Stj. Av. Enes ÖKSÜZ (İzmir Barosu) hukukihaber.net için yazdı;

Hukuka uygunluk nedenleri ceza kanununun yaptırıma tabi tuttuğu bir eylemin icra edilmesine izin vererek o eylemin hukuka aykırılığını ortadan kaldıran nedenlerdir.
                     
5237 sayılı  TCK nın 24 vd maddeleri mucibince ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler olarak sayılan hukuka uygunluk nedenleri:
                     
1-Meşru Müdafaa (savunma)       
2-Görevi İfa           
3- İlgilinin rızası                 
4- Hakkın kullanılmasıdır
                           
Hukuka uygunluk nedenlerinden olan meşru müdafanın  varlığı durumunda ceza kanunumuzdaki tipe uygun fiilin hukuka aykırılığı ortadan kalkıp faile hiçbir hukuksal yaptırım (ceza,güvenlik tedbiri,tazminat) uygulanmaz, mahkeme tarafından beraat kararı verilir. 
                           
Hukuka aykırı olan bir eylemin meşru müdafaa kapsamında değerlendirilmesi için öncelikle haksız bir saldırının olması gerekir.İkinci şart olarak haksız saldırıyla savunmanın  eşzamanlı olması gerekir. Ancak henüz gerçekleşmemiş olan bir saldırının gerçekleşmesine kesin gözüyle bakılıyorsa veya bitmiş bir saldırının tekrarlanacağı muhakkak ise meşru savunma mümkündür (Tck 25/1). Tekrarı olmayan  haksız bir saldırıdan sonra fail tarafından gerçekleştirlen bir eylem ise  meşru müdafaa kapsamında olmayıp haksız tahrik kurumuna göre değerlendirilecek, haksız tahrik ise kusuru ortadan kaldıran değil azaltan bir hal olup faile beraat değil indirimli ceza verilecektir.
                           
Fail tarafından işlenen eylemin meşru müdafaa kapsamına alınmasının önemli şartlarından birisi olup en çok tartışılan unsuru  savunmanın haksız saldırıyla orantılı olmasıdır.Burada orantılı olmasından kastedilen ; saldırıda ve savunmada kullanılan silahlar arasında kesinlikle bir eşitliğin bulunması olmayıp, haksız saldırının uzaklaştırılması  amacıyla sopaya karşı ateşli silah da kullanılabilir. Önemli olan başka bir yöntem veya araçla olsa bile saldırıyı defedecek, etkisiz kılacak şekilde bir savunmada bulunulmasıdır. Örneğin elinde bıçak olan saldırganı uzaklaştırmak için önce silahla havaya ateş edilmesi, bu yeterli olmazsa  ayaklarına ateş edilerek durdurulması mümkün  iken doğrudan saldırganın göğsüne ya da başına  ateş edilmesi halinde meşru savunmada orantının bulunduğundan söz edilemez. 
                       
Meşru müdafaada ölçülük sınırının aşılması durumunda iki farklı durum karşımıza çıkmaktadır. 

1-) TCK 27/1 fıkrası mucibince meşru savunmada sınırın taksirle(bilinçli taksir dahil)aşılmasına sebebiyet veren fiil, normal şartlar altında dikkat ve özen yükümlülüğü ihlal edilerek icra edildiğinde cezalandırılıyorsa taksirli suç için kanunda gösterilen cezanın altıda birinden üçte birine kadar indirilerek cezaya hükmolunur. Meşru savunmada sınırın kasten aşılması durumunda ise  fail karşılaştığı koşullara uygun olmayan araçlarla kendini savunmuş veya saldırganı zararsız hale getirdikten sonra savunma ve tepkilerde ısrar edip sürdürmüştür.Dolayısıyla burada genel hükümlere göre faile mahkumiyet verilmesi gerekir.  

2-) TCK 27/2 fıkrası; sınırın mazur görülebilecek bir heyecan,korku veya telaştan ileri gelmesi durumunda faile ceza verilmeyeceğine hükmeder.Örneğin; gece saat 24.00 sıralarında, kadınlardan ve küçük çocuklardan başka kimsenin bulunmadığı eve tahtadan yapılmış olan tuvalet penceresini kullanarak girecek kadar gözünü karartmış ve makul hareket edemeyecek ölçüde sarhoş olan maktulün, evin içerisinde sanık A...a, sanığın annesi HH... na ve yengesi S... na yönelik olarak cinsel ilişkiye girme istediğini de açıkça ortaya koyan saldırgan hareketlerde bulunup, bahsedilen üç kadının tüm uğraşlarına rağmen saldırılarına son vermeyerek onları zor durumda bırakması ve kadınların güç kullanarakta saldırılara son vermeye muktedir olamamaları sonunda; tamamen saldırıdan kurtulma gayesine yönelik olarak eline aldığı tüfeğe bir fişek koyup, maktule rastgele ateş ederek ölümüne neden olan sanığın, meşru savunmanın sınırını olay sırasında kapıldığı mazur görülebilir korku, panik ve şaşkınlıkla aştığını kabul etmek gerekir. Bu anlamda, evin içerisindeki cesedi gömleğin etekleri pantolonun dışına çıkmış vaziyette bulunan ve bu haliyle belinde silah olup olmadığı net olarak anlaşılamayan maktulün, olay sırasında gerçekten silahlı olup olmaması, sanığın içinde bulunduğu heyecan ve korku göz önünde bulundurulduğunda çok ta önemli değildir. Dolayısıyla sanık 5237 sayılı Yasanın 27/2. maddesine uyan eylemi nedeniyle kusursuz sayılmalı ve kendisine ceza verilmemelidir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 2007/1-281 Karar No : 2008/37 Karar Tarihi : 26.02.2008)      Nitekim Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti de fail İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Celal Yılmaz'ın beraatine hükemederken bu madde hükümlerine dayanmış ancak failin yıllar boyunca süregelen mesleki tecrübe ve kazanımları beraat kararı verilirken  gözardı edilmiştir.
                           
Haksız saldırıdan kaçarak kurtulma imkanı varken savunmada bulunan faile kaçmamasından dolayı kusur atfedilemez.Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararlarından da bu husus göz önünde bulundurulmuş ve faile kaçma yükümlülüğünün yüklenemeyeceği ve failin kaçma olanağının dikkate alınmayacağından sözedilmiştir. 
                         
Hukuka uygunluk nedeni olarak meşru müdafaa yalnızca kişinin kendisine yönelik saldırılarda değil 3. kişilere yönelik saldırılarda bu kapsam içindedir. Örneğin ; yolda yürürken bir yankesicinin saldırısı altındaki kişiye maruz kaldığı saldırının son verilmesi  amacıyla, yankesiciye saldırıyla orantılı karşılık verilmesi  meşru müdafaa sınırları içerisinde olup yankesiciye zarar veren kişiye ceza verilmez.Ayrıca saldırı altındaki kişiyle de müdahale eden arasında herhangi bir hısımlık şartı da yoktur.  
       
İLGİLİ YARGITAY KARARLARI: Maktul ile sanık akrabadır. Maktul olaydan önce sanığa “’ortalıktan kaybolma bu gece senin mezarını kazacağım, seni öldüreceğim” şeklinde beyanda bulunmuş, olay günü de silahla failin lokantasının önüne gelerek faile silah doğrultmuştur. Fail ise silahını çekerek maktulü öldürmüştür. Sanık, kendisine karşı gerçekleşmesi muhakkak olan haksız saldırıyı o andaki durum ve şartlara göre saldırı ile orantılı biçimde defettiğinden, meşru müdafaa hükümleri gereği sanığın kasten adam öldürme suçundan beraatine karar verilmelidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi – Esas No: 2014/2272, Karar No: 2014/3418, Tarih: 09.06.2014).

Sanık B, müşteki C’nin eşiyle ilişkiye girmek için gündüz vakti polis kıyafetiyle ve silahıyla C’nin evine girdiği, evde C’nin küçük çocuğunun da bulunduğu, müşteki C’nin eve döndüğünde sanık B’ye saldırarak yaraladığı, sanık B’nin olayın oluşumunu önceden göze alıp sonuçlarını kabullendiği anlaşıldığından, haksız eylemin B’nin davranışından kaynaklandığı, kendisine yönelen saldırının haksız olmadığı ve bu nedenle, sanık B’nin C’yi yaralama eyleminde meşru müdafaa şartlarının oluşmadığı kabul edilmelidir. Sanık B, şartları varsa haksız tahrik indiriminden yararlanabilir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi – Esas No: 2010/13738, Karar No: 2012/30870, Tarih: 20.09.2012).

Enes ÖKSÜZ / hukukihaber.net


KAYNAKLAR:cgk 2003/183e. 2003/103k. cgk 2007/281e. 2008/37 k.
koca:hukuka uygunluk sebepleri   
özen: meşru müdafaa  
Hakeri Hakan, Ceza Hukuku, Genel Hükümler, Kabahatler Hukuku
TBB Baro Dergisi