Günlük hayatta yaşanan uyuşmazlıkları gidermek için çeşitli yöntemlere başvururuz. Bunlar arasında hukuki yollar ise en çok başvurulan seçenek olarak karşımıza çıkıyor. Hukuksal çözüm yolu olarak da öncelikle akla dava açmak geliyor. Ancak bazı durumlarda dava ile elde edilmek istenen sonuca varmak için, daha davanın başında veya davadan önce bazı tedbirlere başvurmak gerekir. Bir evin ya da arabanın mülkiyetini almak için dava açsak da, devrin önlenmesi adına tedbir kararı verilmedikçe malın satışı engellenemez. Sonrasında davayı kazanmış olmanın da hiçbir anlamı kalmaz maalesef. 

İşte tam da burada devreye geçici hukuki koruma mekanizmaları giriyor. Kişiler kendilerine karşı İdare tarafından bir işlem yapılması durumunda dava sürecinde “Yürütmenin Durdurulması” yoluyla telafisi güç zararların önüne geçilmesini sağlayabilirler. Keza boşanma davası boyunca maddi güçlükler yaşama ihtimali olan eş ve çocuklar için tedbir nafakasına hükmedilmesi yine kişileri korumaya ve zarar görmelerini önlemeye yöneliktir.

Geçici hukuki korumalar açısından bilinmesi gereken özellikler;

- Koruma geçici nitelik taşır, asıl talep hakkında kesin sonuç doğurmaz.

- Davanın her iki tarafı da koruma talep edebilir.

- Geçici hukuki koruma için yargı organlarınca karar verilmelidir.

- Talep doğrultusunda yapılan yargılamada kural olarak yaklaşık ispat yeterlidir.

- Yargılamada verilen kararlar bağlayıcı ve zorlayıcıdır.

1-İHTİYATİ TEDBİR

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusu olan mal veya hakkın hukuki koruma altına alınması, ihtiyati tedbir talebinin ana konusunu oluşturur. Kararın verilmesi için belirli şartların oluşması gerekir. HMK M. 389’a göre;

“Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.”

Bir önceki usul kanunu HUMK’ tan farklı olarak yürürlükteki kanun HMK’ da ihtiyati tedbir açısından tek tek tüm şartlar sayılmamış, bunun yerine tedbir için genel bir çerçeve çizilerek hakime takdir yetkisi tanınmıştır. Kanun maddesindeki “karar verilebilir” ifadesi bu durumun bir yansımasıdır.

İhtiyati tedbirin dava açılmasıyla birlikte talep edilmesinin yanında dava açılmadan önce de talep edilmesi mümkündür.

-Dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden,

-Dava açılırken veya dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden

İhtiyati tedbir talep edilebilir.

Tedbir talebinin dilekçe ile yapılması gerekir. Dilekçede özellikle tedbir talebinin dayanağı olan hak açıkça belirtilmeli, gerekçeler somut olarak ifade edilmelidir. Karar için yaklaşık ispat gerektiğinden lehe kanaat oluşturacak delil ve dayanakların sunulması şarttır.

Talep üzerine mahkeme ihtiyati tedbir uygulanmasına karar verebilir. Bu durumda kural olarak tedbiri talep edenden teminat alınır (HMK m.392). Tedbiri tamamlayacak bazı işlemlerin yapılması gereklidir. Kararın verilmesinden itibaren 1 hafta içerisinde tedbirin uygulanması talep edilmelidir. Karar dava açılmadan önce verilmiş ise tedbirin uygulanması talep edilir, ardından 2 hafta içerisinde dava açılır. Davanın açıldığı memura bildirilerek evraklar ilgili dosyaya konulur. Tedbir aksi kararlaştırılmamışsa nihai karar kesinleşinceye dek devam eder.

Mahkeme tedbir talebini yerinde bulmazsa talebi reddeder. Bu karara karşı İstinaf kanun yoluna başvurulabilir (HMK m.341,391). Başvuru süresi, taraflardan her biri için kararın kendilerine tebliği tarihinden başlayarak 2 haftadır. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği karar (E:2013/1 K:2014/1) ve HMK m.362 gereğince Temyiz yoluna başvurulamaz.

2-İHTİYATİ HACİZ

İhtiyati tedbirden farklı olarak ihtiyati hacizde talep konusunu para alacağı oluşturur. Alacağı korumak adına borçlunun herhangi bir malvarlığı üzerine alacağı karşılayacak düzeyde haciz konularak hakkın korunmasına hizmet eden bir tedbirdir.

İhtiyati haciz için kanun belirli şartlar aramaktadır. İİK m.257’ye göre;

“Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.”

Bu şartlar;

- Alacak rehinle temin edilmemiş olmalıdır. Alacak rehinle temin edilmişse artık ihtiyati haciz söz konusu olmayacaktır.

- Kural olarak alacağın vadesi gelmiş olmalıdır. İstisnai olarak:

1)Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa veya

2) – Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa, alacak muaccel hale gelmemiş olsa dahi ihtiyati haciz konulabilir.

İhtiyati hacze HMK hükümlerine göre yetkili olan mahkemece karar verilir. Alacaklı alacağının varlığını ve neden ihtiyati haciz konulması gerektiğini gösteren delillerini mahkemeye sunmalıdır. Mahkeme tarafları dinlemeden de bir karara varabilir. İhtiyati tedbirden farklı olarak ihtiyati haciz için borçludan teminat alınması zorunludur. Ancak mahkeme ilamına dayanan alacaklarda teminat şartı yoktur. İlam niteliğinde belgelere dayanan alacak açısından takdir mahkemeye aittir, mahkeme teminat isteyebileceği gibi teminata lüzum olmadığına da karar verebilir.

İhtiyati haciz talebinin reddi halinde İstinaf kanun yoluna başvuru mümkündür. Bu başvurular öncelikle incelenerek kesin karara bağlanır. (İİK m.258/3)

İhtiyati haciz talebinin kabulü halinde alacaklı kararın verildiği tarihten itibaren 10 gün içinde kararı veren mahkemenin yargı çevresinde bulunan icra dairesinden kararın yerine getirilmesini istemelidir. Bu süre içerisinde kararın uygulanması talep edilmezse ihtiyati haciz ortadan kalkar.

Geçici hukuki korumaların oldukça geniş bir konu olması sebebiyle yazıyı iki parçaya ayırmanın daha uygun olacağını düşünerek kalan hususlara önümüzdeki haftaki yazımızda yer vermeyi uygun gördük. Haftaya yazını devamında buluşmak üzere…