Hukuk camiası da çok iyi biliyordur ki; toplumda teamül haline gelmiş bir yargıdır; "bu hukukçular çok egolu be kardeşim".  

Ben bu mevzuya farklı bir bakış açısı ile bakmaya çalışacağım ama bunu yaparken dahi ego sahibi bir hukukçu gibi karşılanacağımı da biliyorum. 

Ortaokul döneminden başlamak istiyorum.  Üniversite sınavlarına hazırlanan ve hukuk okumak isteyen bir öğrenciyi ele alalım. Anne-babaya göre o çocuk potansiyel bir hâkim-savcı, dikkat edin hâkim-savcı adayı demiyorum; çünkü anne ve babalar onları çoktan bir mesleğe yerleştirmiştir. Akrabalar bunu duyunca kıskanmaya, aile ise bir savunma mekanizması olarak çocuğu ile övünmeye, çocuk ise bütün bunlar karşısında hukuk olmazsa bittim ben moduna girer. Çocuk sınava girer, puanı iyidir ve hukuk fakültesi geliyordur. İşte bütün film bundan sonra kopmaya başlar. Anne baba çocuğunu 18 yaşına kadar sevmediği kadar çok sevmeye başlar. Her ortamda hukuk fakültesinde okuyacak çocuk konuşulur. Çocuk ise kendisinden düşük puan arkadaşlarının gözünde inanılmaz birisidir…Yerleşir ve başlar hukuk macerası.  Amfiler dolusu hukukçuyu görünce ne yapacağını bilmeyen bir genç vardır. Çünkü o amfide bulunan herkes hukukçudur ve hepsi kendisi gibi seçilmiş kişilerdir. İlk tatilinde yahut eve gidişinde benim avukat-hâkim-savcı oğlum-kızım gelmiş diye karşılanır. Keza akrabalar da öyledir, övünç kaynağı olmuştur. Komşular dahil hukukçu bir tanıdığı olmakla övünürler. Arkadaş ortamında hukukçu genç varken muhabbet aynen şöyle devam eder  "tabi siz hukukçular daha iyi bilirsiniz". . . 

1. Sınıf biter.
2. Sınıf biter.
3. sınıfa gelindiğinde o genç, yavaş yavaş kendini hukukçu olarak hissetmeye başlar ve bu durumu çevresine de aksettirir. Artık belirli bir bilgi birikimi vardır. Dava yorumlamaya falan kalkar. Okul hayatı boyunca arayıp sormayan eş-dost-akraba arayıp dava sormaya başlar. 3.sınıf da  biter ve sona yaklaşılır. Artık her şey daha ciddidir. Kızlara erkekler, erkeklere kızlar; aradıkları her ne ise; kariyerli ya da zengin olacağı kuvvetle muhtemel yahut makam mevki sahibi prestijli bir eş. . . 

Mezun olur elbet bu öğrenci.  
Toplum her zaman hakim savcı olarak karşılar ama o hakim-savcı-avukat-icra müdürü olur.
  
Sokakta sıradan bir avukat beye, bürosunda el pençe divan durulur. 
Hakim olunur; sokakta da mahkemede de el pençe divan durulur. 
Savcı olunur; yaklaşılmaz yanına her yerde el pençe divan durulur. 
İcra müdürü olunur; hacze gidilen borçlu hariç el pençe divan durulur. 
Demem o ki sevgili meslektaşlarım ; bizler toplumun ürettiği egoları taşıyan insanlarız.  Yukarıda izah etmeye çalıştığım asıl şey budur. Biz de diğer insanlar gibiyiz ama bizi farklı kılan toplum tarafından dizayn edilişimizdir.  Bir adama kırk defa deli dersen deli olur ya,  biz ego sahibi denile denile ego sahibi yapılmış insanlarız.
 
Biz hukukçular adaletin tecellisini sağlamak üzere yetiştirilmiş ve var olan kuralların uygulanmasını sağlamak için gayret ederiz ve kurallara en iyi biz uyarız.
 
Şimdi size sesleniyorum ey sevgili toplum ! 

Biz kuralların uygulanması için çalıştığımız kadar,  kurallara uyan bireyleriz.  "Hukukçular ego sahibidir" kuralını siz koydunuz ve biz bu kurala saygı duyarak uyuyoruz. Lütfen kurallara uyunuz ve bizi sahip olduğumuz egolardan dolayı yargılamayınız ya da ilk önce kendinizden başlayınız. (hukukihaber.net)