarılmıştır. Dolayısıyla; 5271 sayılı CMK’nın temyiz hükümlerine tabi olan kararların temyiz süresi 15 gün olup, 05.08.2017 tarihli yasal değişikliğin yapılmasından önce veya sonra karar verilmesinin önemi yoktur, ancak bu karar 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilmişse eski Kanun hükümlerine ve süresine göre temyize tabi olacak, bu kararlara karşı istinaf yolu açık olmayacaktır. 20 Temmuz 2016 tarihinden önce yerel mahkeme tarafından karar verilip de Yargıtay’ca yapılan temyiz incelemesinde bozulan bir karar sonrasında verilen yeni karara karşı da eski kanun yolu usulü ve süresi tatbik edilecektir.
Temyiz kapsamı ve usulü yönünden 5271 sayılı CMK’ya tabi olan kararlar, Kanunun 286 ve 287. maddelerinde gösterilmiştir.
Kanunun 286. maddesine göre;“(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
d) İlk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
e) Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,         
f) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,
h) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,      
ı) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları,
Temyiz edilemez”.
CMK m.287’ye göre ise;“(1) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir”.
Yukarıda yer verilen hükümler; 20 Temmuz 2016 tarihi itibariyle ilk kez verilen kararlar yönünden geçerlidir. 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilen kararlar Yargıtay’ın bozma kararı ile kaldırıldığında; dosya hakkında verilecek yeni karar yönünden CMK m.286 ve 287 değil, mülga CMUK’da düzenlenen temyiz hükümleri uygulanacaktır. Çünkü 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un “Yürürlükten Kaldırılan Hükümler” başlıklı 18. maddesinde; 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükten kaldırıldığı, ancak 5320 sayılı Kanunun 6, 8 ve 12. maddelerinde öngörülen yürürlük ve uygulamasına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir.
5320 sayılı Kanunun “Temyiz ve karar düzeltme” başlıklı 8. maddesine göre ise;“(1)Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322 nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ila 326 ncı maddeleri uygulanır. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir.         

(3) Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce Yargıtay'ca incelenip kesinleşen hükümler hakkında, başvuru süresi dolmamış olması kaydıyla karar düzeltme yoluna gidilebilir”.

Bu maddeden anlaşıldığı üzere; 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilen kararlar ve bu kararlarla ilgili Yargıtay’ın bozma kararları sonrasında yapılan yargılamaya göre verilecek yeni kararlar, 1412 sayılı mülga CMUK’da yer alan temyiz hükümlerine tabidir. Bu tespit, 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurma süresi yönünden önemlidir. Çünkü 1412 sayılı mülga CMUK m.310’un birinci ve ikinci fıkralarına göre;
“Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.
Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar”.
Özetle; 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra verilen ve CMK m.286 ile 287 uyarınca temyizi kabil olan kararlar yönünden temyiz süresi 15 gün, 20 Temmuz 2016 tarihinden önce verilen kararlar yönünden temyiz süresi ise bir haftadır.
İstinaf yoluna başvuru süresi ise, 5271 sayılı CMK m.273’de gösterilmiştir. Bu maddeye göre;
“(1) İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, istinaf yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.
(3) Ağır ceza mahkemelerinde bulunan cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki asliye mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın o yer Cumhuriyet başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.
(4) Sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların dilekçe veya beyanında, başvuruya ilişkin nedenlerin gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz.
(5) Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını bildirebilirler”.
Yerel mahkemenin kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuruda; tefhim veya tebliğ ile başlayan süre 7 gün olup, bu sürede herhangi bir değişikliğe gidilmemiştir.
Yukarıda geçen 7 veya 15 günlük ve 1 haftalık başvuru sürelerinin hesabı, “Sürelerin hesaplanması” başlıklı CMK m.39/1-2’ye göre yapılacaktır.
İlgili hükümlere göre;“(1) Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar.
(2) Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer”.