Yeryüzünde gerçekleşen ölümlerin yüzde 40’ının koroner kalp hastalıklarından kaynaklandığı, Türkiye’de her yıl 300 bin kişinin kalp krizi geçirdiği, 100 bin kişinin de bu yüzden hayatını kaybettiği ifade edilmektedir.

Bu oranın Türkiye’de yüzde 32 olduğu tahmin edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre iskemik kalp hastalığının 2030 yılına kadar en önemli ölüm nedenlerinden biri olmaya devam edeceği, Türkiye’de ani kalp krizi ve akut koroner sendroma bağlı ölüm oranının neredeyse tüm Avrupa ülkelerinden daha yüksek seviyede olduğu bildirilmektedir.[1]

SGK, 2017 sonu itibariyle, kamu, özel sektör ve esnaftan oluşan zorunlu sigortalı kapsamında çalışan kişi sayısının 19,5 milyon kişiye ulaştığını ifade etmektedir.[2]

Hem çalışan sayısındaki artış hem de ülkemizde kalp hastalığının yaygın olması hali, çalışanların işyerinde çalıştıkları esnada kalp krizi geçirerek ölmeleri olasılığını yükseltmektedir.

Yazının konusu bu nedenle seçilmiş olup, çalışma alanında kalp krizi nedeniyle ölen işçinin bu durumunun iş kazası olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu tartışma konusu yapılacaktır.

Bu aşamada hem mevzuat açısından durumu ortaya koymak gerekecek hem de iş kazası kavramı üzerinde durulması icap edecektir.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (R.G: T. 30.06.2012, S. 28339), 30.06.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış ve 01.01.2013 tarihinden itibaren de bir çok maddesi yürürlüğe girmiştir (Nayir, 2013: 130; S. Albayrak ve A. Albayrak, 2014: 20).

6331 sayılı İSGK yürürlüğe girmeden önce İSG uygulamalarına ilişkin hususlar 4857 sayılı Türk İş Kanunu’nda

6331 (RG: T. 10.6.2003, S. 25134) yer almaktaydı (Yıldırım ve Kuruoğlu, 2013: 105–120).

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, AB’nin 89/391 sayılı çerçeve direktifi ve ülkemizce kabul edilmiş bulunan 155 ve 161 sayılı ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmeleri gözetilerek kaleme alınmıştır (Kahraman ve Demirer, 2010: 53–68). 6331 sayılı yasa ve bu yasaya dayanılarak oluşturulan İSG mevzuatının 2013 yılı itibariyle yürürlüğe girmesi ile çalışma hayatında yeni bir dönem başlamıştır.

İŞ KAZASI

Kaza kavramı; belirli bir nedene bağlı olmayan, önceden bilinmeyen, beklenmeyen, amaca bağlı olmayan ve tesadüfi bir şekilde gerçekleşen istenmeyen ve olumsuz sonuçlar doğuran olguların meydana gelmesi şeklinde tanımlanabilir (Erenoğlu, 1979: 56; Türen ve Gökmen, 2014: 102; Koç ve Akbıyık, 2011: 131; Metinyurt, 2014: 73; Çopur vd., 2006: 156; Müngen, 2011: 15.

İş kazasının ise literatürde farklı bakış açıları ile tanımlandığı görülmektedir (Koç ve Akbıyık, 2011: 131-132).

Fiziksel faktörler dikkate alındığında iş kazaları, işçinin çalışma süresince çalışma koşulları, işin nitelik ve yürütümü ya da kullanılan makine, araç, gereç ve malzeme nedeni ile uğradığı, işgücünün tamamını ya da bir bölümünü kaybettiği olay şeklinde tanımlanması mümkün gözükmektedir (Arıkoğlu, 1992; Tufan, 1994; Türen ve Gökmen, 2014: 102).

Bazı yazarlar ise iş kazasını, “sigortalının işveren otoritesi altında bulunduğu bir sırada gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla aniden ve dıştan meydana gelen bir etkenle onu bedenen veya ruhça zarara uğratan bir olay” olarak tanımlanmaktadır (Tuncay ve Ekmekçi, 2011: 286).

WHO iş kazasını, “önceden planlanmamış, çoğu zaman yaralanmalara, makine ve teçhizatın zarara uğramasına veya üretimin bir süre durmasına yol açan olay” olarak nitelendirmektedir (Nayir, 2013: 130; Dizdar, 2001: 26; Çopur vd., 2006: 156).

ILO ise iş kazasını, “belirli bir zarar veya yaralanmaya yol açan, önceden planlanmamış beklenmedik bir olay” şeklinde tarif etmiştir (Nayir, 2013: 130; ILO, 1983; Yılmaz, 2014: 2105; İlhan vd., 2006: 433; Dikmen vd., 2014: 22).

6331 sayılı İSG Kanununun 3/g maddesine göre iş kazası; işyerinde veya işin yapılması nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tanımlamıştır (Mert ve Ercan, 2014: 16–27; Koç ve Akbıyık, 2011: 131; Metinyurt, 2014: 72; Kanat ve Utlu, 2014: 89; Yılmaz, 2014: 2107).

İş kazasının, sigortalının işveren egemenliği altında bulunduğu bir sırada yapılan çalışma veya çalışmanın gereği nedeniyle aniden ve dıştan meydana gelen bir etkenle çalışanı bedenen veya ruhça zarara uğratan bir olay olduğu söylenebilir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (SSGSSK) m.13’de “ iş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması” başlığı altında iş kazasının tanımı verilmekten çok hangi şartlarda meydana gelen olayın iş kazası sayılacağı düzenlenmiştir (Güleşçi, 2014: 152; Koç ve Akbıyık, 2011: 133; Yılmaz, 2014: 2107).

5510 Sayılı Kanun Açısından İş kazasının Şartları

Bir olayın iş kazası sayılabilmesi için 5510 Sayılı Kanun'un 13 vd. maddeleri gözetilmelidir.

Bu yasal düzenlemeye göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için olayın şu şartlarda gerçekleşmesi gerekir:

1. Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada kaza olması.

2. İşveren tarafından yürütülmekte olan iş sebebiyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle kazanın gerçekleşmesi.[3]

3. Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi sebebiyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda meydana gelen kazalar.

4. 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda meydana gelen kazalar.[4]

5. Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen kazalar.

Yukarıda ifade edilen hallerde gerçekleşen kazalar iş kazası sayılacaktır.[5]

Belirtmek gerekir ki, yukarıda belirtilen hallerde meydana gelen kaza, sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen veya ruhen özüre uğratan olay şeklinde tanımlanabilir.[6]

Kalp krizinin, iş kazası olarak kabul edilebilmesi için; yukarıda belirtilen hallerde meydana gelen kazaya maruz kalan kişinin 5510 Sayılı Kanun'un 4. maddesi anlamında sigortalı olması mutlak şart olarak öngörülmektedir.

Kalp krizinin, 5510 Sayılı Kanun'un 13. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi halinde olay iş kazası olarak tanımlanacaktır.[7]

Başka bir söylemle, kalp krizinin iş kazası sayılabilmesi için yukarıda belirtilen hallerde olayın meydana gelmesi ve kazaya maruz kalan kişinin sigortalı olması gerekmektedir. Yargıtay, burada bu iki şartın birlikte gerçekleşmesini zorunlu tutmaktadır.[8]

Yargıtay, sigortalının, kalp krizi geçirdiği tarihteki çalışmasının hizmet sözleşmesine dayalı olduğu olayda, olay anında Belediye adına çalıştığının ortaya konulması halinde, ölümle sonuçlanan ve kalp krizi sonrasında meydana geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmayan olayın iş kazası olarak kabulü için başkaca bir koşul aranmaması gerektiğini ifade etmektedir.[9]

Hukuk Genel Kurulunun 13.10.2004 tarih ve 2004/21-529 Esas, 2004/527 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “… Kanun'un iş kazasını sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması illiyet (nedensellik) bağını iş kazasının bir unsuru olarak ele almayı gerektirmiştir. Ne var ki, burada aranan “uygun illiyet (nedensellik) bağı” olup, bu da Kanun'un aradığı hal ve durumlardan herhangi birinde gerçekleşme olgusu ile sonucun birbiriyle örtüşmesi olarak anlaşılmalı, yasada olmadığı halde, herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığı aranmamalıdır. Kısacası; anılan yasal düzenleme, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmeli; maddede yer alan herhangi bir hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmemelidir…"

İş kazalarında kusur raporlarının alınması zorunluluğu

Kusur raporlarının 5510 sayılı Kanun ve iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuata uygun olarak düzenlenmesi gerekir.

İş sağlığı ve güvenliği mevzuatına göre, İşverenlerin çalışma hayatında iş kazalarını önlemek için bazı yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülükler 6331 sayılı Kanun ve ilgili mevzuatta çok ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.[10]

Nedensellik bağının araştırılması zorunluluğu

Kalp krizinin iş kazası olarak kabul edilip edilmeyeceğini ilişkin olarak bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır. Burada kusurlu bir davranış olup olmadığı ve sigortalının kalp krizi geçirmesi ile çalışma koşulları arasında bir nedensellik bağı olup olmadığı araştırılmalıdır.[11]

Etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede şu hususlar gözetilmelidir:[12]

1. İhlal edilen mevzuat hükümleri raporda dikkate alınmalıdır.

2. Raporda, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu neticelerin ayrıntılı olarak irdelenmesi gerekir.

3. İşyeri hekimliği, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan bir kardiyoloğun da yer alacağı bilirkişi heyetinden iş kazası ile işverenin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı yönünde rapor alınmalıdır.

4. İlliyet bağı bulunuyorsa kalp krizinin oluşumunda işverenin kusurunun bulunup bulunmadığı hususu saptanmalıdır.

5. kusuru mevcut ise kusurunun ağırlığının değerlendirildiği kusur raporu alınmalıdır.

Kusur raporunda bulunması gereken ve gözetilmesi gereken ilkeler şunlardır:

1. işverenin, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olması nedeniyle, işçilerin hayatı için gerekli tedbirleri alması gerektiği ve gerekli tedbirlerin alınmamasının işverenin kusuru olduğu hususu dikkate alınmalıdır.

2. Kalp krizinde kişinin yaşının, beslenme şekli ve kültürünün, genetik özelliklerinin ve bünyevi yapısının, tütün bağımlılığı, alkol kullanımı, egzersiz durumunun, cinsiyetinin de faktör olduğu, sağlığının çeşitli faktörlerinin bir araya gelmesiyle bozulabileceği, sigortalının bünyesel yatkınlığı ve genel sağlık durumunun bir araya gelerek miyokart infarktüsünü ortaya çıkarabileceği ve bu durumun olayın uygun kısmi illiyet sebebi olabileceği gözetilmelidir.

3. işyerinde çalışma şartlarının kalp krizini tetikleyip tetiklemeyeceğinin belirlenmesi gerekir.

Yukarıda belirtilen hususların kusurun ağırlığının değerlendirilmesinde dikkate alındığı bir rapor niteliğini taşıması gerektiğine dikkat edilmelidir.

YARGITAY UYGULAMASI

Çalışanın belediyeye ait taziye evinde, iftar yemeği dağıtımı sırasında, kalp krizi geçirerek vefat ettiği olay

Yargıtay, Belediyeye ait taziye evinde, iftar yemeği dağıtımı sırasında, kalp krizi geçirerek vefat etmesi şeklinde gerçekleştiği iddia olunan olayın, iş kazası olduğunun tespitine yönelik davada, sigortalının olay yerinde bulunma sebebinin, davalı tarafından iftar yemeğinde görevlendirilmesi mi yoksa yemek dağıtımı hususunda Belediyenin zaten bir şirketle sözleşme imzaladığı gözetildiğinde, salt iftara kalmak için mi olduğu konusundaki tereddütler giderilmediğini, mahkemece, özellikle, davalı ve dava dışı yemek dağıtım işini üstlenen şirketten bu konuda bilgi istenilmesi gerektiğini, re'sen belirlenecek tanıkların dinlenmesi gerektiğini, daha önce dinlenen taziye evi sorumlusu Belediye görevlisinin, sigorta müfettişine verdiği, kazalının kendi istemi ile iftara kaldığı, Belediye adına tek görevlinin kendisi olduğu şeklindeki beyanla, mahkemedeki ifadesinde, sigortalının taziye evinde görevli olduğu şeklindeki beyanı arasındaki çelişki giderilmediğini ifade ederek mahkeme kararını bozmuştur.[13]

İşyerinde 2. Kaptan olarak çalışan kişinin kalp krizi geçirmesi sonucu ölmesi

Yargıtay bu olayda, bozma ilamı sonrasında mahkemece S.S.Y.S.K'dan alınan raporda görev alanına girmediği ve Adli Tıp Kurum'dan alınan raporda ise kalp krizi nedenleri arasında çok sayıda risk faktörlerinin bulunduğu, değerlendirmenin mahkemece yapılması gerektiğinin belirtildiğini, raporların içeriğinden davacının geçirdiği kalp krizinin bedensel nedenlere dayalı olmadığının anlaşıldığını, mahkemece, öncelikle davacı murisinin kalp krizi sonucu ölümü ile yaptığı iş arasında illiyet bağının kesilmediğinin gözetilmesi gerektiğini, olayın işyerinde gerçekleştiği de göz önünde tutularak kalp krizi nedeniyle meydana gelen ölümün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.[14]

Çalışanın işyerinde çalışırken kalp krizinden öldüğü olay

Mahkemece, öncelikle tanık beyanlarına başvurularak maddi olgu tereddüt bırakmayacak şekilde belirlenmeli, olayın müfettiş raporu ve rapora ekli kişiye ait ifade tutanağında belirtildiği şekilde meydana geldiği anlaşıldığı takdirde illiyet bağının kesilmediği gözetilmeli, tüm deliller toplandıktan sonra hasıl olacak neticeye göre bir karar verilmelidir. O hâlde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.[15]

Çalışırken kalp krizi geçirmek

Yargıtay, çalışan kişinin çalıştığı sırada kalp krizi geçirmesiyle arızaya uğraması ve bu nedenle ölmesi halini iş kazası olarak nitelendirmektedir. Burada, kişinin çalıştığı esnada kalp krizi geçirmesi hususu önemlidir. Bu gibi hallerde kalp krizi ile yapılan çalışma arasında illiyet bağı kurulmaktadır. Nitekim Yargıtay, somut olayda, sigortalının, işyerinde çalışırken geçirdiği kalp krizi sonrasında, bedence arızaya uğradığı ve öldüğü hususunu gözeterek olayın iş kazası olduğunu kabul etmiştir.[16]

Yol yapımında, kaldırım betonu kırma işinde görevlendirilen kazalı işçinin, kompresör ile bir süre beton kırdıktan sonra dinlendiği sırada geçirdiği kalp krizi sonucu kaldırıldığı hastanede vefat ettiği olay

Yargıtay, yol yapımında, kaldırım betonu kırma işinde görevlendirilen kazalı işçinin, kompresör ile bir süre beton kırdıktan sonra dinlendiği sırada geçirdiği kalp krizi sonucu kaldırıldığı hastanede vefatı şeklinde gerçekleşen işkazası sebebiyle açılan rücu davasında; olayda davalı işverenin %70, sigortalının %30 oranında kusurlu olduğu sonucuna varan bilirkişi raporu, hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verildiğini, dosyadaki bilgi ve belgelerden; 1.1.1933 doğumlu sigortalının itibari işe giriş tarihinin 17.1.1971 olduğunun anlaşıldığını tespit etmiş ve şu hususları vurgulamıştır:

Öncelikle bu tip davalarda şu üç husus mahkemece araştırılmalıdır:

1. sigortalının işe giriş tarihi belirlenmelidir.

2. işe başlamadan önce sağlık kurulu raporu alınıp alınmadığı araştırılmalıdır.

3. periyodik sağlık kontrollerinin yaptırılıp yaptırılmadığı araştırılmalıdır.

İlliyet bağı konusunda rapor alınması şartı

Periyodik sağlık kontrolleri yaptırılmışsa; buna dair tüm belgeler celp olunmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile iş kazasının gerçekleştiği iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden (aralarında bir doktorun da bulunacağı), iş kazası ile işverenin eylemi arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, illiyet bulunuyorsa kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınmalı ve rapor alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Yargıtay bu hususlar araştırılmadan eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulmuş olması halini, usul ve yasaya aykırı görmekte ve kararı bozmaktadır.[17]

İşçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı açısından uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması zorunluluğu

506 Sayılı Kanunun kusur sorumluluğunu esas alan 26. maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı açısından uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir. Olaya dair hükme esas alınan kusur raporunda, anılan mevzuat karşısında somut olarak işverenin kusurlu eyleminin ne olduğu hususu ortaya konmamış, hangi kusurlu eylemi ile sonuç arasında bir illiyet bağının mevcut olduğu hususu netleştirilmelidir.

İş müfettişinin 30 yaşının üstünde olanlar için tehlikeli bir iş ile görevlendirilmeden önce ileri derecede kalp muayenesinin gerekliliğine ilişkin yazısı ve bir kardiyoloğun da bulunduğu bilirkişi heyetinden yöntemince yeniden rapor alınması

Yargıtay, mahkemece sigortalı hakkında en son 2.4.2002 tarihli Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü kapsamında alınan sağlık raporu ile davalı işyeri yetkilisinin, altı ayda bir çalışanların sağlık kontrollerinden geçirildiği ve gerekirse özel kalp muayenesi yaptırıldığına dair beyanı, 10.5.2004 tarihli, işletme ve bakım müdürü, kurum doktoru ve eğitim, iş güvenliği şefi tarafından düzenlenmiş, Kurum kayıtlarında sigortalının koroner arter veya koroner yetmezliği olduğuna dair bir şikayeti, muayenesi olmadığı, olay günkü yakınmalarla ilk kez karşılaşıldığı ve ilk atak sonucu gelişen infarktüs ile yaşamım yitirdiği ... şeklindeki tespiti ile iş müfettişinin 30 yaşının üstünde olanlar için böyle bir iş ile görevlendirilmeden önce ileri derecede kalp muayenesinin gerekliliğine dair vardığı sonucu dikkate alarak, içinde bir kardiyologun da bulunduğu bilirkişi heyetinden yöntemince alınacak rapor ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğini ifade etmektedir.[18]

Sigortalının ölümü ile çalışma arasında herhangi bir illiyet bağının bulunup bulunmadığının tespiti bir zorunluluktur.

Yargıtay, sigortalı işyerinde kalp krizinden çalışanın öldüğü olayda; sigortalının ölümü ile davalının kendisini fazla çalıştırmış olması arasında herhangi bir illiyet bağının bulunup bulunmadığının tespitini zorunlu bir işlem olarak görmüştür. Yargıtay, bu konuda 506 Sayılı Yasanın 109 maddesi uyarınca itiraz vaki olduğunda sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca görüş bildirilmesi gerektiği zorunludur o itibarla illiyet bağının var olup olmadığının Yüksek sağlık Kurulunca belirlenmesi, Yüksek Sağlık Kurulu raporuna davalı tarafından itiraz edildiği taktirde Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, yapılacak bu incelemelerden sonra şayet illiyet bağının mevcut olmadığı tespit edildiği taktirde davanın red edilmesi gerektiğini, illiyet bağının mevcut olduğu anlaşıldığında ise içerisinde Kardiyoloğun bulunduğu bilirkişi heyetinden davalının kusurunun bulunup bulunmadığının tespit ettirilmesi gerektiğini ifade etmiş ve kararı bozmuştur.[19]

SONUÇ:

1. Bir işçinin çalıştığı sırada kalp krizi geçirerek ölmesi olayının iş kazası olarak kabul edilmesi için, 5510 sayılı Kanun’un 13 ve devamı maddelerinde ifade edilen şartların gerçekleşmesi gerekir.[20] Başka bir söylemle, kalp krizi nedeniyle çalışanın ölmesi (sigorta) olayının iş kazası sayılması için, 1) sigorta olayına maruz kalan kişinin sigortalı olması, 2) sigorta olayının 5510 sayılı yasanın 13. maddesinde sayılı sınırlı olarak belirtilen hal ve durumlardan birinde meydana gelmesi şarttır.[21]

2. Çalışanın işyerinde veya çalışma alanında kalp krizi geçirmesi olayı ile çalışma koşulları arasında illiyet bağı olmalıdır. Yani, işçinin çalışma koşullarına bağlı olarak kalp krizi geçirmesi ve bu nedenle zarara uğraması gerekir.[22]

3. Konu ile ilgili davalarda illiyet bağı araştırılmalı ve kusur durumu tespit edilmelidir. Bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, bilirkişiler olayın özelliğine göre konularında uzman kişilerden seçilmeli ve kalp krizi konusunu değerlendirmesi bakımından gerekirse kalp hastalıkları alanında uzman bir doktorun bilirkişi heyetine katılması sağlanmalıdır.[23]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

KAYNAKÇA

Arıkoğlu, Z. (1992) “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tanısı ve Amacı,” İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sempozyumu, Ankara: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Yayını.

Çopur, Z., Varlı, B., Avşar, M. ve Şenbaş, M. (2006) “Ege Üniversitesi Hastanesinde Çalışan Ev İdaresi Personelinin İş Kazası Geçirme Durumlarının İncelenmesi,” Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 9 (2), 155-176.

Dikmen, A. U., Medeni, V., Uslu, İ. ve Aycan, S. (2014) “Ankara’da Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Sağlık Personelinin Geçirdiğini İfade Ettiği İş Kazalarının Değerlendirilmesi,” Türk Tabipleri Birliği Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, (53), 22-29.

Dizdar, E. N. (2001) “Kaza Sebeplendirme Yaklaşımları,” Türk Tabipleri Birliği Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, (27), 26-31.

Ercan, A. (2010) “Türkiye’de Yapı Sektöründe İşçi Sağlığı ve Güvenliğinin Değerlendirilmesi,” Politeknik Dergisi, 13 (1), 49-53.

Erenoglu, M. (1979) “Kazalar ve Alınacak Önlemler,” Acta Orthopaedica et Traumatologica Turcica, 13 (1), 55-59.

Güleşçi, Y. (2014) “İşverenin İş Kazası ve Meslek Hastalıklarını Kayıt ve Bildirim Yükümlülüğü (5510 Sayılı SSGSSK ve 6331 Sayılı İSGK Karşılaştırmalı Olarak İnceleme),” Sicil İş Hukuku Dergisi, (32), 152-171.

ILO, (1983) Encyclopaedia of Occupational Safety and Health, Geneva: ILO.

İlhan, M. N., Kurtcebe, Z. Ö., Durukan, E. ve Koşar, L. (2006) “Temizlik İşçilerinin Sosyodemografik Özellikleri ve Çalışma Koşulları ile İş Kazası ve Meslek Hastalığı Sıklığı,” F.Ü. Sağlık Bilimleri Dergisi, 20 (6), 433-439.

Kahraman, Ö. ve Demirer, A. (2010) “OHSAS 18001 Kapsamında FMEA Uygulaması,” Makine Teknolojileri Elektronik Dergisi, 7 (1), 53-68.

Kanat, Ş. ve Utlu, Z. (2014) “Gıda Sektöründe İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları,” Mimar ve Mühendis Dergisi, (80), 88-91.

Koç, M. ve Akbıyık, N. (2011) “Türkiye’de İş Kazalarının Maliyetleri ve Çözüm Önerileri,” Akademik Yaklaşımlar Dergisi, 2 (2), 129-175.

Mert, B. ve Ercan, P. (2014) “Su Ürünleri Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarının Değerlendirilmesi,” TÜBAV Bilim Dergisi, 7 (4), 16-27.

Metinyurt, M. A. (2014) “İşçi Ölümlerinin Sebebi Ne?,” Mimar ve Mühendis Dergisi, (80), 72-75.

Müngen, M. U. (2011) “İnşaat İşverenlerinin ve Teknik Elemanların İş Güvenliği Konusundaki Sorumlulukları ve Yaptırımlar,” Türkiye Mühendislik Haberleri (TMH) Dergisi, (469), 15-24.

Nayir, A. (2013) “İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitiminde Elektrikle Çalışmalara Genel Bakış,” Electronic Journal of Vocational Colleges, 3 (3), 129-135.

Tufan, B. (1994) Göçmen İşçilerde İş Kazaları, Ankara: SSK Yayın No: 556.

Tuncay, A. C. ve Ekmekçi, Ö. (2011) Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 14. Basım, İstanbul: Beta Yayınları.

Türen, U. ve Gökmen, Y. (2014) “Türkiye’de Meydana Gelen İş Kazaları Sonucu Ölümler ile Çalışanların Yaş Faktörü Arasındaki İlişki,” Sosyal Güvenlik Dergisi (SGD), 4 (1), 101-119.

Yıldırım, A. Y. ve Kuruoğlu, M. (2013) “Türkiye'de ki İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin ABD İle Kıyaslanması,” Beykent Üniversitesi Fen ve Mühendislik Bilimleri Dergisi, 6 (2), 105-120.

Yılmaz, A. (2014) “İş Kazaları ve Kültür: İş Kazalarının Önlenmesinde Kültürel Yaklaşım,” International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 9 (5), 2105-2124.

----------------

[1] http://www.milliyet.com.tr/kalp-hastaliklarinda-dunya-gundem-2318410/, ET: 20.08.2018.

[2] https://www.haberler.com/sigortali-calisan-sayisi-19-5-milyon-oldu-10624463-haberi/ ET: 20.08.2018.

[3] Değişik bend:17.4.2008-5754 S.K./8.md.

[4] Değişik bend:17.4.2008-5754 S.K./8.md.

[5] Y.21.HD, E: 2014/ 5451 , K: 2015 / 2809, KT: 19.02.2015.

[6]Y.10. HD, E. 2016/5074, K. 2016/5491, T. 12.4.2016; Y.21.HD, E. 2014/9043, K. 2014/25593, T. 28.11.2014.

[7] Y.10.HD, E. 2013/17262, K. 2014/10415, T. 9.5.2014; Y.21.HD, E. 2014/9043, K. 2014/25593, T. 28.11.2014;

[8] Y.10. HD, E. 2016/5074, K. 2016/5491, T. 12.4.2016; Y.21.HD, E. 2014/9043, K. 2014/25593, T. 28.11.2014.

[9] Y.10. HD, E. 2016/5074, K. 2016/5491, T. 12.4.2016.

[10] Y.10.HD, E. 2015/6427, K. 2015/8639, T. 05.05.2015.

[11] Y.21.HD, E: 2009/ 6341, K: 2010 / 4758 , KT: 26.04.2010

[12] Y.10.HD, E. 2015/6427, K. 2015/8639, T. 05.05.2015,

[13] Y.10. HD, E. 2016/5074, K. 2016/5491, T. 12.4.2016.

[14] Y.21.HD, E. 2014/9043, K. 2014/25593, T. 28.11.2014.

[15] Y.10.HD, E. 2013/17262, K. 2014/10415, T. 9.5.2014.

[16] Y.10. HD, E. 2013/3429, K. 2013/26001, T. 27.12.2013.

[17] Y.10.HD, E. 2008/14454, K. 2010/6097, T. 26.4.2010.

[18] Y.10.HD, E. 2008/20969, K. 2010/5890, T. 21.4.2010.

[19] Y.10.HD, E.1998/4919, K. 1998/5012, T. 30.6.1998.

[20] Y.21.HD, E: 2014/ 5451 , K: 2015 / 2809, KT: 19.02.2015.

[21] Y.21.HD, E: 2014/ 5451 , K: 2015 / 2809, KT: 19.02.2015.

[22] Y.21.HD, E: 2009/ 6341, K: 2010 / 4758 , KT: 26.04.2010.

[23] Yargıtay bir kararında bu konuda makine mühendisi olan bilirkişinin düzenlediği raporu yetersiz bulmuş ve bilirkişi heyetine bir kardiyoloğun da dahil edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bkz.; Y21.HD, E: 2015/ 20594, K: 2016 / 9335, KT: 07.06.2016.