Hukuk sistemimizdeki “hukukçu bilirkişi” saçmalığı başlıklı yazımızda;

Hakimlerin, genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasının  zorunlu olduğu,

Vurgulanan bu ilkenin, hem öğretide, hem de Yargıtay uygulamasında benimsenip, kökleştiği, Bir hakimin, teknik bilgi gerektiren konularda, bilirkişiye başvurması, hukuki uyuşmazlığın daha adil bir şekilde çözümü için elbette ki elzem olduğu,

Hakimin, mimarlıktan, mühendislikten, değer tespitinden, mali verilerden anlaması, imza ve yazı incelemesi yapabilmesi, kendisinden beklenemeyeceği ancak 4 yıl boyunca hukuk eğitimi almış, ardından 2 yıl hakimlik stajını tamamlamış bir hakimin, meslek hayatı boyunca benzer yüzlerce dosyayı sonuçlandıracağı düşünüldüğünde, hukuki bilgi gerektiren bir konuda, dosyayı hukukçu bilirkişiye göndermesi kadar mantık dışı bir uygulamanın, belki de bizim hukuk sistemimizden başka hiç bir yerde olmadığı,

Uygulamada bazı hakimlerin, üzerindeki iş yükünü ve sorumluluğu azaltmak için, hukuki konularda dahi, bilirkişilere müracaat etmeye başladıkları, Bilirkişinin, hakime hakkaniyete uygun karar verebilmesi için yardımcı olacağı elbette ki açık olduğu  ancak hukukçu bilirkişilerin, yardımcı olmaktan ziyade, hükme esas teşkil edecek raporlar düzenlemek suretiyle hakimin yerine geçtikleri,

Dosyada karar merciinin, mahkeme, dolayısı ile hakim olmaktan çıktığı, özellikle hukukçu bilirkişiler bu görevi üstlendikleri, Hukukçu, özelikle avukat bilirkişinin bildiğini, dosyaya bakan hakim bilmiyorsa, bunun, bize göre, o dosyaya bakan hakimin ayıbı olduğu. 3 yıllık eğitimin, bilirkişi olabilmek için kesinlikle yeterli bir süre olmayıp, verilen kararların hakkaniyete daha uygun olabilmesi için, bizce bilirkişilerin çok daha uzun yıllar, uzman oldukları dalda kıdemli olmaları şartı aranması gerektiği,

Tüketici hakem heyetinde, karar mercii olan heyetin, dosyayı hukukçu bilirkişiye göndermesi mantıklı ise de, hukuk eğitimi almış bir hakimin, özel veya teknik bir bilgi gerektirmeyen ve hukuki bilgi ile çözülebilecek durumlarda dosyayı hukukçu bilirkişiye göndermesinin mantıklı hiç bir açıklamasının olamayacağı,

Bilirkişilerin, siyasetle ilgilenmesinin  de ayrı bir hukuki sorun olduğu, siyasetle ilgilenen bir bilirkişinin, taraflardan birinin ilgi duyduğu siyasi partiye yakınlığı olması halinde, adil ve tarafsız rapor hazırlama ihtimalinin pek bulunmadığı, Bilirkişilere bu hususta katı yasaklar getirilmesi, geçmişte siyasetle ilgilenmiş kişilerin bilirkişilik yapmasının önüne geçilmesinin gerektiği,

Uygulamada, hakimlerin, avukatları hukukçu bilirkişi olarak dosyada atadıklarının sıklıkla gözlemlenmekte olduğu, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde hakimin bilirkişiye başvuracağı kuralı düşünüldüğünde, bir avukatın, hakimden farklı olarak, hukuki konuda özel veya teknik ne bilebileceğinin merak konusu olduğu, Avukatların, kartvizitlerine, tabelalarına, uzman oldukları hukuk dalını yazmaları dahi avukatlık meslek kuralları gereği yasak iken, hakimin, uzman bilirkişi sıfatı ile dosyayı avukat bilirkişiye tevdii etmesinin de ayrı bir çelişki içerdiği,

Hukuk sistemimizde, avukat bilirkişilerin çoğalmasının en temel sebeplerinin, bazı hakimlerin;
1-Hukuki bilgilerine kendilerinin bile güvenememesi,
2-Kararın gerekçesini bilirkişi raporuna dayandırarak vicdani sorumluluk almaktan çekinmeleri,
3-Mevcut iş yüklerini dosyayı hukukçu bilirkişiye göndererek azaltma düşüncesi şeklinde sıralanabileceği,

Mesleğe yeni başlamış bir hakimin, hukukçu bilirkişiden görüş alması bir nebze kabul edilebilir ise de, meslekte belli bir kıdeme ulaşan bir hakimin, hukukçu bilirkişiden mütalaa alması bizce hukuk sistemimizin temel ayıplarından olduğu, Hak dağıtmak gibi kutsal bir görev yüklenmiş olan hakimlerin, sorumluluğu hukukçu bilirkişiye bırakacak şekilde, düzenlenen rapor doğrultusunda hüküm tesis etmeleri halinde, “ben bilirkişi raporuna göre hüküm kurdum” diyen bir  hakimin, eğer hüküm yasal değil ise, vicdanen kendini sorumlu hissetmese de, gerçekte hukuka aykırı bu kararın bizzat sorumlusu olacağı,

Ülkemizde, bilirkişilik kurumunun acil bir şekilde yeniden gözden geçirilmesi, özellikle hukuk konusunda bilirkişilik kurumunun kaldırılması gerektiği. böylelikle, teknik veya özel bilgi gerektiren konularda bilirkişilerden görüş alan hakim, hukuki bilgisini mevcut olaya uygulamak suretiyle hukuka en uygun kararı verebileceği hususlarına değinilmiş idi. Yargıda reform kapsamında, büyük eleştiriler alan bilirkişilik sistemine de sonunda el atıldı ve hükümetçe, bilirkişilik kanun tasarısı hazırlandı.

Adalet Bakanı tarafından sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, Bilirkişilik Kanun Tasarısı’nın ,08.02.2016 tarihinde  Bakanlar Kurulu’nda görüşüldükten sonra TBMM’ye gönderileceğini,

Bilirkişilik Kanun Tasarısının yasalaşması halinde Türkiye’nin,ilk defa müstakil Bilirkişilik Kanunu’na sahip olacağını,. Bilirkişilik Kanunu ile ilk defa bilirkişilik konusunda kurumsal bir yapı kurulmakta,bilirkişilerin nitelikleri,bilirkişiliğe kabulleri,bilirkişilerin uyacağı kurallar, bilirkişilik sicili,bilirkişilerin denetimleri,bilirkişilere uygulanacak müeyyidelerin düzenlendiğini açıklandı.

İktidar partisinin, tasarıyı meclisten geçirecek yasal çoğunluğa sahip olduğu düşünüldüğünde, tasarının kuvvetle muhtemel mevcut haliyle yasalaşacağı ortada…

Bilirkişilik Kanunu’nun, hukuk sistemimizin işleyişindeki aksaklıkları çözmeye yeterli olup olmadığı elbette ki tartışılır ancak kanun tasarısında yer alan, Gerek 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 63. maddesine, gerekse 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266. maddesine,  “Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak atanamaz.” ibareleri eklenmek suretiyle, uzmanlığı bulunmayan, sadece hukuk öğrenimi görmüş olan kişilerin mahkemelerce bilirkişi olarak atanmasınına ilişkin düzenlemenin, hukukçu bilikişi saçmalığına son vermeyi amaçladığı ortada…

Av. Ahmet Erkan