HMK’muz Bünyesinde Düzenlenen Kanun Yolları İncelemesi Bölüm-1

İstinaf

İlk derece mahkemeleri somut uyuşmazlıkları karara bağlayan öncelikli merciler olarak hukuk sistemizde yerlerini almış bulunmaktadır. Bu mahkemelerin yaptıkları yargılama sonucunda almış oldukları karara itiraz etmek yani, bu hükmün davalı veyahut davacı bakımından tatminkar olmadığının, hukuki açıdan eksik, yanlış bir değerlendirme sonucu bu hükme varıldığı düşüncesinin ortaya çıkması üzerine ise taraf avukatlarının buna ilişkin olarak kanun yollarına başvurma imkanı HMK’mız bünyesinde düzenlenen önemli konulardan biridir.

Öncelikle yukarıda bahsettiğimiz kanun yolları ana başlığı altında ilk olarak istinaf müessesesini incelemek istiyoruz. İstinaf kavramı temyiz kurumu ile ilk derece mahkemesi kararı arasında yer alan bir denetim mekanizması olarak karşımıza çıkmaktadır. İstinaf yoluna başvurulabilecek olan ilk derece mahkeme kararları HMK’mızın 341.maddesinde düzenlenmiş bulunulmaktadır.
341.madde hükmüne göre ;

“ İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.

Miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.

Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda binbeşyüz Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.

Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.

İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.”

Bu hüküm neticesinde istinaf sürecini işletebilmek için söz konusu malvarlığı davalarının miktar ve değerlerinin bin beş yüz Türk Lirasının üstünde olması gerekmektedir. Ayrıca alacağın bir kısmının dava edildiği durumlarda yani kısmi dava enstrümanına başvurulduğu uygulamalarda 2.fıkrada hüküm altına alınmış olan bin beş yüz TL’lik kesinlik sınırı alacağın tamamı hesaba katılarak belirlenmektedir. Alacağın tamamının dava edildiği durumlarda ise ilk derece mahkemesi tarafından alınan kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü bin beş yüz TL’yi geçmeyen tarafın istinaf yoluna başvuramayacağı hüküm altına alınmış bulunmaktadır.
   
İstinaf yoluna başvurma süreci malum olduğu üzere dilekçe ile işletilebilmektedir. Mahkemeye verilecek olan istinaf dilekçesinde HMK’nın 342.maddesine göre ;

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu. 

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.


gibi bilgilerin bulunması gerekmektedir. Ancak istinaf dilekçesi başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, gerekli inceleme HMK’mızın 355.yani ‘’İncelemenin Kapsamı’’ başlıklı madde çerçevesinde ilgili mercilerce yapılacaktır.

İstinaf dilekçesi hazırlandıktan sonra hazırlanan bu dilekçe kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunmakta ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilmektedir. Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir ve istinaf yoluna başvurma noktasında HMK’mızın 118.maddesi uygulanır [1] Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir. Dosya, kararı veren mahkemece, istinaf dilekçesinde gösterilen daire ile bağlı kalınmaksızın, ilgili bölge adliye mahkemesine gönderilir.

İstinaf noktasında incelenmesi gereken diğer bir konu ise harç ve giderlerin yatırılması hususudur. HMK’mızın 344.maddesinde bununla ilgili;

     “İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde, 346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.”
            hükmü yer almaktadır.   

İstinaf başvuru süresi iki hafta olarak düzenlenmiştir. Bu süre ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır. İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344’üncü maddeye göre yatırılan giderlerden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder. Bu ret kararına karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar.  

İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.  Kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir. İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir. İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir.

Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez. Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle red olunur.  İstinaf yoluna başvurma, kararın icrasını durdurmaz. İcra ve İflas Kanununun icranın geri bırakılmasıyla ilgili 36 ncı maddesi hükmü saklıdır. Nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemez. Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.

Başvurunun icraya etkisi ile ilgili Yargıtay 8.Hukuk Dairesi bir kararında “Alacaklı tarafından icra takibine konu edilen Bandırma 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/168 Esas,2012/85 Karar sayılı ve 12.04.2012 tarihli ilamı, Limited Şirket hisse devrinin hile sebebi ile geçersizliğine, hisselerin alacaklıya aidiyetinin tespitine ve bu hususun Limited Şirket pay defterine tesciline ilişkin olup tarihi itibariyle kesinleşmemiştir.’’ diyerek ilk derece mahkemesinin bu ilamın takibe konu edilebilecek ilamlardan olduğu gözetilmeksizin yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesini isabetsiz bulmuştur.

İstinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı anlaşılırsa, bölge adliye mahkemesince HMK’nın 329’ucu madde hükümlerine göre ilgili yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur. Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan ayrı olarak beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.

Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda; incelemenin başka bir dairece yapılması gerektiği, kararın kesin olduğu, başvurunun süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında öncelikle gerekli karar verilir. Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.

Tüm bunlarla birlikte bölge adliye mahkemesince bazı durumlara ilişkin olarak duruşma yapılmadan davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vermesi söz konusu olabilmektedir. Bu  durumlar HMK’muzun 353.maddesinde ;

1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması,

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması,

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması,

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması,

6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması,
şeklinde sıralanmıştır.

Bazı durumlarda ise davanın esası ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan karar vermesi söz konusu olabilmektedir. Bu durumlar da aynı maddenin b) başlığında; İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine veya yargılamada eksiklik bulunmamakla  beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise  düzelterek yeniden esas hakkında, yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilmektedir.

Bölge adliye mahkemelerinin hukuk dairesince inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılmaktadır. İnceleme sırasında gereken hallerde başka bir bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir. İnceleme istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında inceleme, duruşmalı olarak yapılır. Bu durumda duruşma günü taraflara tebliğ edilir.

Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinde karşı dava açılamamaktadır ayrıca davaya müdahale talebinde bulunma olanağı da mevcut değildir. Davanın ıslah edilmesi ve HMK’muzun 186.maddesinin birinci fıkrasındaki koşul saklı kalmak kaydıyla davaların birleştirilmesi de yapılamayacak diğer işlemler arasında bulunmaktadır. Kamu düzenine binaen bölge adliye mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar bölge adliye mahkemelerindeki istinaf süreçlerinde dinlenmeyecek ve yeni delillere dayanılamayacaktır. Ancak ilk derece mahkemelerinde usulüne uygun olarak ileri sürüldüğü halde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller bölge adliye mahkemelerince incelenebilmektedir.

Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara çıkartılan davetiyelerde, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri duruşma gününe kadar avans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir. Başvuran kimse duruşma günü hazır bulunmayıp ancak ileri sürdüğü sebep kabul edilebilir bir mazeret olduğu takdirde duruşma başka bir güne ertelenir ancak başvuran mazeretsiz olarak duruşmalara katılmazsa veya tahkikatla ilgili giderler süresi içinde yatırılmazsa dosyanın mevcut durumuna karar verilmesi söz konusu olur. Ayrıca öngörülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hallerde başvuru reddedilmektedir.

Bölge adliye mahkemeleri tüm süreçlerden sonra başvurulan istinaf talebine karşılık olarak HMK’mızın 359.maddesine göre karar mekanizmasını işletmekte ve yapılan başvuruyu sonuca bağlamaktadır. Bu kararda davanın esasına ve usulüne ilişkin çeşitli bilgi ve belgeler sıralanır ve hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle,taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların,sıra numarası altında,açık,şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekmektedir.
 
  --------------------- 
[1] (1) Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dava dilekçesine davalı sayısı kadar örnek eklenir. 
   (2) Dava dilekçesinin kaydına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.
 
  Ertuna Kara / hukukihaber.net