Prof. Dr. Ersan Şen yazdı;

Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir”.

Hükmün gerekçesine göre, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine, yani mülkiyetinin Devlete geçirilmesine karar verilmelidir. Müsadere; Anayasa m.35’in güvencesi altında olan mülkiyet hakkına tipik bir müdahale olup, mülkiyet sahibinin izin ve rızası olmaksızın sahiplik hakkının son bulmasına yol açar. Müsadereye konu edilen malın iyiniyetli üçüncü kişiye ait olmaması gerekir. Müsadereye konu edilen malın üçüncü kişiye ait olup da bu kişinin suçun işlenmesine iştirak etmemesi veya suçun işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahip olduğu mal bir suçun işlenmesinde kullanılsa bile müsadere edilmeyecektir. 

Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış eşyanın, suçun icra hareketlerine henüz başlanmadığı durumda, eşyanın niteliği itibariyle kamu güvenliği, kamu sağlığı ve genel ahlak açısından tehlikeli olması kaydı ile müsadereye konu edilebileceğini, aksi halde müsadere edilemeyeceğini ifade etmek isteriz.

Bir suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiye ait olduğunun tespiti durumunda, örneğin uyuşturucu madde ticaretinde kullanılan aracın bu amaçla kullanılacağından araç malikinin haberdar olmaması veya maliki tarafından aracın suça tahsis edilmemesi halinde, araç zilyedinin aracı suçta kullanması müsadereye neden olmayacaktır. Çünkü kanun koyucu, iyiniyetli üçüncü kişiyi korumuştur. Esasında bu anlayış, “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesine de uygundur.

Ana sorun, suçta kullanılan malın iyiniyetli üçüncü kişiye ait olması sebebiyle aynen iadesi sonrasında suçun failine bu açıdan ne yapılacağı noktasında doğmaktadır.

Eşya müsaderesinin bir ceza değil de güvenlik tedbiri olarak düzenlendiğini ve esasında bize göre müsaderenin fer’i ceza sayılmasında, yani suç nedeniyle mülkiyetin Devlete geçmesi olarak tanımlanmasında sakınca bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu, müsaderenin tipik bir yaptırım olmadığı ve yerine göre suç dolayısıyla mahkum edilmeyen kimseden elde edilmeyen malın da müsadere edildiği, bu sebeple “güvenlik tedbiri” nitelendirmesinin müsadere açısından doğru olacağı tezinden hareket etmiştir.

Gerçekten de müsaderenin bir yaptırım ve fer’i ceza olarak öngörülmeyip, güvenlik tedbiri nitelendirmesine tabi tutulduğu durumda, üçüncü kişiye ait olan ve suçta kullanılan malın sahibine iade edilmesi durumunda, iade edilen mal yerine faile bu nedenle ne ceza verilmesi gerektiği sorusu da cevap bulacaktır.

TCK m.54/2’ye göre; “Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir”.

Bu hükümden hareketle, suçun failinin veya suça iştirakçilerin, iyiniyetli üçüncü kişiye ait olduğundan bahisle iade edilen ve suçun işlenmesinde kullanılan malın yerine değeri kadar para tutarını ödemekle yükümlü tutulmalarına karar verilmesi gerektiği ileri sürülebilir. İlk bakışta TCK m.54/2, suça konu eşyanın ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin herhangi bir şekilde imkansız olması durumunda, eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine hükmedilmek suretiyle sanıkların cezalandırılacağını ve bunun da bir fer’i ceza olarak düşünülmesi gerektiğini gündeme getirebilir.

Suçta kullanılan mal TCK m.54/1 uyarınca iyiniyetli üçüncü kişiye iade edildiğinden, artık müsadereye konu edilemeyeceği ve failin veya suça iştirak edenlerin eylemlerinin eksik cezalandırılmış olacağı, bunun da TCK m.54/2’ye aykırı olacağı ileri sürülse de, bunun “suçta ve cezada kanunilik” prensibi karşısında savunulması mümkün gözükmemektedir.

TCK m.54/1’in suçta kullanılan eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiye ait olduğunun tespiti durumunda kendisine iade edileceğini ifade ettiğini, fakat bunun yerine bir öneride bulunmadığını, yani eşyanın suça karışmamış kişiye iadesi sonrasında bu konuda fail veya suça iştirakçiler hakkında ne uygulanacağını düzenlemediğini, bu konuda belki yasal boşluk olduğunu, ancak bu düşüncenin de doğru olmadığını, çünkü kanun koyucunun müsadereyi bir yaptırım veya fer’i ceza olarak değil, güvenlik tedbiri olarak düzenlendiğini, bu sebeple de iyiniyetli üçüncü kişiye ait olması sebebiyle iade edilen eşya yerine başka bir yaptırımın fail veya suça iştirakçiler hakkında tatbik edilemeyeceğini ifade etmek isteriz.

Bir an için TCK m.54/1’de, iyiniyetli üçüncü kişiye iade edilmesi sebebiyle, iade edilen eşyanın rayiç değeri kadar paranın fail veya suça iştirakçiler yönünden müsaderesine karar verileceği ve bunun da bir yaptırım veya fer’i ceza olarak tatbik edileceği öngörülse idi, bu durumda fail veya suça iştirakçilerin fer’i ceza ile cezalandırılmaları mümkün olabilirdi. Ancak bu kabul, müsaderenin bir güvenlik tedbiri olarak kabul edilmesi ve “kanunilik” ilkesi nedeniyle de m.54/1’in lafzı karşısında savunulamaz.

TCK m.54/2 de, iyiniyetli üçüncü kişinin iade edilen eşyasının yerine ek bir yaptırımın fail veya suça iştirakçiler hakkında tatbikini mümkün kılmamaktadır. Her ne kadar hükümde, eşya müsaderesinin herhangi bir nedenle imkansız hale gelmesi durumunda, bu imkansızlığın karşılığı olarak eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesi suretiyle sanıklara ek ceza tatbik edileceği belirtilse de, bu düzenleme yukarıda gündeme getirdiğimiz m.54/1 kapsamında uygulanamaz. Kanun koyucu, suça konu eşyanın ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir nedenle imkansız hale gelmesinden bahsederek, bu imkansızlığı iyiniyetli üçüncü kişiye yapılan eşya iadesi olarak tanımlamamaktadır. Çünkü eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiye iadesinde bir müsadere imkansızlığı olmayıp, esasında ceza sorumluluğunun şahsiliğine bağlı bir müsadere yasağı vardır. 54. maddenin ikinci fıkrasında ise suça konu eşya, şu veya bu şekilde tüketilmiş, kaybolmuş, yakılmış, gömülmüş, bir şekilde tasarruf edilmiş ve bulunamamıştır. 54. maddenin ilk fıkrasında bu şekilde bir kaybolma olmadığı gibi, eşya ortadadır, fakat suça karışan eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiye ait olması sebebiyle kendisine iadesi gündeme gelmiştir. Kanun koyucu bu durumda, üçüncü kişinin iyiniyetini koruyarak, malın müsadere edilmemesini ve bu nedenle güvenlik tedbirinin de uygulanmamasını düzenlemiştir.

“Kanunilik” ilkesi nedeniyle de TCK m.54/2’nin, iyiniyetli üçüncü kişi bakımından tatbiki doğru değildir. Her ne kadar ikinci fıkrada, “kanunilik” ilkesine aykırı olarak “başka bir surette imkansız kılınması halinde”  gibi soyut ve netlikten uzak bir hükme yer verilmişse de, bu ibareyi yalnızca TCK m.54/2 yönünden uygulamak ve ayrı bir hüküm olan TCK m.54/1’in yerine uygulamamak gerekir.

Netice itibariyle; örneğin uyuşturucu sevkiyatında kullanılan vasıtanın iyiniyetli üçüncü kişiye ait olması sebebiyle güvenlik tedbiri adı altında müsadere edilemeyen bu aracın yerine, TCK m.54/2’nin tatbiki suretiyle sanıklara ek ceza tayini yoluna gidilemez. Bunun ilk sebebi, TCK m.54/2’nin iyiniyetli üçüncü kişi yönünden uygulanamayacağı ve ikincisi de TCK m.54’de eşya müsaderesinin, bir güvenlik tedbiri olarak düzenlenmesi ve ceza gibi uygulanamamasıdır. Nitelendirilmesi güvenlik tedbiri olsa da müsaderenin sonucu itibariyle ceza olduğu söylenebilir, ancak müsaderenin sonucu itibariyle ceza olarak nitelendirilmesi, onu güvenlik tedbiri olmaktan uzaklaştırmaz. Eğer müsadere güvenlik tedbiri olmayıp asli veya fer’i ceza niteliğinde öngörülse idi, bu durumda TCK m.54/1 nedeniyle iyiniyetli üçüncü kişiye iade edilen eşyanın yerine mutlak şekilde nakdi ceza tayini, yani müsadereye konu malın değeri kadar para tutarının Devlete verilmesi yoluna gidilirdi.




Kaynak: Haber7