Duruşmalı yargılama öyle bir şeydir ki, tahkikat ve muhakemeye katılanların ruh halleri, vücut dilleri, duruşları, bakışları ve tavırları yazılan ve söylenenden çok daha etkili olur; karşı tarafın gözlerine belki bakılabilir ama gerçekler asla gizlenemez.

Katılanlar kat kat giysiye bürünmüş, yargılayanlar caf caf’lı cübbelere sarınmış, kafalar bilgisayar ekranlarının arkasına gizlenmiş olsalar bile yalanlar ve samimiyetsizlik anında çırılçıplak kalıverir.

Herşeyin ortaya döküldüğü, sorgulandığı ve tartışıldığı duruşmalarda gerçek öyle yalın ve yakıcı bir şekilde ortaya çıkar ki aymazlık, tarafgirlik, tembellik, suiistimal, rüşvet ve sair yolsuzluk yaşayamaz; yok olur gider.

Pislik, pespayelik ve keyfilikler duruşmalara giremez. Onlar, duruşmadan kaçan veya uzak tutulanların marifetleridir. Çapraz sorgulanmayan bilirkişi raporları davacı, davalı, sanık ve avukatlarının gözlerinin içine bakmadan, başını mertçe dik tutmadan verilen kararlar onların palazlandığı bataklıklardır.

Ancak, bu günlerde “nezaket bile” duruşmalardan çıkartılmakta…

Bunların bilincinde değil olmalılar ki; çoğunlukla ceza mahkemelerinde “5 dakika ara veriyoruz” denilerek taraflar duruşmadan çıkarılmakta; yüze karşı verilmesi gerekirken, arada yazılan kararlar mübaşirler tarafından ellerine tutuşturulmakta...



"Yazarın özel izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."