Örgüt üyeliği suçu Türk Ceza Kanunu m.220/2’de düzenlenmiş ve bir suç veya terör örgütüne nasıl üye olunacağı, hem madde gerekçesinde ve hem de Yargıtay kararlarına ortaya koyulmuştur. Buna göre örgüt üyeliği; kişinin hiyerarşik bir ilişkiye girmek suretiyle bir illegal yapılanmaya katılması, örgütün amacı ve faaliyetleri doğrultusunda suç işleme kararlılığını taşıması, örgütün sevk ve idaresinden sorumlu kurucu ve yöneticilerinin emir ve talimatları doğrultusunda hareket edip, örgüt disiplinini benimsemesi anlamına gelir. Bu genel geçer tanımlama, elbette her somut olayın özelliğine ve örgüt yapısına göre karar veren makamca takdir edilip değerlendirilecektir.

TCK m.220/7’de ise; örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmadan, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme fiili suç olarak düzenlenmiştir ki, burada kişi örgütün üyesi veya üyesi olmadığı örgüt adına suç işleyen konumunda değildir. Örgüt içinde örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi varsa, burada bilerek ve isteyerek yardımdan bahsedilemez, yani yardıma konu para veya malzeme daha önce suçtan elde edilmişse, bu da TCK m.220/6’da öngörülen örgüt adına suç işleme fiili kapsamına girmez, çünkü örgüt adına suç işlemede, o an için örgütün sevk ve idaresinde veya örgüt bilmese bile örgüt için suç işlenir. Yeri gelmişken; örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlenebilmesi için, örgütün “silahlı örgüt” olması gerekir.  

Örgüt adına suç işlemede; örgüt kurucusunun veya yöneticisinin talebi, sevk ve idaresi veya önceden kabullenmesi varsa, örgüt adına suç işleyenin yanında, örgütün kurucusu veya yöneticisi bakımından da TCK m.220/5’de tanımlanan ceza sorumluluğu gündeme gelecektir. TCK m.220/5’de öngörülen ceza sorumluluğu; suça iştirakten daha farklı ve geniştir, yani suçtan önce örgütün kurucusunun veya yöneticisinin örgüt adına işlenen suçu kabullenmesi de sorumluluğunu gündeme getirecektir ki, suça iştirakte kabullenme yeterli olmayıp, suçun işlenmesi ile ilgili anlaşmanın ve işbirliğinin varlığı aranır. Sonuç olarak; suç teşkil eden fiilden dolayı failin TCK m.220/6, örgüt yöneticisinin ise TCK m.220/5 uyarınca sorumlu tutulabilmeleri için, bunun örgüt tarafından bilinmesi, istenmesi veya en azından kabullenilmesi gerekir. Fail, hem TCK m.220/6’dan ve hem de suça konu eyleminden cezalandırılacaktır. Failin tek taraflı iradesi ile örgüte yardım kastıyla gerçekleştirdiği suça konu fiil, bundan bilgisi ve haberi olmayan örgüt yöneticilerine isnat edilemez. Örgüte maddi veya manevi destek amacıyla yapılan yardım fiili suç teşkil etmemekte veya eskiden işlenmiş ve örgüt adına işlenmeyen bir suçtan elde edilmiş menfaatin aktarılması ise, bu durumda fail TCK m.220/7’den ve “ne bis in idem” prensibine aykırı olmadığından, yardım konusunu elde ettiği suçtan dolayı ayrıca cezalandırılacaktır. Örgüt adına suç işlediğini düşünen, fakat örgüte ve yöneticilerine yüklenemeyen suçtan dolayı failin sorumluluğu, “ne bis in idem” prensibine aykırı olmadıkça TCK m.220/7 kapsamında değerlendirilecektir.

TCK m.220/2 ile 220/7’nin birlikte gerçekleşmesi mümkün değildir. Bununla birlikte; acaba terörün finansmanı suçu ile TCK m.220/7 aynı anda gerçekleşemese de, terörün finansmanı ile örgüt üyeliği suçları beraber işlenebilir mi? Bu önemli bir sorudur, çünkü örgüt üyeliği varsa, finansmanın da onun içinde eriyeceği, örgüt üyeliği yoksa bu durumda yardımın önemine ve büyüklüğüne göre TCK m.220/7’nin veya terörün finansmanı suçunun gündeme geleceği ileri sürülebilir. Daha önce bu konuyu birkaç defa yazdık ve üyelik ile finansman suçlarının faile birlikte ceza sorumluluğu yüklemeyeceği, hangisinin cezası ağırsa ondan dolayı suç işleyene ceza verilmesi gerektiğini ifade ettik. Nitekim Terörle Mücadele Kanunu’nun mülga 8. maddesinin 1. fıkrası da, örgüt üyeliği ile finansman suçunun aynı anda faile ceza sorumluluğu olarak yüklenemeyeceğini belirtmekte idi.

TMK mülga m.8’e göre; “Her kim tümüyle veya kısmen terör suçlarının işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlar veya toplarsa, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Fon, kullanılmamış olsa dahi, fail aynı şekilde cezalandırılır”. Ancak bu hüküm 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6415 sayılı Kanunun 3. maddesinde fon sağlanması veya toplanması yasak filler ve 4. maddesinde de terörizmin finansmanı suçu düzenlenmiştir ki, 4. maddenin 1. fıkrasında terörizmin finansmanı suçu işleyenlerin örgüt üyesi olarak cezalandırılacaklarından bahsedilmemiş, ancak yerine “fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde” ibaresine yer verilmiştir.

“Terörizmin finansmanı suçu” başlıklı 6415 sayılı kanun m.4/1’e göre; “3. madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”.

Görüleceği üzere; 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1. fıkrası, fon sağlanması veya toplanması yasak fiilleri sıralayan m.3’ü esas almak suretiyle terörizmin finansmanı suçunu düzenlemiş ve bu suçtan dolayı üyelikten cezalandırma öngörmeyip, bağımsız bir suç tipi tanımlamış, fakat terörizmin finansmanı fiilinin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturması halinde, her iki suçtan değil, daha ağır suçtan ceza tayini yoluna gidileceğini ortaya koymuştur.

Bu durumda failin terör örgütü üyeliği ve bu örgüte fon sağlama veya toplama suçlarından dolayı suçlanıp cezalandırılması mümkün müdür?

Net olarak şunu söyleyebiliriz ki, TCK m.220/7 kapsamında örgüte bilerek ve isteyerek yardım sağlama ile terörizmin finansmanı aynı anda ve iki fiil olarak ceza sorumluluğuna yol açmaz. Bununla birlikte failin; bir fiili ile örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettikten sonra, bir başka fiili ile de terör örgütüne finans desteği sağlaması mümkündür. Bizim bahsettiğimiz, aynı fiilden dolayı failin her iki suçtan suçlanıp cezalandırılamayacağıdır. Çünkü destek; şekline, önemine ve büyüklüğüne göre ya örgüte bilerek ve isteyerek yardım veya finansman olarak kabul edilebilir.

Örgüte üye olmanın ise, her durumda örgüte para verme veya fon sağlama anlamına gelmeyeceği ileri sürülebilir. Bu kapsamda, örgüt için dağa çıkan fail ile örgüt adına zorla para toplayan kişinin durumu örgüte üyelik açısından aynı kabul edilebilir. Ancak aynı kişinin bir kamu çalışanı olduğu düşünüldüğünde; bu halde fail örgüte kamu idaresinden bilgi ve belge temin etmekte ve aynı zamanda da esnaftan örgüt için zorla para toplamakta ise, acaba hem üyelik ve hem de terörizmin finansmanı suçundan cezalandırılabilir mi? Daha ilginç bir durum, bu kişinin örgüte sağladığı maddi yardımın hukuka uygun zeminde gerçekleşmesi halinde de gündeme gelebilir. Örneğin; belediye çalışanı bir kişi, örgüte bilgi ve belge sağlarken, bunun yanında da maddi yardım sağlamak amacıyla ceza infaz kurumunda olan örgüt mensuplarından birisinin aile mensuplarına ihale verirse veya bu kişileri belediyede işe alır veya örgüt suçundan cezasını tamamlamış bireyleri işe öncelikli olarak alırsa, örgüt üyeliği yanında bilerek ve isteyerek yardım veya terörizmin finansmanı suçu veya başka bir suç işlemiş sayılır mı?

Belirtmeliyiz ki; terörizmin finansmanı suçunun işlenebilmesi için, 6415 sayılı Kanunun 3. maddesinde gösterilen yasak fiillerden birisinin işlenmesi gerekir, aksi halde terörizmin finansmanı suçundan bahsedilemez. Örgüt üyeliği suçunun unsurları ortadadır. Örgüt üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek maddi veya manevi yardımda bulunması beklenendir, bu nedenle TCK m.220/2 ile 220/7’nin aynı anda gerçekleşmesi mümkün değildir. Kaldı ki; TCK m.220/7 için aranan şart, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamaktır, eğer kişi hiyerarşik yapıya dahilse, örgüte üyeliğinden bahsedilecektir. Örgüt mensubunun örgüte maddi ve manevi yardımda bulunması ise, maddi ve manevi yardımın konusunun suç teşkil etmesi hali saklı kalmak üzere, sırf örgüte maddi veya manevi yardımda bulunduğundan dolayı, TCK m.220/7’den kaynaklanan ceza sorumluluğunu gündeme getirmez (örneğin; ihaleye fesat karıştırması, belgede sahtecilik veya yağma suçu işlemesi halinde, bu suçlardan ceza sorumluluğu doğacaktır).

Örgüt üyesi; 6415 sayılı Kanunun 3 ve 4. maddelerinde tanımlanan terörizmin finansmanı suçunu işlemesi halinde, hem üyelikten ve hem de örgüte fon sağlamaktan dolayı ayrı cezalandırılabilir mi?

Örgüt üyesinin fon sağlamak için icra ettiği fiil ayrıca suç olarak tanımlanmışsa, bu suçtan ceza sorumluluğu gündeme gelecektir, ancak bunun dışında örgüt üyesinin, aynı zamanda üyelikten ve terörizmin finansmanı suçundan cezalandırılması mümkün olamaz, çünkü zaten bir örgüt üyesinden beklenen, sadece örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlemesi değil, örgüte destek olması, yani maddi veya manevi yardımda bulunması veya bunu aşacak miktar ve derecede fon sağlamasıdır. Yardım veya fon sağlamaya konu olan fiil, ayrıca suç teşkil etmemekte ise, bu durumda örgüt üyeliğinden ve fon sağlamadan dolayı iki ayrı ceza sorumluluğu doğmayacaktır. Ancak belirtmeliyiz ki, 6415 sayılı Kanunun 3. maddesinde yer alan katalogda sayılan fiillerin her birisi bağımsız suç tipini öngörmektedir. Bu sebeple; örgüte fon sağlayan üyenin, finans suçuna konu fiilden dolayı ceza sorumluluğu vardır. Bu halde, üyelik veya fon sağlama suçlarının cezalarından hangisi ağırsa, faile o ceza tatbik edilecek ve bunun yanında fon sağlamaya konu fiilden dolayı da ayrıca cezalandırılacaktır. Bunun dışında failin, hem üyelikten ve hem de fon sağlama suçlarından birlikte cezalandırılması doğru değildir.

Kanun koyucu, örgüt üyesinin örgüte bulunduğu maddi veya manevi yardımı veya finansman desteğini ayrıca suç kabul etmek istemekte ise, bu durumda ayrı yasal düzenleme yapıp, “ne bis in idem” prensibine aykırılığı da dikkate alarak yasal düzenlemeye gitmesi gerekir ki, bu prensip her ne kadar Anayasa ile güvence altına alınmasa bile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 7. Protokolü’nün 4. maddesi ile korunmuştur. Kanaatimizce; maddi veya manevi yardım veya fon sağlama, örgüt üyeliği suçunun içinde erimektedir.


(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)