Türkiye hala 15 Temmuz darbe girişiminin artarak devam eden artçılarının etkisinden kurtulamadığı gibi, bir darbe sonrasında yaşanabilecek ne varsa yaşamayı sürdürüyor. Örneğin; darbelerden sonra görmeye alışık olduğumuz gibi, OHAL ilan edildi.

Her darbe sonrası olduğu gibi, TBMM devre dışı bırakılarak, ülke kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor. Öyle ki, yargı denetimi bertaraf edilebilsin ve gerekçe bulmakta güçlük çekilmesin diye meslekten ihraç ve dernek, sendika kapatma kararları bile kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) alınıyor. Bir tür af niteliğinde olan ceza infaz indirimleri bile bu tür bir KHK ile yapıldı. Bu KHK uyarınca, dört yıl ceza alan bir hükümlü, bir gün hapis yatıp çıkıyor. Gazeteci Can Dündar’ı yaralayan failin serbest bırakılmasının altında bile dolaylı da olsa bu KHK yatıyor. Gözaltı süreleri örgüt suçlarında bile dört gönü geçmezken, şimdi bu süre 30 güne çıktı. Şüpheliler avukatlarıyla görüştürülmüyor, görüşebilenlerin ise bu görüşmeleri kayıt altına alınıyor. 15 yıl sonra ilk kez işkence iddiaları ortaya atılıyor. İktidar eliyle devlet yönetimine ve yargının şekillendirilmesine ortak edilen Fetullah avanesiyle yetinilmeyip, diğer muhaliflere ait gazete ve televizyonlar da kapatılıyor. Oysa, Anayasa’da açıkça, OHAL’de bile masumiyet karinesine özen gösterilmesi gerektiği yazıyor.

NEDEN 17-25 ARALIK SORUŞTURMALARININ YENİDEN AÇILACAĞINI SÖYLEDİN DİYE SORULUYOR

Tüm bu toz duman arasında, Türkiye’nin ilk yargıç savcı örgütlenmesi olan Yarsav, Olağanüstü Hal Kanunu’na açıkça aykırı olarak kapatıldı. Şimdi de, Yarsav’ın son başkanı Murat Arslan gözaltında. Hakkında üç aydır soruşturma sürdürülmesine, 2 Eylül tarihli KHK ile meslekten ihraç edilmesine rağmen, aradan 40 günden fazla zaman geçtikten sonra ve yeni deliller ortaya konmamışken bir sabah vakti gözaltına alınması, keyfi ve masumiyet ilkesinin açık ihlalidir. Murat Arslan’a neden “majestelerinin yargısı” eleştirisi getirdiği ve neden “17-25 Aralık soruşturmalarının yeniden açılacağı” eleştirisi yaptığının sorulduğu haberleri geliyor. Bu da gösteriyor ki, Yarsav Başkanı, FETÖ soruşturması bahane edilerek, iktidar eleştirisi yaptığı için gözaltına alınmıştır.

FETÖ'CÜLER İÇİN ARANAN HİÇBİR KRİTER YOK AMA...

Murat Arslan, 2005 yılına kadar Sayıştay Denetçisi iken, bu tarihten sonra, Anayasa Mahkemesi  içindeki  laiklik hassasiyeti olan üyelerin ısrarı ve Sayıştay içindeki bu eğilimde olan üyelerin desteği ile Anayasa Mahkemesi raportörlüğüne atandı. Daha sonra, Yarsav Genel Sekreteri de olan Sn. Ali Rıza Aydın’ın önerisi ile Yarsav yönetim kurulu üyesi oldu. Mevcut iktidar ile çoğunlukla örtüşmeyen bir mezhebe mensup, Karadenizli bir aileden geliyor. Sayıştay içinde yapılan soruşturmada, FETÖ'cüler için aranan hiçbir kritere uymadığından meslekten ihracı ancak KHK ile yapıldı. Zira; kendisi ya da çocukları Cemaat okul ya da dershanelerine devam etmemişti. Cemaat gazete ve dergileri ile ilgisi olmadı. Bank Asya ile para alışverişi olmadı. Mesleğe giriş referanslarının Cemaatle hatta İslami kesimle bir ilgisi yok. 

YARIN SİZİN DE KAPINIZI ÇALARSA...

Yarsav’da 2009 yılında yapılan genel kurulda, dönemin Adalet Akademisi  Başkanı olan ve halen tutuklu bulunan Ahmet Hamsici’nin bir operasyonu ile Yarsav Başkanı Eminağaoğlu’nun yönetime girememesi sağlandı. 2010 Referandumu sonrası oluşan yeni HSYK, Eminağaoğlu dahil birçok Yarsav yöneticisini sürgün edince, Ankara’yı terk etmek istemeyen birçok Atatürkçü Yarsav üyesi, yeni Kurul’un gadrine uğramamak için genel kurullara katılmadı. Bu boşlukta, yine Hamsici’nin teşviki ile Derneğe üye olan Cemaatçi yargıç ve savcılar, yönetim kurulu seçimlerinde etkili oldular. Emine Ülker Tarhan’ın CHP milletvekili seçilmesi sonrasında 16 Mart 2011’de Yarsav Başkanı olan Murat Arslan, Yarsav Yönetimlerine Fetullahçıları almakla suçlandı.

Bu tür tartışmalar hala da sürmektedir. Ancak, gelinen süreçte bu tartışmaların bir yana bırakılıp, Yarsav’ın, yargı bağımsızlığı ve insan haklarını savunan yargıç ve savcıların ve daha da önemlisi iktidarlara karşı temel hukuk ilkelerini savunan yargı kültürünün korunması şarttır. Bu kültür ülkemizde doğalı henüz 10 yıl oldu. Elbette hatalar yapılmış olabilir. Avrupa’nın 100 yıllık yargı örgütlenme kültürüne karşın  Yarsav, henüz 10 yaşındadır.

Murat Arslan’ın gözaltına alınması, hukuk kamuoyunda da tepki yarattı. İstanbul Barosu’nun bu hafta sonu yapılan genel kurulunda Başkan Mehmet Durakoğlu ve Özgürlükçü Çağdaş Grup adayı Several Ballıkaya Çelik tarafından gözaltı kararı kınandı. Çok sayıda baro başkanı da sosyal medya hesaplarından ve barolarının resmi  internet sitelerinden kınama bildirileri yayınladılar.

Askeri okullar neden kapatılmışsa, Cemaat'le ilgisi olmayan basın yayın organları neden kapatılmışsa, Yarsav neden kapatılmışsa, Murat Arslan da o nedenle gözaltına alınmıştır. Bu tür tasarruflar FETÖ soruşturmalarını sulandırmaktadır. Dahası, CHP eski milletvekili Oğuz Oyan’ın belirttiği gibi, Murat Arslan'ı bugün FETÖ bahanesiyle tutuklayan zihniyet, yarın sizin de kapınızı çalarsa şaşırmayın.

Nuh Hüseyin Köse / Yargıç
Odatv.com