Sözcü gazetesi yazarı Oray Eğin, “İkinci darbe olur mu bilmiyorum, ama bildiğim tek şey şu aşamadan sonra sadece Erdoğan'ın değil, Türkiye'nin işinin çok zor olduğu. Örgütün en tehlikeli dönemi başladı” diye yazdı.

Oray Eğin, “İkinci darbenin sekiz şartı” başlıklı yazısında 8 maddede ikinci darbe tartışmasına değindi.

İşte Oray Eğin’in yazısının ilgili bölümü:

1‐ Fethullahçı Terör Örgütü'nün tek kurtuluşu darbe yapmaktı; bu 15 Temmuz'dan önce de belliydi, başarısız darbe girişiminden sonra uslanmadıkları, hâlâ Türkiye'yi karıştırmaya niyetli olduklarını gözlemlemek zor değil. Pennsylvania'daki şarlatan ölüm kalım mücadelesi veriyor. Kolu bacağı kesilmiş örgütün, finansal kaynakları tükenmek üzere. Sadece Türkiye'de değil, uluslararası alanda da terörist olarak anılmaya başladılar. Okullarına dair şüpheler doruğa çıktı. Bu örgütü her zamankinden daha da tehlikeli bir noktaya getirdi.

2‐ Tayyip Erdoğan olmasaydı bugün hepimiz hapisteydik. FETÖ ya darbe yapıp bütün kendi karşıtlarını hapse attıracaktı, ya da bir iç savaşı tetikleyip kendi varlığını böyle sürdürmeye çalışacaktı. Hepimiz biliyoruz ki 15 Temmuz'da plan ulusalcıları da gaza getirmekti; sayısal olarak bir üstünlüğü olmayan Cemaat teröristlerinin bu planı tutmadı. Liberaller ve FETÖ şimdi yine bir ulusalcı yalanı yaymaya çalışıyor; her ne kadar başarılı olmasalar da orada burada “15 Temmuz sadece FETÖ işi değildi” lafları çok sık duyulmaya başlandı. Ne yazık ki FETÖ mağduru bazı meslektaşlarımız da bu tuzağa kolaylıkla düşüyor, özellikle yurtdışında tamamen örgüt propagandası olduğu bariz olan yalanları teori gibi panellerde anlatıyorlar. Özellikle Rus propaganda kanallarında (mesela Sputnik) bu yönde haberler görmeye başlıyorum.

Görmezden gelinip geçilmeli mi? İkinci darbenin şartları hazırlanıyor, çok dikkat etmek gerek.

3‐ FETÖ ordudaki ulusalcıları mobilize edemediği için başarısız olduğunu biliyor, bu yüzden de yeni bir taktik peşinde. 28 Şubat'ta tutan bir propaganda stratejisi uygulanarak ulusalcılar gaza getirilmeye çalışılıyor. 28 Şubat'ı düşünün: Erbakan gibi olgun bir siyasetçinin asla kabul edemeyeceği birtakım meczuplar çıkmış, sanki Refah Partisi'ni temsil ediyormuş gibi medyada yer almaya başlamıştı. Bir anda RP eşittir Hasan Mezarcı ya da Şevki Yılmaz olmuştu. Sincan Belediye Başkanı gibi karakterler üretilmiş, ordu tankları yürüterek bu provokasyona kolaylıkla düşmüştü. Her ülkenin mozaiği sayılabilecek dini liderlerin Başbakanlık konutunda ağırlanması haddinden fazla büyütülmüş, ulusal kriz çıkmıştı. Üzerine bir de tarikat‐seks‐baskın skandalı yaratılmış ve evet, hepimiz gaza gelmiştik. FETÖ'nün amacı 15 Temmuz'u tekrarlamak.

4‐ 28 Şubat benzeri haberler epey yaygınlaşmaya başladı. Bir okul müdürü çıkıp “Bütün liseler İmam Hatip olsun” diye açıklama yapıyor, birden bütün tartışmanın ekseni kayıveriyor. Ankara ve Saray'a yakın kaynaklarım Erdoğan'ın bu marjinal figürler konusunda çok hassas olduğu bilgisini iletiyor. Cumhurbaşkanı şu anda siyasi olarak Erbakan'ın geldiği olgunluk noktasına geldi. Demek ki birileri ona rağmen marjinal uçları piyasaya sürüyor. Trabzon'da durup dururken epilasyon kataloğu dağıtanlara silahla saldırılıyor, üstelik bu saldırganlığa da ‘din' kılıfı veriliyor. Aniden gündeme Anıtkabir'deki top sahası geliyor ve Türkiye'nin ana muhalefet partisi işi gücü bırakıp kafayı buna takıyor. FETÖ'cülerin en sık başvurduğu taktik olan seks kaset skandalıyla liderliği değişen CHP o günden sonra hep Cemaat ne isterse onu yaptı; uyduruk isimleri milletvekili yapmaktan, okullara övgü düzmeye, Abant toplantılarına katılıp Ekmelettin İhsanoğlu'nu aday göstermeye kadar. Şimdi de bir numaralı gündemi top sahası… Tesadüf mü? Benzer şekilde Aleviler de hedefe konuyor bugünlerde, halbuki şu anda özel olarak hedef olmalarının hiçbir gerekçesi yok.

5‐ 15 Temmuz darbe girişiminden sonra çıkan haberlere bakın… Atilla Taş neden tutuklandı mesela? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atilla Taş'la bir meselesi olduğunu, hatta onu ciddiye aldığını ya da tanıdığını düşünebilir misiniz? Aynı durum Necmiye Alpay veya yazar Aslı Erdoğan için de geçerli. Bu isimler Erdoğan'ın hedefi değil, “potansiyel düşman” tanımına bile uymuyor. Tutuklanmalarının hiçbir mantıklı izahı yok. Erdoğan bütün muhaliflerini susturuyor demek için Atilla Taş'tan daha ikna edici isimler bulmak gerekir gibi geliyor. Bildiğimiz tek şey onlarca yıldır devlet içinde örgütlenen bukalemun FETÖ hücrelerinin henüz temizlenmediği. Tutuklamalarda yerleşik hücrelerin gizli rolü hiç olamaz mı?

Erdoğan'ın kafayı Atilla Taş'a taktığına bir türlü ikna olamıyorum. Ona gelene kadar düşman listesinin daha kabarık olduğuna eminim.

6‐ Lozan çıkışının nedeni neydi? En basit açıklamasıyla Erdoğan'ın FETÖ'yle mücadele ederken ulusalcılarla işbirliği yaparak kendi tabanını kaybedeceği korkusunun önüne geçmek… Böyle bir korku gerçekten var mıydı? Yapılan araştırmalarda Türkiye'nin çoğunluğu FETÖ'nün terörist olduğunu kabul ediyor, nedense bütün ülke bu bakımdan Erdoğan'ın yanında birleşmiş durumda. Erdoğan'ın ulusalcılarla işbirliği yapıp kendi tabanını kaybettiğine dair hiçbir somut veri yok. Ama birileri, belli ki yakınındaki birileri onu yanlış yönlendirip bu Lozan çıkışını yaptırdı. Erdoğan'ın bu kadar yakınında olup, onun üzerinde bu denli etkisi olan bir ekip…

7‐ Sahi 17‐25 Aralık'ta kimlerin adı çıkmamış, kimlerle ilgili bilgi‐belge sızdırılmamıştı… Dikkat edin, AKP'li gazeteciler yavaş yavaş birbirlerine giriyor ve tam olarak açıklamasalar da herkes birbirinin pisliğini ima ediyor. Henüz daha Ahmet Davutoğlu, Pelikan dosyası ve tasfiyenin kodları çözülmedi. Bir anda Mustafa Karaalioğlu gibi isimlerin neden üstü çizildi? Daha da önemlisi FETÖ'nün adamlarının, terörist beyin takımının teker teker Türkiye'den kaçmasına göz yumuldu. Zekeriya Öz kameralara yakalanarak Türkiye'den çıktı mesela. Bir yavaşlama, FETÖ operasyonlarında bir ağırdan alma söz konusuydu Davutoğlu döneminde ve henüz sadece yüzeyine temas ettik bu karmaşık dönemin.

Kazıyınca neler çıkacak acaba? AKP'li gazeteciler bir şey biliyor ama tam olarak söylemiyor.

8‐ Sızıntı e‐mail'ler. Geçen hafta İngiltere'deki Ekvator Büyükelçiliği ABD seçimlerine müdahale ediyor diye Julian Assange'ın İnternet bağlantısını kesti. Zira Wikileaks, Rus hackerları tarafından ele geçirilen e‐mail'leri yayınlayarak Donald Trump'ın seçilmesine katkıda bulunuyordu. Rusya'nın Trump'ı kukla başkan olarak ABD'de seçtirmek istediği ortada. Günümüzde büyük güçlerin savaşı da okyanus altındaki fiberoptik kablolar arasından yürütülüyor… Son zamanlarda Türkiye'de de benzer sızıntılar sıklaşmaya başladı. Sızıntı'nın bir FETÖ markası olduğunu biliyoruz değil mi?

Kendi dergilerine bu ismi vermişlerdi. Yer yer hack'lenen e‐mail'ler kime hizmet ediyor, bunları kim yayıyor ve karakter suikastından başka hiçbir anlamı olmayan bu veri yığınının arkasında ne gibi motivasyonlar var… Süleyman Demirel, Ergenekon davaları başladığında Türkiye'nin tek başına bu işi yapamayacağını söylerdi yakın çevresine. İkinci darbe olur mu bilmiyorum, ama bildiğim tek şey şu aşamadan sonra sadece Erdoğan'ın değil, Türkiye'nin işinin çok zor olduğu. Kolu kanadı kırılmış FETÖ kendisine suç ortağı arıyor ve cepheyi genişletiyor. Örgütün en tehlikeli dönemi başladı.