Hata kavramı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 30. Maddesinde düzenlenmiştir.[1]

Kastı ortadan kaldıran hata kavramı dört başlık altında inceleme konusu yapılabilir:

Suçun maddi unsurlarında hata (TCK m. 30/1)

Eylemin gerçekleştirilmesi sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Kast, suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

Bu unsurlara ilişkin her türlü yanılma durumu ise suçun maddi unsurlarında hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın varlığına engel olur. Şayet fiil, taksirle işlenebilen bir suç ise failin kusurundan dolayı sorumluluğu bulunmaktadır.

Bu duruma örnek olarak, Cinsel ilişkiye girdiği kızın yaşının büyük olduğunu düşünerek onunla cinsel ilişkiye giren sanığın durumu gösterilebilir. Mağdurun yaşında hata suçun maddi unsurunda hata anlamına gelir ve bu hatasının doğru olduğu anlaşılıyor ise TCK 30/1 maddesi kapsamında sanığın kastı yok kabul edilir ve fail hatasında yararlanır. Bu suçun taksirle cezalandırılması da söz konusu olmadığından faile ceza verilemez.

Suçun nitelikli unsurlarında hata (TCK m. 30/2)

Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. Suçun nitelikli unsurlarında hata, bir suçun nitelikli hallerindeki maddi unsurlar üzerindeki yanılmayı ifade eder. Bu hata halinde, nitelikli unsur açısından kastın varlığından söz edilemez. Örneğin, Herhangi bir kişiyi öldürmek isteyen kişi hata ile babasını öldürür ise faile babasını öldürmekten kaynaklanan nitelikli hal değil kastan adam öldürme suçundan ceza verilir. Babasını öldürmek isterken bir başkasını öldüren kişi de babasını öldürmekten değil normal öldürmekten dolayı cezalandırılır. Olay yerinde bulunan bir başkasına isabet (eski hedefte sapma) durumunda bu hata kurallar değil genel kurallara (kast, olası kast) uygulanacaktır.

Hukuka Uygunluk Sebeplerinin Maddi Şartlarında Hata (TCK m. 30/3)

Bir hukuka uygunluk sebebinin maddi unsurlarındaki yanılma, işlenen suç açısından kastı ortadan kaldırır (TCK m. 30/3). Bu yanılgının kaçınılabilir olması halinde; şayet söz konusu fiilin taksirle işlenmiş olması kanunda müstakil bir suç olarak tanımlanmış ise, fail ancak taksirinden dolayı cezalandırılabilir.

Örneğin, Karşısındaki kişinin elini beline attığını gören fail tabanca çekeceğini düşünüp mağduru öldürdüğünde, mağdurun böyle bir niyeti yok ise fail meşru savunmanın maddi şartlarında yanılmıştır.

Sanığın ne ölçüde sorumlu tutulması gerektiği hususu da onun kusurluluğu (kaçınılabilir olup olmadığına göre)ile ilgilidir. Yine, Bir güvenlik görevlisinin hâkim kararı veya savcının emri olduğu düşüncesinden hareketle arama yapmış ise burada hukuka uygunluk sebebinin maddi şartlarında yanılgıya düşmüştür. Bu hata kişinin suç kastını ortadan kaldırır.

İşlenen Fiilin Esasında Bir Haksızlık Oluşturduğu Hususunda Hata (TCK m.30/4)

Kişi, işlediği fiilin esasında bir haksızlık oluşturduğu hususunda hataya düşmüş olabilir. Bu durumda haksızlık yanılgısı mevcuttur. Haksızlık yanılgısı, kasta etkili olan bir husus olmayıp; kişinin işlediği haksızlık açısından sadece kusurunun belirlenmesinde bir rol oynamaktadır. Kişi ancak işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunun bir haksızlık teşkil ettiğinin bilincinde olmayabilir. Bu yanılgının kaçınılabilir olması halinde, kişi cezalandırılacaktır; fakat cezasında, ancak alt sınıra kadar indirim yapılabilecektir.

Hatanın kaçınılmaz olup olmadığının belirlenmesinde, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları göz önünde bulundurulacaktır. Böylece, sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak bir suç isleyen kimsenin sorumlu olmayacağı öngörülmüştür.

Benzer düzenlemenin, birçok Avrupa ülkesi kanununda yer aldığı, ülkemiz hukuk düzenine ise ilk defa girdiği belirtilmektedir. Örnek olarak, dedesinden kalma tabloyu, normal bir tablo düşüncesiyle çok ucuza satan bir kimse, tarihi eser satmaktan dolayı sorumlu tutulamayacaktır. Zira kişi tablonun tarihi eser olduğunu bilseydi, (yani haksızlık yanılgısına düşmeseydi) zaten normal tablo fiyatı ile satmayacaktı. Ancak, bu hüküm, suç isleyen herkesin “ben bilmiyordum” mazeretine sığınmasını sağlamaz. Çünkü yanılgı savunmasının haklılığını (yani kaçınılamaz olup almadığını) hâkim takdir edecektir.

Cinsel Dokunulmazlığa Karşı suçlarda Hata Kavramı

Cinsel suçlarda hata kavramı sıklıkla mağdurun yaşı ve mağdurun akıl hastası olup olmaması noktasında tartışmaya neden olmaktadır.

Mağdurun yaşı konusunda hata

Sanık, mağdurun yaşı konusunda yanılırsa, bu hatasından yararlanır. Yargıtay, bu gibi durumlarda mağdurun nüfus kaydındaki yaşına ve hastane doğumlu olup olmadığına, görünümüne dikkat etmektedir.[2]

TCK'nın 30. maddesi hükümlerine göre hata halinin mevcut olup olmadığının tespiti için mağdurenin suç tarihi itibariyle görünüm olarak örneğin onbeş yaşından küçük olduğunun anlaşılıp anlaşılamayacağı, içinde bulundukları sosyal ve kültürel durumları da dikkate alınarak sanığın mağdurenin yaşı konusunda hataya düşmesinin mümkün olup olmadığı araştırılarak mahkemenin dosyadaki tüm verilerle beraber kendi gözlemini de tespit edip, gerekirse bu konuda bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumu değerlendirilmelidir.[3]

Mağdurun yaşındaki hata suçun maddi unsurunda hata olarak değerlendirilmelidir. Sanığın bu hatasının doğru olduğu tespit edilirse, TCK’nin 30/1 maddesi kapsamında sanığın kastı yok varsayılır ve fail hatasından yararlanır.

Mağdurdaki akıl hastalığı konusunda hata

Mağdurdaki akıl hastalığını bilmeyen, mağdurun akıl sağlığı ile ilgili verilerde yanılan sanık bu hatasından, bu durumu bilmemesinden yararlanır. Bu hususun tespiti için mutlaka Adli Tıp Kurumundan rapor alınmalıdır. Şayet raporda, mağdurun akıl hastalığının hekim olmayanlarca anlaşılamayabileceğinin mütalaa edilmesi durumunda somut olay hata kavramı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Örneğin mağdurun akıl hastalığının hekim olmayanlarca anlaşılamayabileceğinin raporla tespiti halinde, sanığın reşit mağdurenin akıl hastası olduğunu bilerek eylemlerini gerçekleştirdiği hususunda yeterli delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraetine karar verilmesi gerekecektir.[4]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

-------------------------------------------

[1] MADDE 30. - [1] Fiilin icrası sırasında suçun kanunî tanımındaki maddî unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hâli saklıdır. [2] Bir suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli hâllerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [3] Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır. [4] (8.7.2005 T. 5377 sk ek) İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz.

[2] Y.14.CD, E: 2011/754, K: 2011/2587, Teb: 5 - 2006/66316, KT: 14.11.2011: Y.5. CD, E: 2010/4910, K: 2010/6486, Teb: 5-2010/84189, KT: 15.09.2010.

[3] Y14.CD, E: 2016/9583, K : 2016/7842, Teb: 14 - 2016/218001, KT: 15.11.2016.

[4] Y5.CD, E:2011/5016, K:2011/5024, Teb:5 - 2011/24323, KT: 29.06.2011.