Tarih 11 Mart 2017. Türkiye tarihe önemli notlarından birini daha düştü. Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Betül Sayan Kaya istenmeyen kişi (persona non grata) ilan edilip ülkeye alınmadı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Almanya’ya geri gönderildi. Birleşmiş Milletler 1961 Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Konvansiyonu’nun ihlal edildiği Uluslararası Hukukçular tarafından değerlendirilecektir. Bu hususta her iki ülkenin de Adalet Divanı’na gitmeye hakkı vardır.

Meselenin bir başka boyutu var ki iç hukukumuzda pozitif yasalarımız gereği yargının ilgili Bakanlarımız hakkında tasarruflarının ne olacağı hususudur. Türkiye’de infial yaratan bu diplomatik krize tarafım hukukçu bakış açısı ile farklı yaklaşmaktadır.

5749 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna değişiklikle eklenen 94/A madde “Yurtdışı Seçmenlerin Oy Verme Yöntemleri ve Genel İlkeler” başlığını taşımakta ve kanuna 94. Maddeden gelmek üzere eklenmiştir. Madde, “Yurt dışı seçmenler, milletvekili genel seçimi, Cumhurbaşkanı seçimi ve halkoylamasında oy verebilirler.” İfadesinden sonra yurtdışında propaganda yasağını da düzenlemiş ve Gümrüklerde seçim propaganda yasağından sonra “Yurt dışında ve yurt dışı temsilciliklerde seçim propagandası yapılamaz.” düzenlemesini getirmiştir.
 
Bakanlarımız yurtdışında Türkiye’de 16 Nisan’da yapılacak olan “Partili Başkanlık Sistemine dair Anayasa Değişikliği Referandumuna Evet oyu” almak için yola çıkmışlar ve Hollanda’ya havayolu ve karayolundan girmek istemişlerdir. Hollanda bu aşamada persona non grata diplomatik yaptırımını uygulamıştır.
 
5749 sayılı Kanun’un 94/A madde düzenlemesi karşısında açıkça propaganda yasağı varken iki Bakanımızın yurtdışı temsilciliğine girmek istemesini iç hukukumuz ve Anayasal düzenlemeler ışığında tartışacak bir zemin aramaya çalışıyorum.
 
Bu davranışın yaptırımı ne olacaktır? Suçun teşebbüs aşamasında kaldığını söylemek mümkün olacak mıdır? Suça teşebbüs mümkün müdür?
 
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda seçim suçunun yaptırımları yedinci bölümde 133. maddeden itibaren düzenlenmiştir. 138. Madde “Görevi Kötüye Kullanma” başlığıyla yer almış ve “Bu Kanunun tatbiki ile görevli veya bu Kanuna göre görevlendirilen kimseler görevlerini her hangi bir şekilde kötüye kullandıkları takdirde, fiilleri bu Kanunda ayrı bir suç olarak tanımlanmamış ise, Türk Ceza Kanununun 257 nci maddesine göre verilecek ceza altıda birden üçte bire kadar artırılarak hükmolunur.” demekle ayrıca bir yaptırım belirlenmeyen suçlarda uygulanacağı düzenlemesi getirmiştir. Yurtdışında propaganda yasağına ilişkin ayrıca ve açıkça düzenleme bulunmamakla birlikte propaganda ya da yasak propagandaya ilişkin yaptırım kanun tarafından belirlenmiştir.
 
Burada esas mesele Kanunda açıkça yasak olduğu belirlendiği halde Bakanlarımızın görevlerini kanuna aykırı olarak icra etmelerinden dolayı Görevi Kötüye Kullanma suçundan ceza alacaklar mıdır?
 
Dikkatinizi çekmek istediğim husus budur!