Adliye, dava, adalet gibi kelimeleri telaffuz ettiğimiz noktada işin esasına ulaşabilmek için mübaşirlerin muazzam önem taşıdıkları hepimizce bilinen bir gerçek. Merakla adliyeye koştuğumuz her gün dosyaya bir şekilde ulaşabilmek için işinin ehli ve çalışkan bir adliye çalışanına ihtiyaç duyuyoruz: Bilindiği üzere mevzuatımız bu kişiye mübaşir adını veriyor.
Mahkeme kalemine gittiğimizde incelememiz gereken dosyayı mübaşirden rica ediyor ve merak ettiğimiz sorulara bu şekilde ulaşıyoruz. Duruşmalarımız aynı saate denk geldiğinde mübaşir ile konuşuyor ve bilimsel olarak mümkün olmayanı başarıyor; yani aynı saatteki iki duruşmaya da iştirak edebiliyoruz. Duruşma salonundan biraz uzakta bir dostumuza mı denk geldik, rahatça sohbet edebiliyoruz. Çünkü vakti geldiğinde mübaşirin bizi bulacağını biliyoruz. Eski bir dosyamız mı var; mübaşir hemen imdadımıza yetişiyor ve tozlu arşivlerden dosyamızı çıkartarak yanı başımıza kadar getiriyor. Yeni bir dosya mı aldık, Müvekkilimizin eksik getirdiği evrakları mübaşir vasıtasıyla elde edebiliyoruz. Adliyeye dair bir feryadımız mı var, hemen mübaşire içimizi döküyoruz.
Tüm bunlar işin ciddi yazımıyla Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 8/13. Maddesinde yer alıyor. Anılan maddeye göre mübaşirin görev ve sorumlulukları şunlardan oluşuyor: Zabıt kâtibi tarafından hazırlanan duruşma dosyalarını duruşma gününden önce incelenmek üzere daire başkanı, üye veya Cumhuriyet savcısına götürmek, bölge adliye mahkemesi bilgilendirme sistemi olmayan yerlerde günlük duruşma listesini görülebilecek bir yere asmak, duruşma sırası gelenleri duruşma salonuna davet ederek, salondaki yerlerini göstermek ve buna uyulmasını sağlamak, yemin verilmesi ve kararın açıklanması başta olmak üzere, duruşma ve keşif esnasında uyulması gereken davranış kurallarını taraflara ve ilgililere açıklamak, duruşmanın kapalı yapılmasına dair karar alındığında salonu boşaltmak, ertelenen duruşma tarihini yazarak taraflara vermek, müzekkere ve tebligatların ilgili kurum ya da kişilere ulaşmasını sağlamak üzere posta ve zimmet işlemlerini yerine getirmek, daire başkanı veya üyenin talimatı doğrultusunda dosyadan evrak örneği verilmesini sağlamak, arşive götürülmesi veya arşivden çıkarılması gereken dosyalara ilişkin işlemleri yapmak ve arşivi düzenli tutmak, fizikî olarak sunulan evrakı tarama işlemi tamamlandıktan sonra en kısa sürede dosyasına düzenli bir şekilde takmak, ilgili mevzuatta belirlenen resmî kıyafeti giymek, mevzuattan kaynaklanan veya daire başkanı, üye ya da yazı işleri müdürünün vereceği diğer görevleri yerine getirmek.
Mübaşirin görev ve sorumluluklarını sıralamanın bile yarım sayfayı geçtiği ve bunların son bendin ifadesinden de anlaşıldığı gibi sınırlı sayıda olmadığı bir ortamda, bu sayılanların ifasındaki güçlüğü uzun uzun anlatmak elbette gereksiz olacaktır. Zira bu yazıyı okuyan ve hayatında en azından bir kere adliyeye gitmiş bir okur, mübaşirin nasıl bir iş yükü altında çalıştığını zaten gözleriyle görmektedir.
Türk Kamu Personeli Sistemimiz kariyer, eşitlik, güvenilirlik, yeterlilik ve tarafsızlık ilkelerine dayanmakta ve kamu personelliği güvenceli bir konumu teşkil etmektedir. Bütün memurların özlük hakları kanun ya da kanun hükmünde kararname ile düzenlenmekte ve bu düzenleme yapılırken kuşkusuz ki Anayasa’nın 10. Maddesi çerçevesindeki eşitlik ilkesi yaşam bulmak zorundadır.
Kamu Personeli Sistemimizin ana iskeletini oluşturan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun (Bundan sonra 657 S. K. olarak anılacaktır.) 36. Maddesi; genel idare hizmetleri sınıfı, teknik hizmetler sınıfı, eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı, avukatlık hizmetleri sınıfı, din hizmetleri sınıfı, yardımcı hizmetler sınıfı gibi birden fazla hizmet sınıfı tesis etmekte ve bunlara ilişkin genel çerçeveyi sunmaktadır. Mübaşirler 13.12.1983 Tarih ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye göre bu hizmet sınıflarından yardımcı hizmetler sınıfında yer almaktadırlar. 657 S. K. m. 36’da verilen genel çerçeveye göre bu hizmet sınıfı; kurumlarda her türlü yazı ve dosyaları dağıtan ve toplayan, müracaat sahiplerini karşılayan ve yol gösteren; hizmet yerlerini temizleyen, aydınlatma ve ısıtma işlerinde çalışan veya basit iklim rasatlarını ve ilaçlamaları yapan, yaptıra, tedavi kurumlarında hastaların ve hastanelerin temizliği ve basit bakımı ile ilgili hizmetleri yerine getiren veya kurumlarda koruma ve muhafaza hizmetleri gibi ana hizmetlere yardımcı mahiyetteki görevlerde bulunanların sınıfı olarak düzenlenmiştir.
Mübaşirlerin duruşma ve duruşma dışında ifa ettikleri görevleri nazara aldığımızda, adalet sistemi ve adliye bürokrasisinin asli unsurlarından birini teşkil ettikleri, adli sistemin işleyişi bakımından zorunlu ve önem derecesi yüksek görevlere sahip oldukları ve muhakeme faaliyetinin olmazsa olmazını oluşturdukları ortadadır. Hal böyle iken mübaşirlerin asli faaliyetini, tali bir faaliyet tarzı olarak görmek ve onları ana hizmetin yardımcı personeli olarak tanımlamak fiili durumu karşılamamaktadır.
Uygulama ile mevzuat arasındaki bu uçurum, zaman içerisinde haliyle Danıştay kararlarını da şekillendirir olmuştur. Mübaşirin asli bir görevi ifa ederken, yardımcı hizmetler sınıfında sayılması mübaşirlere ek görevler getirilebileceği şeklinde içtihatlara yol açmıştır. Şöyle ki Danıştay; bir kararında, mübaşirlerin asli görevlerinde çalıştırılmaları asıl olmakla birlikte, bulundukları hizmet sınıfı içerisinde asıl görevlerinin engellenmemesi koşulu ile hizmetli personel sayısının yetersiz olması nedeniyle, münhal olan bu kadrolara yeni atama yapılıncaya kadar, kamu hizmetinin aksamaması için mübaşirlik görevlerinin yanında hizmetli olarak temizlik işlerinde görevlendirilmelerinde hukuka aykırılık bulunmadığını içtihat edebilmiştir. (Danıştay 5. Daire, E. 2016/19883, K. 2017/6924, T. 13.03.2017 Sayılı Kararı)
Bu durumda; yani mevzuatın bahsedilen yapısı ve yukarıdaki karar birlikte değerlendirildiğinde, mübaşirin sonu gelmez görevlerine bir de hizmetli olarak temizlik işlerinde görevlendirilebilecekleri eklenmiş bulunmaktadır. Israrla belirtmek gerekir ki bu kesinlikle kabul edilebilecek bir yaklaşım değildir. Mübaşir hem bizlerle hem dosyalarla hem de temizlik işleriyle aynı anda uğraştırılamaz. Aksinin kabulü, mübaşirin adaletteki pozisyonu gereğince hizmetin aksamasına yol açacaktır.
Nihayet ilgili mevzuat incelendiğinde 28240 Sayılı Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında Görevli Devlet Memurlarının Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. Maddesiyle o dönem askeri mahkeme mübaşirlerinin genel idare hizmetleri sınıfına alındığını görmekteyiz. Bu durum da genel adliye mübaşirlerimizi yaralamakta, anayasal bir ilke olan eşitlik ilkesinin kendileri bakımından uygulama alanı bulamadığı düşüncesine yol açmaktadır.
Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde mübaşirlerin esasında yıllardır sürdürdüğü; fakat şu sıralar daha görünür oldukları mücadelelerinde ziyadesiyle haklı oldukları, ivedilikle genel idare hizmetleri sınıfına geçmeleri gerektiği açıktır. Umarız değerli mübaşirlerimiz, zor an dostlarımız bir an önce hak ettikleri değeri görür ve istedikleri hizmet sınıfına geçerler.
Zira nereye bakarsak bakalım orada emeği görürüz; bir kaldırım taşında, bir bakır tasta, bir sıcak ekmekte, tozlu bir dava dosyasında emek vardır.
Av. Toygar ÖZTÜRK / hukukihaber.net