Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu Sinan Adar, hukukihaber.net için yazdı;

Meydanlarda dillendirilmeye başlayan ve siyasiler tarafından da kulak verilen en önemli gelişmelerden biri ise ölüm cezasını geri getirerek, darbecilerin bu cezayla cezalandırmak… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ölüm cezasıyla ilgili olarak ‘’Meclisten idam cezası kararı çıkarsa altına imzamı atarım ’’  söylemi ve Başbakan Binali Yıldırım’ın ölüm cezasıyla ilgili olarak ‘Bu yöndeki mesajları görmezden gelemeyiz’ demesi ölüm cezasını Türkiye’nin gündemine oturttu.

Peki, ölüm cezasının geri getirilmesi hukuken mümkün mü?

Ölüm cezası genel itibariyle yargı mercileri tarafından mahkûmun hayatına son verilmesine karar vermesidir. Bu cezanın infaz şekline ise ‘idam’ denilmektedir. Ölüm cezası 2004’ten beri hukuken, fiilen olarak 1984 yılından beri bulunmamaktadır. Darbe yapanlar için getirileceği konuşulan ölüm cezasının getirilmesi; -mevcut durumda- Anayasa hükümlerine, uluslararası hukuka ve mevcut yasalara aykırı durumda.
Şöyle ki;
    
Türk Ceza Kanununun 7’inci maddesi genel itibariyle; Suç işlendiği zaman olmayan bir cezanın suç işlendikten sonra o suça uygulanmak suretiyle getirilemeyeceğini ayrıca suçun işlendiği zaman yürürlükte olan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise failin lehine olan kanunun uygulanacağını belirtmiştir.  Yani ölüm cezası geri getirildiği takdirde ancak yürürlük tarihinden itibaren uygulanabilir. 15 Temmuzda darbe girişiminde bulunan kişilerin ölüm cezasına çarptırılmaları bu madde gereğince mümkün değildir.
       
Bu ilke aynı zamanda Anayasanın 38’inci maddesi tarafından güvence altına alınmıştır. Anayasa 38. Madde 1. Fıkra: ‘Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.’ diyerek, ayrıca yine Anayasanın ‘Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulmasını’ düzenleyen 15’inci madde de suç ve cezaların olağanüstü (savaş, seferberlik, sıkıyönetim…vb.) durumlarda dahil geriye yürütülmeyeceği anayasal güvence altın alınmıştır. Anayasal hükümler değiştirilip ölüm cezası geri getirilebilir.
           
Ancak durum bundan ibaret değil. Geriye yürümezlik ilkesi sadece Türk hukukunda yer edinmeyip aynı zamanda uluslararası hukukta yer edinmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ve 13 nolu protokolleri Türkiye tarafından imzalanarak ölüm cezası kaldırılmıştır. Anayasanın 90’ıncı maddesi ise; ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. ‘ diyerek uluslararası andlaşmalara hiyerarşik bir üstünlük tanımıştır. Türkiye’nin ölüm cezasını geri getirebilmesi için 6 ve13 Nolu protokollere taraf olmaktan da vazgeçmesi gerekir.   
         
Bu durumla beraber ölüm cezası, cezaların temel amacına da uymamaktadır. Şöyle ki cezanın temel amacı mahkumları ıslah edip topluma yeniden kazandırmak olduğundan ölüm cezası ile bu amaç tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Bununla beraber yeni delilerin ortaya çıkması yeniden yargılamanın önünü açmaktadır. Mahkum edilen kişilerin yeni delilerin ortaya çıkmasıyla suçsuz olduğu ortaya çıkabilir, ölüm cezası bu durumu da tamamen ortadan kaldırmaktadır. Ölüm cezasının tekrar yasalara konulması uluslararası arena da Türkiye açısından ciddi sonuçları da olacaktır. Müzakere halinde olduğumuz Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbirinde ölüm cezası uygulanmamaktadır. Bununla beraber anlaşmaları terk etmekten dolayı çeşitli yaptırımlarda söz konusu olabilir.
          
Mevcut durumda darbeciler; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, Anayasal Düzene ve Bu Düzenin işleyişine Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenen 309 ve 316. Maddelerdeki cezalara çarptırılacaklardır. Düzenlenen bu suçlar için herhangi bir hafifletici sebep öne sürülemeyeceği gibi hüküm giyenler, koşulu salıverilme hükümlerinden de yararlanamaz. Düzenlenen suçların birçoğunun cezası da ağırlaştırılmış müebbettir.

Sinan Adar / hukukihaber.net