Dr. Hakan Birsenoğul İçin

Ömür denen yolun dostsuz ve arkadaşsız yürünmeyeceğini, zor yolların da aşılmayacağını daha önceler defalarca dile getirmiştim. Hayat belki de herkese cömerttir. İnsan bir kişi geliyor bu aleme ama giderken dallanıp budaklanıyor. Bir ince dal gibi, bir fidan gibi.

Fidanın çoğu kez kökü yoktur, dalı yoktur. Sonra kök salar sonra dal atar. İnsan de böyle kök salar. Onun kökleri arkadaşlarıdır.

Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu ne güzel tarif eder dostluğu, arkadaşlığı:

“Dost ol kişidir ki, öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatar, O’na Şâh-ı Velâyet denir. Dost ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr’dır. Kucağında, mübârek bir emânet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübârek emânet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebû-Bekr’i yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı tıkayandır”.

Bu uzun hikayenin açılımını belki de sadeleştirmesini yapmak gerek. Mekkeli’ler Hz. Peygamber’i öldürmeye karar verirler ve her kabileden bir adam seçerler. Ancak o gece Medine’ye göç vardır. Yatağına ise ölümü göze alan Hz. Ali yatar. İşte dost odur. Ölüm olsa o yatağa girip yatmıştır.

Diğeri de güzel bir hikayedir. Medine’ye hicret/göç esnasında bir mağaraya girerler. Mağarada yılan deliği vardır. Bir sürü hem de. Bütün delikleri elbisesinden parçalarla kapatır Hz. Ebubekir. Son deliğe yetmez elbise. Kucağında Hz. Peygamber uyumaktadır. Yılanın geleceği son deliğe ise ayak dostu için ayak uzatılır.

Sanırım dünyanın en güzel dostlukları, arkadaşlıklardır bunlar. 

Bu kadar çok şeyi neden mi yazdım?

Çünkü ben bu bayram öncesi bir arkadaşımı, bir dostumu, bir kardeşimi kaybettim. Daha önce de yazmıştım, babam derdi ki “en büyük fakirlik emsal fakirliğidir”. İşte bu bayram öncesi fakirleştiğimi ta derinden hissetim.

Bir yanı göçüp gider ya insanın benim de bir yerlerim yıkıldı gitti.

Asistanlık sınavına girerken tanımıştım Hakan’ı. İki metreye yakın cüssesi ve bir o kadar da kalıbı vardı. Devasa bir adamdı. Ancak o kalıbın içinde İzmir’in en kibar ve nazik inceliği saklıydı. Konuşması, oturması haza beyefendiydi. Ama asıl devliği, arkadaşlığındaydı, dostluğundaydı.

Kısa bir an içinde nasıl da kaynaşıverdik. Bir insanın aynı anneden doğan kardeşi olur ama bir de daha da yakın arkadaşı. Bazen kardeşine anlatamazsın ama arkadaşına dökersin içini. O ilk yıllarda beraber ev aramıştık kiralamak için. Bahçeli bir evde iki katlı eve talip olduğumuz amcayı darlamıştık. Amca kiralık değil oğullarım oturacak bu evde deyince biz, “biz de senin oğulların sayılırız işte bir katında birimiz diğerinde birimiz oturacağız” demiştik. Hala tebessümle yad ediyorum bu konuşmayı.

Erzincan’da Kamu Lojmanlarında bana çıkan daireyi değiştirip karşı daireye getiren de benim arkadaşımdı. Üst komşular gittiğinde kapılarımız arasına -araya- bir kilim serip iki evi bir ederdik. Öğrencilerimiz geldiğinde iftara iki ev birden ev sahibi olurdu. Hala en güzel iftarlarım onlar benim.

Gece yarısı kapım çalındığında hiç şüphe etmezdim ki gelen Hakan olmasın! Elinde iki kahve “kalk kardeşim kahve içmeye geldim” deyişi hala hatıramda. Uykulu gözlerle kalkmama gibi bir şansım olmadığını bildiğimden kalkardım pijamalarla içerdik kahveleri.

Ben kendimi ona o da bana emanet ederdi. Bazen dünyada kimseler kalmasa Hakan var derdim. Asistanlığımızın ilk yılları, yardımcı doçentliğimizin ilk yıllarında ve kredi kartının henüz olmadığı dönemlerde her ayın sonunda paramızı çıkarıp paylaşırdık. İnanın yoktu paramız, yoktu kredimiz, yastık altında saklanan dövizimiz yoktu ama yine de zengindik.

Uzun otobüs yolculuklarımız oldu. Molalarımızda paylaştığımız ekmeklerimiz vardı ve beğendiğimiz mola köyleri. Kavgalarımız birdi, üzüntülerimiz birdi. Saatler boyu sohbetlerimiz birdi. Aynı Fakülteye bir giderdik.

Bayramlar gurbette geçerdi ama gurbet can dostla kolaydı. Hüzün vardı ama bayram yine de bayramdı. Bugün arkadaşının arkasında kalan bu kardeşine bayram yok ki…

Hocaydı, hem de çok iyi bir hocaydı. Her dersinden sonra sırılsıklam olurdu terden. Dersine emek öğrencilerine gönül verirdi. Bilmem onu sevmeyen var mıydı okulda? Her öğrencinin abisiydi, babasıydı. Ben hangi öğrencisiyle karşılaşsam Hakan’ı anmadan söz bitmezdi ya da Hakan hocam nasıl sorusu sorulmadan. Vergi Hukukunda Yorum isimli iyi bir tez yazdı.

Ve ben…

Bir dostun nasıl olması gerektiğini öğrendim ondan. Katıksız, hilesiz, yalansız. Ben kendim için gittim Hakan nereye giderse. Mardin’e, İskilip’e, Karabük’e. Zira kalbime ışık verirdi.

Onu ziyarette en zoru hasta olduğundaydı. İlk gittiğimde kızmıştım ona, beni bırakıp gidersen tekme atarım demiştim. Ama arkasından ağlayan bir göz ve gönülle duadan başka ne yapabilirim ki? Her gelişimde eriyişini görmek beni ne kadar kahretti bir bilseniz ve her seferinde “zoraki” bu sefer daha iyi gördüm demek. 

Hayat sevincini kaybeden babamı bugün daha iyi anladım. Etrafından dostları bir bir gidince ne yapsın ki yaşamayı? Her giden dost yıkarsa bir yanını nasıl kalsın ayakta?

Arkada kalmak ne kötü ve ne zormuş bunu anladım bugün tam da bu bayram. Biri gidip de biri kalınca. Can dostumun telefonu çalmayınca. Biri yalnızlığa kalınca. Bir kalınca….

Hatıralar üşüşünce zihne, oradan kalbe oradan gözlere…

Ben arkada kalan oldum. Hatıraların kalbimde olacak hep, konuşmaların, gülüşün, sarılışın. Dualarım olacak içimde. Dileğim sonsuz alemde birlikte olmak. Yapamadıklarımızı, konuşamadıklarımızı, gülemediklerimizi orada yapmak.   

Sevgili öğrencilerim ve dostlarım,

Kaybedince dostunuzu anlıyorsunuz nasıl koptuğunuzu hayattan. Nasıl zamanla eksildiğinizi, yoksullaştığınızı. Bir dostun bir parçayı da alıp götürdüğünü.

Bu bayram bir dostum daha eksik. Biraz daha eksik tadımdan, biraz daha yarımım, biraz daha bayramsızım, biraz daha kimsesiz. Arkadaşıma dualarınızla kapatır mısınız bu eksikliğimi?

Bir dostunuz varsa sımsıkı kucaklayın bu bayramda diye yazıyorum. Uzun uzun sohbet edin, derdinizi dökün, onun derdini paylaşın.

Hepsinden öte can bir dost olun birine.

İyi bayramlar

- Dr. Hakan Birsenoğul, Karabük noteri idi, iyi bir hukukçu idi, dünya iyisi insandı, ama hepsinden öte benim arkadaşımdı gerçek dostumdu, kardeşimdi. Ruhun şad olsun kardeşim.