VAKA-1-“Manisa'nın Alaşehir ilçesinde kaybolan ve komşusu tarafından öldürüldüğü belirlenen 4 yaşındaki Irmak Kupal'ın vücudunda tecavüz bulgularına  rastlandığı bilgisi verildi.Daha önce kendi öz yeğenine cinsel istismarda bulunduğu için 1,5 yıl hapis yatan Himmet Aktürk'ün küçük çocuklara olan zaafı yaşadığı bölgedeki mahalle sakinleri tarafından biliniyordu. Zanlı katıldığı televizyon programında “yıllarca babamdan işkence gördüm, ruhum bozuk”ifadelerini kullandı.(23.10.2016)

VAKA-2- “Kars'ta 9 yaşındaki Mert Aydın'a tecavüz edip öldüren zanlı 23 yaşındaki Aykut Balk’ın çocuğa cinsel taciz suçundan sabıkası bulunduğu, Mert'in babası ile ticari alışverişlerden birbirlerini tanıdıkları ortaya çıktı. Sorgu sırasında katil zanlısının kendi iddiasına göre daha önce yaşadığı bir sırrı da ortaya çıktı. Zanlı Balk, " askerdeyken üç askerin tecavüzüne uğradım. Utancımdan kimseye anlatamadım" itirafında bulundu. (13.04.2014)

Yukarıdaki vakalarda istismarcıların mağdurun yakın çevresinde bulunan biri olması, cinsel istismar suçu ile ilgili sabıkalarının bulunması ve daha önce ruh sağlığını bozucu travmatik olaylar yaşamış olmaları tesadüf gibi görünse de aslında pedofili vakalarının en belirgin özellikleridir. Yazının ilerleyen kısımlarında detaylı olarak ele alınacağı üzere pedofili tedavisi olmayan, ömür boyu devam eden, ilaç yöntemi ile ancak baskılanması mümkün olan bir hastalıktır. Pedofili vakaları yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere tekrar etmektedir. Ve anlaşılan o ki pedofili ile klasik yaptırımlarla mücadele etmek, toplumu ve özellikle de çocuklarımızı korumak bakımından yeterli olmamaktadır. Pedofili failleri bakımından uzun süreli hapis cezaları sadece bu kimselerin yeniden suç işlemelerini bir süre engelleyebilir. Pedofili hastasını cinsel istismar başlığı altında değerlendirip cezalandırarak toplum içine bırakmak tekrarlanacak hadiselere kapı açmaktır.

Öncelikle cinsel istismar ve pedofili ayrımına varılmalı, pedofili vakalarında cezanın yanısıra  tedavi,tecrit, ifşa gibi güvenlik önlemleri de yaptırım olarak uygulanmalıdır. Cezasını çekmiş bir kişiye böyle ağır güvenlik tedbirleri uygulanması eleştirilere sebep olacaksa da konu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi m.3 te yer alan çocuğun üstün yararı ilkesi ışığında ele alınmalıdır. Pedofili tekrar eden bir ruhsal bozukluk olduğuna göre alınacak tedbirler yalnız istismara uğrayan çocuğun değil istismar tehlikesi altında bulunan tüm çocukların üstün yararına olacaktır.

Polonyada 257 istismarcı ile yapılan çalışmada bireylerin %6’sının küçükken cinsel istismara%37’sinin fiziksel istismara maruz kaldığı ve %21’inde zihinsel bozukluk olduğu tespit edilmiştir. Yani her nedense istismara uğrayan çocukların büyük kısmı ilerde istismarcı olmaktadır. Pedofilinin önüne kısmen de olsa geçildiği takdirde ilerde yaşanması muhtemel istismar vakaları da kısmen önlenmiş olacaktır. Kısacası hem istismara uğramış çocuğun, hem günümüz çocuklarının hem de bugün istismara uğradığı için yıllar sonra istismar suçunu işleme oranı yüksek olan mağdurların istismar edeceği geleceğin çocuklarının üstün yararı gereği bu önlemler alınmak zorundadır. Yazının kalan kısmı bu ana fikrin detaylandırılması üzerinedir.
 
1-ÖNCELİKLE PEDOFİLİ VE CİNSEL İSTİSMAR AYRIMINA VARILMALI, TCKDA PEDOFİLİ SUÇU AYRICA DÜZENLENMELİDİR.

Türk Ceza Kanununun 103. Maddesinde cinsel istismar;

“a) Onbeş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
 b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar” olarak tanımlanmıştır.
Pedofili ise, DSM-IV-TR (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) tanı ölçütlerine göre; “en az 6 aylık bir süre boyunca, kişide ergenlik dönemine girmemiş bir çocukla ya da çocuklarla cinsel etkinlikte bulunma ile ilgili yoğun, cinsel yönden uyarıcı fantezilerinin, cinsel dürtülerinin ya da davranışlarının yineleyici bir biçimde ortaya çıkması” olarak tanımlanmıştır. Aynı şekilde, DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre pedofili tanısı konabilmesi için kişinin en az 16 yaşında olması ve cinsel etkinlikte bulunduğu çocuklardan en az beş yaş daha büyük olması gerekmektedir. Söz konusu tanımlamalar ışığında görüleceği üzere cinsel istismar, kriminal düzlemde tanımlanmakta iken pedofili, uluslararası düzlemde psikiyatrik hastalık kabul edilmektedir. Cinsel istismar failinin suç işlemesini takiben tahliye olması sonucunda suçun tekrarı ihtimali istatistiklere göre çok küçük bir oranken pedofili tekrarı kaçınılmaz bir ruhsal bozukluktur. Dolayısıyla yetişkin bir kimsenin çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve onlara cinsel eğilim duymasına neden olan bir psikoseksüel rahatsızlık olan  “pedofili”nin, adli bir olgu olan“cinsel istismar” vakıalarından sağlıklı bir şekilde ayrılabilmesine ve dolaylı olarak çocukların en temel haklarının korunmasına hizmet edecek ilk ve en önemli adım, pedofilinin hem kanun bazında hem de idari makamlar nezdinde tanımlanması ve toplum bazında öğrenilmesine hizmet etmektir. Her pedofili bir cinsel istismardır ancak her cinsel istismarın pedofilik vaka olduğu söylenemez. Pedofiliden bahsedebilmek için istismarın çocuklara karşı sürekli cinsel haz duyan kişi tarafından yapılmış olması gerekir. Cinsel istismar da pedofili de suçtur ancak pedofili tekrarı mümkün bir ruhsal hastalıktır. Dolayısıyla pedofili tanısı uzmanlarca konmalı ve ayrıca güvenlik tedbirlerine yer verilmelidir.

2-CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNU İŞLEYEN VE PEDOFİLİ HASTASI OLDUĞU TESPİT EDİLMİŞ ŞAHISLARIN İFŞA EDİLMESİ VE ÇOCUKLARDAN UZAK TUTULMASI ADINA ÖNLEMLER ALINMALIDIR.

Dünya Sağlık Örgütü ve Ankara Üniversitesi’nin hazırladığı Türkiye’de Üniversite Öğrencilerinde Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşam Deneyimleri Araştırması Raporuna göre; 

-Kız çocukları, akrabaları tarafından cinsel tacize maruz kalıyor.

-İstismarcıların yüzde 9’u ise çocukla aynı evde yaşıyor.

- Cinsel tacize uğrayan çocukların yüzde 37,1’i “tanıdığı ve evde yaşamayan biri

-yüzde 25,2’si “evde yaşamayan bir akraba

-, yüzde 11,3’ü “evde yaşayan ve akraba olmayan biri”,

-yüzde 11,3’ü “çocuğun güvendiği biri”,

-yüzde 8,6’sı istismarcının “evde yaşayan bir akraba”,

-yüzde 7,9’u “çocuğun bakımından sorumlu olan biri (bebek bakıcısı vb.)”

-Cinsel tacize uğrayan erkek çocukların yüzde 44,9’u “tanıdığı evde yaşamayan biri” tarafından taciz edildiğini bildirmiştir.

-Kız çocuklarında ise tacizi gerçekleştirenler arasında en yüksek oran yüzde 32,9 ile “evde yaşamayan bir akraba” tarafından taciz edildiğini bildirmiştir.

İstatistiklerden de anlaşıldığı üzere bizler yanıbaşımızdaki istismarcı ve pedofili hastalarından habersiz ve dolayısıyla savunmasız kalmaktayız.

Konunun tam da burasında Megan Kanununa değinmekte fayda var. Megan Yasaları ilk olarak New Jersey Eyaleti’nde 1994 yılında, yedi yaşındaki Megan Nicole Kanka’ nın daha önce iki kez cinsel suçtan hüküm giymiş bir komşuları tarafından tecavüz edildikten sonra öldürülmesi olayından sonra çıkarılmıştır. Daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin federal hükümeti ve elli eyaleti bu yasanın benzerlerini kabul etmişlerdir. Bu yasaya göre cinsel suçtan hüküm giyenler cezalarını tamamladıktan sonra yaşadıkları yerin polisine kayıt yaptırmak ve bir başka yere taşındıklarında yeni adreslerini bildirmek zorundadırlar. Yasa aynı zamanda bu kişilere ait çeşitli bilgilerin topluma açılmasını mümkün kılmaktadır. Yasanın temel amacı ailelerin çocuklarını korumaları olmakla birlikte,uygulamalara karşı çıkanlar kişilerin temel haklarının ihlal edildiğini savunmakta, acımasız ve aynı cezaya verilen ikinci ve alışılmadık bir cezalandırma şekli olarak görmektedirler. Ancak yazının başında da belirttiğimiz gibi cinsel istismar ile pedofili suçu ayrı olarak ele alınmalıdır. Cinsel istismar açısından bu önlem orantısız görünse de pedofili için şarttır çünkü pedofili hastalarında suç tekrar oranı oldukça yüksektir. Uluslararası bazda yapılan çalışmalar, bu kişilerdeki suç tekrar etme oranının yüzde 40 ile yüzde 50 arasında olduğu sonucunu vermiştir, bu sonuç cinsel suçlularının ortalama suç tekrar oranı olan yüzde 22’ seviyesinden hemen hemen iki kat fazladır.

Cezaya çarptırılan pedofili hastalarının terapi yoluyla aynı suçu tekrar etme olasılıklarının yüzde 12 ile yüzde 17 arasında azaltılmasının sağlanabileceğini göstermiştir. Yani AZALMIYOR. Ohalde bu kimselerin ifşa edilmesi şart. En azından aileler evlerinde çalıştıracakları kişilerin pedofili kaydı olup olmadığına, çocuk sahibi bir kadın ilişki yaşayacağı bir kişiyi eve almadan önce polise başvurup pedofili kaydının bulunup bulunmadığına bakabilmelidir.

3-CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNU İŞLEYEN VE PEDOFİLİ HASTASI OLDUĞU TESPİT EDİLMİŞ ŞAHISLARA KASTRASYON UYGULANMALIDIR.

Kastrasyon, kısırlaştırmadan farklı olarak kişilerin cinsel dürtülerin kontrol altına alınarak üreme kabiliyetini tamamen veya geçici olarak donduran cerrahi ya da kimyevi olarak gerçekleştirilen bir müdahale olarak tanımlanmaktadır. Kastrasyonda kişinin cinsel salgı bezlerinin alınması veya işlevlerinin ortadan kaldırılması yoluyla, cinsel arzuları tetikleyen dürtüler ve beraberinde üreme yeteneği sonlandırılır.

Faile ilaç verilmesi suretiyle kişinin vücudunun testosteron üretmesi önlenerek yapılan kimyasal kastrasyonun amacı, failin yeniden başkalarının cinsel dokunulmazlığını ihlal eden bir suç işlemesini engellemek, başka bir ifade ile kişinin vücudundan testosteron hormonunu uzaklaştırarak böylece, cinsel nitelikteki suçlarda tekerrürün önüne geçmektir.

Pedofili haricinde cinsel istismar gerçekleştiren failler, cinsel dürtülerinin kontrol altına alınması ile ilgili bir sorun yaşamadığından, kastrasyon gerekliliği bu suçlarda mevcut değildir. Ancak pedofili faiileri cinsel dürtülerini kontrol edemediklerinden, tedavi niteliğinde yaptırımlar ile toplumun korunması amacıyla kriminolojik endikasyon gereklidir.

ABD cinsel nitelikli bir suçun işlenmesi halinde eyaletler nezdinde kastrasyon müdahalesine sıklıkla başvuran bir ülkedir. Bu kapsamda, Kaliforniya Ceza Kanununun 645. maddesi gereğince, mahkemeler, 13 yaş altı çocuklar aleyhine cinsel suç işleyen faillerin kimyasal yollarla tedavisini emredebilirler. Şayet suçun tekerrürü söz konusuysa, hükümlünün şartlı salıverilme öncesinde kastrasyona tabi tutulması zorunludur. Mahkûmun kimyasal kastrasyon yerine, cerrahi kastrasyon yaptırımını tercih etme hakkı ise saklıdır.

Polonya’da, Ekim 2009’da yapılan yasal değişiklikle, 15 yaşın altındaki küçüklere karşı cinsel suç işleyenler hürriyeti bağlayıcı cezalarını çektikten sonra kimyasal kastrasyon yaptırımına tabi tutulurlar. Failin iradesi herhangi bir rol oynamamaktadır.

Karşılaştırmalı hukukta yer alan örnekler de göz önünde bulundurulduğunda, ülkelerin önemli bir kısmının kastrasyon yaptırımının güvenlik tedbiri olarak kabul etmiş ve hürriyeti bağlayıcı ceza ile birlikte tatbik etmiştir.

Kısacası günümüzde basında da sıkça yer alan pedofili vakalarıyla mücadele edebilmek için cezalandırma stratejimizde yukarıda belirtilen değişikliklerin yapılması şarttır.Yapılması önerilen değişikliklere çocuğun üstün yararı ilkesi ışığında bakıldığı zaman orantısız bir yaptırım önerisi olmadığı anlaşılacaktır.