Adli yargıda daha çok ve yaygın olmak üzere hukuk yargılamalarında neredeyse bütün davalarda, kanunla açıkça yasaklanmış olmasına rağmen hukukçu bilirkişilere veya içinde hukukçu bilirkişilerin de yer aldığı heyetlere başvurulmakta; birbiri ile çelişen raporları telif etmek için üçüncü kez (hakem) bilirkişiye başvurulmakta; çürütemediği takdirde hakimin bilirkişi görüşüne göre karar vermesini gerektiren fiili zorunluluk, içtihatlar ve beklentiler yargılama yetkisinin fiilen - kanunsuz olarak - bilirkişilere devir edilmesi ile sonuçlanmış bulunmaktadır.

Yargılamalarda, yargılamanın taraflara her zaman açık ve onların katılımı ile yapılmasını gerektiren gerektiği hakkındaki yargılama hukukunun temel ilkesi olan taraf aleniyeti ilkesi, özellikle bilirkişi incelemeleri sırasında yaygın olarak ve ciddi bir şekilde ihlal edilmektedir. Taraf aleniyeti ilkesinin ihlali sadece hukuk davalarına mahsus değildir; aynı durum ceza yargılamalarında da geçerlidir. Mahkemelerin işyükünün ağır, hakimlerin zamanının dar olduğu ve isabetli karar verebilmeleri için pratik sebeplerle başlayan yargılamalarda bilirkişi görüşü alındıktan sonra karar verilmesi yönündeki içtihatlarla bir nevi zorunlu hale gelen uygulama zaman içinde sarmaşık gibi tüm yargılamaları sarmış ve en başındaki halis amacından çoktan saparak tarf aleniyeti ilkesini sistemik olarak ihlal edecek dereceye gelmiştir. Yargılamalarda birbirini teyid eden bilirkişi görüşlerine göre karar verilmesi ya da hakimin gerekçesi ile bilirkişileri çürütmesi gerektiği yolundaki içtihatlar hakimleri tutarlı bilirkişi görüşlerine göre karar vermeye zorlamıştır. Gerçekten de bilirkişiye ihtiyaç duyan hakimin onu çürütecek yetkinliğe sahip olmayacağı ve dolayısıyla onun görüşüne göre karar vermek durumunda kalacağı mantıken açıktır.

Öte yandan iş çokluğu ve hakimlerin zamanının darlığı gerekçesi yargılama kurallarından ve temel yargılama ilkelerinden bile hakimler lehine ödün verilmesine neden olmuştur. Yargının görevini etkin ve verimli yapamadığı, önüne gelen konuları makul kısa sürede sonlandıramadığı gerçeği karşısında çözüm yargılama kurallarının hakimler lehine yumuşatılması yönünde olmuş; temel ilkelerden bile ödün verilir hale gelmiştir. Yargılamalar iddia, savunma ve delillerin hakim huzurundatartışıldığı hakimin de bu tartışmadan hasıl olan sonucu kararı ile teslim ettiği medeni tartışma ortamları olmaktan çıkmış; kim oldukları taraflarca bilinmeyen bilirkişilere eften püften raporlar düzenleyerek çekişmeli konunun nasıl sonuca bağlanması konusunda bir rapor vermeleri için evrak ve dilekçe toplama süreçleri haline gelmiştir. Tarafların iddia ve savunması hakkında eksik, hatalı ve hatta gerçeğe aykırı raporlar düzenleyen bilirkişilerin duruşmaya getirilmeleri ve tarafların kendilerine soru sorma hakları bile işi çok – zamanı yok hakimlerin takdirine bırakılmıştır. Adeta yargılamalar adeta bilirkişi canavarını beslemek için dava dosyası oluşturan yerler haline gelmiştir.

Bu şartlarda bir yargılamayı mahkemelerde yapmak yerine bilirkişileri hakim yapmak ve onların mahkeme dışındaki ofislerinde yapmak daha mantıklı değil midir?


"Yazarın özel izni ile Facebook/Mehmet Gün sayfasından aynen alınmıştır."