Bu noktada icra yoluyla teslime konu olan, reşit olmayan bir çocuk olduğundan, uygulamanın insan hakları ve çocuk hakları sözleşmesi hükümlerine aykırılık teşkil etmekte idi. Yine bu uygulamanın çocuğun psiko-sosyal gelişimine zarar verdiği de yadsınamaz bir gerçektir. Ebeveynler açısından da, çocuklarını görememe veya onların psikolojisine zarar verme pahasına görme arasında tercih yapmayı dayatan bir uygulamadır. İcra yoluna başvurmanın ekonomik maliyetleri düşüldüğünde de taraflara külfet getiren bir uygulamadır. Bu anlamda çocuk teslimine dair icra işlemleri, gerek ebeveynlerin gerekse çocukların mağduriyetine neden olmaktadır.
           
“Mağdur Hakları Kanun Tasarısı” bu neviden mağduriyetlerin ve hak ihlallerinin önüne geçmek adına ortaya konulmuş bir tasarıdır. Uygulamada “Mağdur Hakları Daire Başkanlığı” ve “Mağdur Destek ve Yardım Hizmetleri” ve “Adlî Destek Ve Mağdur Hizmetleri” müdürlüklerinin kurulması ile faaliyete geçecek olan tasarıda; çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması düzenlemesi şu şekildedir.

1- MAĞDURUN BAŞVURUSU :
           
Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilam veya tedbir kararı, yükümlüsü tarafından rızasıyla yerine getirilmediği takdirde diğer taraf MAĞDUR kabul edilmekte ve bu tarafa veya varsa vekiline, çocuğun oturduğu yer adlî destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğüne başvurma hakkı getirilmektedir.

2- ADLÎ DESTEK VE MAĞDUR HİZMETLERİ MÜDÜRLÜĞÜNÜN İŞLEMLERİ :
           
Talebi alan müdürlük öncelikle, teslim yükümlüsüyle irtibat kurarak belirlenen gün ve saatte kararda belirtilen koşullarda, herhangi bir işlem veya ihtara gerek kalmaksızın çocuğun bulunduğu adreste, müdürlükte veya belirlenen başka bir yerde karşı tarafa teslimini ister.
           
Burada geçen “herhangi bir işlem veya ihtara gerek kalmaksızın” ifadesinden müdürlüğün teslim yükümlüsüyle en kısa yoldan irtibata geçeceği anlaşılmaktadır. Bu anlamda mümkünse telefon yoluyla, telefonla irtibat mümkün olmadığında posta yoluyla davet ve ihtar edilerek isteğin yapılacağı anlaşılmaktadır.

3-  MAĞDURUN TALEBİ : 
           
Teslim yükümlüsünün müdürlüğün talebini yerine getirmemesi halinde; TALEP ÜZERİNE ve mümkünse tarafların veya vekillerinin katılımıyla  kararın  uygulanmasını göstermek amacıyla bir plan hazırlanır.
           
Bu planda çocuğun yüksek yararı ve sürecin çocuğun psikolojisine etkisi esas  alınarak  karar  kapsamında  tarafların  hak,  yükümlülük  ve sorumlulukları ile plana uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar yer alır. Plan AİLE HÂKİMİNİN ONAYINA sunulur ve onaylanmış plan HAZIR OLMAYAN TARAFA TEBLİĞ edilir.

4- ZORLA YERİNE GETİRME :
           
Taraflar herhangi bir işlem veya ihtara gerek kalmaksızın yükümlülüklerini plana uygun olarak yerine getirmek zorundadır. Aksi takdirde diğer tarafın talebi üzerine müdürlük tarafından planın gereği zorla yerine getirilir.
           
Zorla  yerine  getirme işlemleri adlî destek  uzmanları tarafından  yürütülür. Adlî destek  uzmanı  bulunmayan  yerlerde  bu  işlemler,  adalet  komisyonunca  görevlendirilen memurlar  tarafından  sosyal  çalışmacı,  pedagog,  psikolog  veya  çocuk  gelişimcisi  gibi  bir uzmanın, bunların bulunmadığı yerlerde bir eğitimcinin hazır bulundurulması suretiyle yerine getirilir. Adlî destek uzmanı veya görevlendirilen memur, bu fıkra kapsamındaki görevlerini yerine  getirirken  gerekirse  kolluktan yardım alabilir. Kolluk birimleri bu konudaki talepleri derhal yerine getirmek zorundadır.
           
Burada adı geçen Adlî Destek Uzmanı; Daire  Başkanlığı ile müdürlükler bünyesinde  psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı kadrosunda çalışan görevlileridir.
           
Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulması sırasında talep eden taraf hazır bulunur. Ancak, adlî destek uzmanı veya görevlendirilen memurun gerekli görmesi halinde bu işlem, talep eden tarafın yokluğunda da yapılabilir. Bu madde kapsamında başka yer müdürlüğüne yapılan başvurular derhal çocuğun oturduğu yer müdürlüğüne gönderilir.


5- MÜDÜRLÜK İŞLEMLERİNİ ŞİKAYET :

Müdürlük  tarafından  bu  madde  kapsamında  yapılan  iş  ve  işlemler  hakkındaki şikayetler, aile mahkemesince 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 16 ilâ 18 inci maddeleri kıyasen uygulanmak suretiyle karara bağlanır.
 
İlgili kanun maddeleri uyarınca; söz konusu işlemlere ilişkin şikayetlere aile mahkemesi hakimi bakacak, ancak icra iflas kanunu ilgili maddeleri uyarınca yargılama yapacaktır. Buna göre aile mahkemesi hakimi yargılamayı duruşmalı veya duruşmasız olarak takdir edebilecek ve şikayet mahkemece kabul edilirse şikayet olunan muamele ya BOZULACAK, yahut DÜZELTİLECEKTİR. Memurun sebepsiz yapmadığı veya geciktirdiği işlerin ise İCRASI EMROLUNUR.



 6- TAZYİK HAPSİ :
           
Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilam veya tedbir karar kapsamında hazırlanan plana  aykırı  hareket  edenler  ile  planın  yerine  getirilmesini engelleyenler, şikâyet üzerine, altı aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılır. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra planın gereği yerine getirilirse, kişi tahliye edilir; ancak kişi bu hükümden bir defadan fazla yararlanamaz.
           
Tasarıda çocuk teslimine dair plana uyulmamasına karşı yaptırım olarak hapsen tazyik müessesinden yararlanılmıştır. Kişinin borç ve yükümlülüklerinden dolayı hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırılamayacağı yönündeki tartışmalar devam ederken kanun tasarısında yine buna atıf yapılması dikkat çekicidir. Ayrıca tasarıda planın gereğinin yerine getirilmesi bir defaya mahsus tahliye sebebi olarak gösterilmiştir. Böylelikle plana uyulması sağlanmak istenmiştir. Buradan plana birden fazla uyulmaması halinde her ihlale karşı hapsen tazyik yoluna başvurulabileceği de anlaşılmaktadır.

7- HAPSEN TAZYİK KARARINA İTİRAZ :
           
Bu fiil sebebiyle açılan davalar aile mahkemesinde görülür ve İcra ve  İflas  Kanununun  347,  348,  349,  350,  351,  352,  353  ve  354  üncü  maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır.
           
Burada dikkati çeken husus görevli mahkeme aile mahkemesi olarak belirlenmişse de yargılama usulü olarak icra mahkemeleri yargılama usulü tercih edilmesidir.
           
Aile mahkemesinin kararına itiraz edilmesi halinde mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde aile mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde aile mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde en yakın aile mahkemesine gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir.

8- VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ VE KALDIRILMASI :
           
Velayete sahip ana veya babanın,  plandaki yükümlülüğü haklı bir  sebep olmaksızın birden fazla yerine getirmemesi halinde çocuğun menfaati dikkate alınarak velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir. Mahkeme, çocuk ile kişisel ilişkiyi düzenleyen kararında bu hususu taraflara ihtar eder.
           
Burada mahkemenin çocukla kişisel ilişkiyi düzenleyen kararından kasıt nedir anlaşılamamaktadır. Zira tasarının ilgili maddesinde geçen mahkeme kararı; Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğünün hazırlayıp mahkemenin onayına sunduğu görüş “plan”ı mıdır yoksa aile mahkemelerinin velayeti konu alan her türlü kararı mıdır ya da hapsen tazyik kararına itiraz üzerine verilen mahkeme kararı mıdır net olarak anlaşılamamaktadır. Tasarının lafzi ve ruhi yorumundan müdürlükçe hazırlanan ve mahkemece onaylanan ilk “plan”da bu ihtarın olması gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca velayet konusunda karar veren aile mahkemesinin velayete ilişkin kararlarında da ayrıca bu ihtara yer vermesinin kararı en başından icra edilebilir hale getireceği kanaatindeyiz.  
           
Ayrıca çocukla şahsi ilişki kurulmasını engelleyen tarafı velayet hakkının değiştirilmesi ve kaldırılması gibi bir ikinci yaptırımla karşı karşıya bırakılarak mahkeme kararının uygulanması garanti altına alınmaya çalışılmıştır.

9- GİDERLERİN KARŞILANMASI :
           
Bu madde kapsamında yapılan giderler, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır. Daire  dışında  yerine  getirilen  işlemleri  yürüten adlî destek  uzmanları  ile  görevlendirilen memurlara 8/5/1991 tarihli ve 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol  Gideri  ve  Tazminat  Verilmesi  ile  492  sayılı  Harçlar  Kanununun  Bir  Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesi uyarınca ödeme yapılır.
           
Kanun tasarısı kapsamında getirilen bu değişiklik “Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair hizmetler” başlığı altında yer almaktadır. Bu anlamda devletin vermiş olduğu bir “hizmet” nevinden görülen iş ve işlemler için ne kişisel ilişki veya çocuk teslimi talep eden mağdurdan ne de teslim yükümlüsünden giderleri karşılaması istenmemektedir. Bilhassa mahkeme kararını veya kanun hükmünü yerine getirmeyen teslim yükümlüsünü yapılan masrafları karşılama yükümlülüğü getirmemesi yine (sosyal devlet) “hizmet” anlayışından kaynaklanmaktadır kanaatindeyiz.
       
SONUÇ :

           
Tasarı ortaya çıkış amacı ve mağduriyetlerin önlenmesi adına çok değerlidir. Ancak uygulamada oluşabilecek ve hesaplanmamış durumların da aksamalara neden olması oldukça muhtemeldir. Yine her zaman olduğu gibi kanundaki eksiklerin görüş ve uygulama farklılıklarına yol açacağı da aşikârdır. Tüm bunların oturması ve şekillenmesi zaman alacaktır.
           
Çocuğun yüksek yararı ve sürecin çocuğun psikolojisine etkisi esas alınarak karar kapsamında tarafların hak,  yükümlülük ve sorumluluklarının belirleneceği ve müdürlükçe hazırlanacak “plan” kritik öneme haizdir. Bu “plan”ın bilhassa çocukla kişisel ilişkiye dair mahkeme kararı olmayan haller için önem arz ettiğini de ifade etmek isteriz. Zira kişisel ilişkiye dair mahkeme kararı olması halinde yapılacak olan çocuk teslimidir ve mahkeme kararı uyarınca yapılması gerekir. Mahkeme kararına aykırı bir planın müdürlükçe yapılamayacağı veyahut bu konuda yeniden bir düzenleme yaparak mahkemeye onaylatmanın mümkün olmayacağı aşikârdır. Zira mahkeme kararlarının yeniden oluşturulması ve değiştirilmesi dava yoluyla ve kararı veren mahkemece yapılabilir. Bu nedenle çocukla kişisel ilişkinin mahkeme kararıyla düzenlendiği hallerde; müdürlükçe yapılacak olan mahkeme kararını aynen plan içeriğine aldıktan sonra karara uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımların ihtarına yer vermektir.
           
Yine tasarıda bahsi geçen velayetin değiştirilmesi veya kaldırılması konusundaki ihtarın, mahkemenin hangi kararına konu edileceği hususunun da tereddüt ve farklı uygulamalara sebebiyet vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması gerektiği kanaatindeyiz.
           
Son olarak müdürlüğün bu kapsamda yapmış olduğu giderlerin öncelikle devlet bütçesinden karşılanması ancak daha sonra “Amme Alacaklarının Tahsiline Dair Kanun” hükümleri uyarınca, mahkeme kararını ve yapılan ihtarı yerine getirmeyerek söz konusu giderlerin yapılmasına sebebiyet veren teslim yükümlüsünden tahsili yoluna gidilebilir. Giderlerin talep edilmesindeki amaç mahkeme kararlarının ve yasaların icrasını temin için ek bir yaptırım olmasıdır. Ancak böyle bir durumda giderlerin karşılanacağı ihtarının da müdürlükçe hazırlanan ”plan” içeriğinde yer alması ve teslim yükümlüsüne tebliği gerekecektir. 
 
Av. Seher Burcu ADIYAMAN / hukukihaber.net