İşte o yazı;

Avukatlığın dünyanın en eski meslekleri arasında yer aldığı söylenir. Yunan Mitolojisinde avukatlar “yakarıcı” olarak tarif edilirler. Tanrı Zeus’un bir ayağı topal, yüzü çirkin kızları avukatları betimler.

Avukatların tarihsel gelişim içerisinde başka sıfatları da olmuştur. Bu sıfatların bazıları, “laf taşıyıcı”, “müzevir”, “haksızı haklı haklıyı haksız yapan” (nahakkı hak, hakkı nahak yapan) gibi olumsuz, bazıları da “adalet savunucusu”, “adaletin gerçekleştiricisi” gibi olumludur.

Günümüzde ise bir başka avukatın yanında bağımlı çalışan avukatların nasıl adlandırılacağı, avukatlık unvanlarının önüne nasıl bir sıfat konulacağı sorunu ortaya çıkmıştır.*

2017 yılında mezun veren hukuk fakültesi 30 devlet 41 özel üniversite olmak üzere 71 adettir. Barolar Birliği verilerine göre avukat sayısı 31 Aralık 2017’de 106 bin 496’a ulaşmıştır. Her yıl ortalama 3600 kişi avukat olmaktadır. TÜİK 2016 yılı verilerine göre, avukatların istihdama katılım oranları 76 avukatlar arasında işsizlik oranı yüzde 6 olmuştur.

Mezun olan avukatların önemli bir kesimi, avukatlık bürolarında ücret karşılığı çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu avukatlar Türkiye işgücü piyasasında ne kadar kuralsızlık varsa aynısını yaşamaktadır.

En basitinden gerçek ücretleri üzerinden SGK primleri yatırılmamaktadır. Çift bordro uygulaması oldukça yaygındır. Her çift bordro uygulamasını yapan işveren gibi işveren avukatlarda, vergi, SGK primlerinin yüksekliğinden yakınıp, genç avukatın geleceğinden çalmayı meşrulaştırabilmektedir.

Çalışma süresinin sınırı yoktur. Gidilecek adliyeye göre bazen sabahın beşinde yola çıkılmakta, günde 15-16 saat çalışılmaktadır. İş yasasında çalışma sürelerine getirilen sınırlamaların avukatlığı kapsamadığı kabul edilmektedir. Fazla çalışma ücretini ağzına alan dahi yok denecek kadar azdır. Telefonla aranıp evde dinlenirken, hafta tatilinde, tatilde el konulan zamanlarını dile getirmek ise büyük ayıp olarak görülmektedir.

Baroların belirlediği ücretli avukatlar için asgari ücret tavsiye niteliğinde ve uyan neredeyse yoktur. Asgari tarife tavsiye niteliğinde olduğundan uyulup uyulmadığını denetleyen de yoktur.

Bağımlı çalışan avukatın haklarını koruyacak bir kurumu da bulunmamaktadır. Üstelik, genç oldukları için, işin gerçek sahibi olarak görülmedikleri için, meslektaşları, hakimler, kalemler tarafından ciddiye alınmamaları onlar açısından haklı bir hırçınlık nedeni olmaktadır.

İşin en çarpıcı ve acı yanı ise ne avukat çalıştıran patron avukatlar ne de ücretli çalışan avukatların, hatta baroların, işçi avukat nitelendirmesini kabul etmemeleridir. İşçi avukat sıfatı küçültücü, avukatın statüsünü düşüren bir nitelendirme olarak algılanmaktadır. Ücret karşılığı bağımlı çalışma, yani tipik işçi-işveren ilişkisi abi/abla-kardeş ilişkisi olarak nitelendirilip, aradaki sömürü ilişkisinin üstü örtülmekte, yok sayılmaktadır. Hemşericilik, din kardeşliği, yoldaşlık üzerinden perdelenen sömürünün bu kez meslektaşlık, kardeşlik ilişkisiyle perdelenmesi söz konusu olmaktadır.

İnsanın Cem Karaca’nın “Tamirci Çırağı” türküsünde dile getirdiğini avukatlara uyarlayıp haykırası geliyor: “İşçi avukatsın sen işçi avukat kal giy dedi cübbeni”

Bir başka avukata bağımlı çalışmak, avukatın kendi mesleğine yabancılaşmasının doruk noktasıdır. ABD de fabrika gibi büyük bürolarda ücretli çalışan avukatlar, en fazla intihar oranına sahip meslek grubu içerisine girmişlerdir.

İşçi avukatların çalışma koşulları ağır, ücretleri düşük, mesleki tatmin düzeyleri sıfıra yakındır. Avukatlık etik kuralları, avukatın bağımsızlığı ücretli avukat pratiğinde sözde kalmaya mahkum kavramlardır.

Meslek örgütü olan barolar, sayıları her gün artan işçi avukatların sorunlarına çözüm üretecek kurumlar değildir.

İşçi avukatların meslek sendikaları üzerinden örgütlenip, ücret ve sosyal hakları, çalışma koşulları üzerinden ciddi bir mücadeleye başlamaları hem mesleğin niteliğinin artması, hem hak etmedikleri ağır çalışma koşullarından kurtulmaları için zorunlu hale gelmiştir.

İşin net cazibesi, avukat sıfatının vermiş olduğu statü duygusu, ofislerde yüz yüze çalışılmanın getirdiği yakınlık, işçi avukatları yanıltmamalıdır.

Ücret karşılığı, bağımlı çalışıyorsan işçisin. Mesleğin ne olursa olsun işçisin. Bağımlı çalışıyorsan işgücünü iş yasasının çizdiği çalışma sınırları içerisinde satmışsın demektir. Sen haklarına sahip çıkıp, gerçek konumunu net olarak içine sindirmezsen hiçbir abin/ablan senin haklarını gözetmeyecektir.

*Bu konuda benim bilebildiğim ilk ciddi bilimsel çalışmayı Kasım Akbaş, “Avukatlık Mesleğinin Ekonomi Politiği/Avukatların Sınıfsal Konumlarındaki Değişim: İstanbul Örneği” başlıklı doktora teziyle yapmış, tez 2011 yılında Notabene yayınlarınca kitap olarak da yayımlanmıştır. (evrensel.net)