Referanduma sunulan anayasa değişiklikleri ile memurların ve diğer kamu görevlilerinin toplusözleşme yapma hakkına sahip oldukları belirtilmektedir. Değişiklik ile anayasanın 53. maddesinde yer alan ‘toplu görüşme’ yerine ‘toplu sözleşme hakkı’ ifadesine yer verilmiştir. Bu değişiklik “Memurlara toplu sözleşme hakkı verildi” iddiasına ve yanılsamasına yol açmaktadır. Oysa değişiklik, grev hakkından yoksun zorunlu tahkimle sonuçlanan örtülü bir grev yasağı rejimi anlamına gelmektedir.
Öngörülen değişikliğe göre toplu sözleşme görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlandığında kamu görevlileri sendikaları greve başvuramayacak ve uyuşmazlık yapısı yasa ile belirlenecek olan Kamu Görevlileri Yüksek Hakem Kurulu (KGHK) tarafından kesin olarak çözülecektir. Bu kararlara itiraz mümkün olmayacaktır. KGHK kararları ‘kesin’ ve ‘toplu sözleşme hükmünde’ olduğundan bu anayasa değişikliği ile tüm memurlar grev hakkından yoksun bırakılmıştır.
Bu anayasal düzenleme değiştirilmedikçe, kamu görevlilerinin toplusözleşme sürecinde yasal olarak grev hakkını kullanmalarına olanak yoktur. Çalışma hukukunda bu sisteme zorunlu tahkim-grev yasağı rejimi adı verilmektedir. Öte yandan yapısı yasa ile belirlenecek olan KGHK’nın bağımsız olacağına dair hiçbir anayasal güvence söz konusu değildir. Bu yüzden KGHK’nın kamu işvereni ağırlıklı bir yapı olması olasığı son derece yüksektir.
53. madde değişikliği ile hiçbir ayırım yapılmasızın bütün memurlar için zorunlu tahkim-grev yasağı getirilmiştir. Bu açıdan değişiklik Türkiye’nin onayladığı ve anayasanın 90. maddesi gereğince iç hukuktan üstün olan uluslararası insan hakları sözleşmelerini ihlal etmektedir. Uluslararası çalışma hukuku memurların grev hakkı konusunda ne diyor?

Uluslararası hukukta memurların grev hakkı
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) denetim organlarının istikrar kazanmış kararlarına göre grev hakkının çalışanın hukuksal statüsü ile ilgisi yoktur. Memurlar dahil bütün çalışanlar grev hakkına sahiptir ancak belirli hizmetlerde ve belirli durumlarda grev hakkı sınırlanabilmektedir. Kamu görevlisi (devlet memuru, public servant/public officials/public employee) olmak grev hakkını kullanmaya engel değildir. Memurların grev hakkı ILO denetim organları, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) ve Avrupa Konseyi Sosyal Haklar Avrupa Komitesi (SHAK)  kararları ile güvence altına alınmış olup ve hangi durumlarda sınırlanabileceği açıkça belirtilmiştir.
ILO, tüm memurları kapsayan genel bir grev yasağını Sendika Hakkı ve Sendika Özgürlüğünün Korunmasına İlişkin 87 sayılı sözleşmenin ihlali olarak kabul etmektedir. (87 sayılı ILO sözleşmesi Türkiye tarafından onaylanmıştır.) ILO, tüm memurlar için genel bir grev yasağına karşı çıkmakta ve grev hakkının sadece şu iki durumda sınırlanabileceğini kabul etmektedir: 1) Sadece devlet adına yetki kullanan memurların (public servants exercising autority in the name of the State) çalıştığı kamu hizmetlerinde veya 2) Durması nüfusun tümünün veya bir bölümün yaşamını, kişisel güvenliğini veya sağlığını tehlikeye atabilecek, kelimenin dar anlamıyla, zorunlu/temel hizmetlerde. (ILO, Fredoom of Association, 2006, paragraf 576). ILO, grev yasağının sadece devlet adına yetki kullanan memurlarla sınırlı olması gerektiğini vurgulamakta (paragraf 575) ve örneğin adliye personeli ve gümrük görevlilerinin devlet adına yetki kullanan kamu görevlileri arasında olduklarını ve bu nedenle bunların grev haklarının sınırlanabileceğini kabul etmektedir (Paragraf 578-579).  Görüldüğü gibi ILO sözleşmeleri tüm memurlar (public sevant) için değil sadece devlet adına yetki icra eden sınırlı bir memur kategorisi için grev hakkının sınırlanmasını kabul etmektedir. Dolayısıyla öğretmenlerin, yerel hizmetlerde çalışanların, vergi idaresinde çalışanların, posta hizmetlerinde çalışanların ve benzeri onlarca kategoride çalışan diğer memurların grev hakkı ILO sözleşmeleriyle güvence altına alınmıştır. Memurların grev hakkı kural, sınırlama ise istisnadır.
Tüm memurları kapsayan bir grev yasağı İnsan, Hakları Avrupa Sözleşmesinin (İHAS)  de ihlali anlamına gelmektedir. Bu konu İHAM tarafından ve üstelik Türkiye ile ilgili davalarda karara bağlanmıştır. 21 Nisan 2009 tarihli Enerji Yapı Yol-Sen kararında bir günlük grev eylemine katılan sendika üyelerine disiplin cezası verilmesinin sendika özgürlüğüne müdahale olduğunu ve İHAS’ın 11. maddesinin ihlali olduğunu saptayan İHAM’ın kararında şu görüşler yer almaktadır: “Grev hakkının yasaklanması bazı memur kategorilerini ilgilendirebilirse de, bu davada olduğu gibi genel olarak memurlara yaygınlaştırılamaz. Böylece, grev hakkına getirilen yasal kısıtlamaların, ilgili memur kategorilerini olabildiğince açık ve dar olmak üzere belirlenmesi gerekir.”  (Mesut Gülmez, Çalışma ve Toplum, Sayı 26, 2010/3). Görüldüğü gibi İHAM da sadece sınırlı bir memur kategorisi için grev hakkının kısıtlanmasına cevaz vermekte ve memurlar için genel bir grev yasağına karşı çıkmaktadır.



Başka ülkelerde memurun grev hakkı
Avrupa Konseyi’nin sosyal haklarla ilgili sözleşmesi olan Avrupa Sosyal Şartı da (ASŞ) memurlara grev hakkı tanımaktadır. ASŞ’nin denetim organı olan Sosyal Haklar Avrupa Komitesi kamu görevlilerinin grev hakkı konusunda şu ilkeleri benimsemektedir: “Kamu görevlileri (public officials) 6. maddenin 4. fıkrasındaki grev hakkından yararlanırlar. Bütün kamu görevlilerinin grev hakkından yoksun bırakılması 6/4. fıkra ile uyumsuzdur. Kamu görevlilerine sadece sembolik grev hakkı tanınması yeterli değildir. Kamu görevlilerine hizmetlerini sunmama hakkı tanınmalıdır. Kamu görevlilerinin belirli kategorileri için grev hakkı sınırlanabilir. Bu kısıtlamalar, görev ve işlevleri, sorumluluğun doğası ve düzeyi doğrudan ulusal güvenlik, genel yararla vb. ile ilintili kamu görevlileri için öngörülebilir.” (Council of Europe, Digest of The Case Law of The European Committee of Social Rights, 1 September 2008.) Görüldüğü gibi ASŞ de memurlara grev hakkı tanımakta ve sadece belirli memur kategorileri için grev hakkının sınırlanmasına izin vermektedir.
Uluslarası sözleşmeler yanında ülke uygulamaları baktığımızda da memurların grev hakkını kullandığını görmekteyiz. Dünyanın pek çok ülkesinde, pek çok OECD ülkesinde kamu görevlileri (memurlar) grev hakkından yararlanmaktadır.  Bunlardan bazılarını sayalım: Arjantin, Finlandiya, Fransa, İspanya, İsveç, İtalya, Kanada, Kıbrıs, Meksika, Norveç, Portekiz, ABD’nin bazı eyaletleri, Fildişi Sahili, Guatemala, Senegal, Sri Lanka. 
Uluslararası çalışma hukukuna göre grev hakkının devlet memuru veya işçi olmakla ilgisi yoktur. Tüm çalışanlar grev hakkına sahiptir. Sadece sınırlı bir memur kategorisinin grev hakkı sınırlanabilmektedir. Kamu görevlilerinin (memurların) tümü için genel bir grev yasağı Türkiye’nin onayladığı uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Dolayısıyla anayasanın 53. maddesinde yapılan değişiklik bütün memurlar (kamu görevlileri) için zorunlu tahkim-grev yasağı getirdiği için, bu değişiklik ILO sözleşmelerine, Avrupa Sosyal Şartı’na ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne açık bir aykırılık taşımaktadır ve bu nedenle eğer değişiklik referandumda kabul edilirse- Türkiye önümüzdeki yıllarda ILO, İHAM ve SHAK’ta yeni eleştiri ve mahkûmiyet kararları ile karşı karşıya kalacaktır. (Radikal)


Yrd. Doç. Dr. Aziz Çelik: Kocaeli Üniversitesi İİBF Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi