Prof. Dr. Ersan Şen

671 Sayılı KHK'nın Özel İnfaz Usulü Örgütte Uygulanır mı?

671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesi ile 5275 sayılı Kanuna geçici m.6 olarak eklenen göre, “01.07.2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından; 26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, bu Kanunun;

a) 105/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan bir yıllık süre iki yıl,

b) 107 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan üçte ikilik oran yarısı,

Olarak uygulanır”.

Uygulamada, 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32. maddesi ile 5275 sayılı Kanuna geçici m.6 olarak eklenen hükmün tatbikinde hata yapıldığı görülmektedir.

Hüküm incelendiğinde; terör suçları kapsamına girmeyen ve TCK m.220’ye göre suç örgütü ile örgütün faaliyetleri kapsamında işlenen suçlardan mahkum olanların bu geçici madde ile getirilen lehe infaz hükümlerinin kapsamı dışında bırakılmadığı, bu suçları işleyenler yönünden koşullu salıverilme süresinin yine İnfaz Kanunu m.107/4’e göre 3/4 oranında uygulanacağı, fakat geçici m.6’nın dışarıda bırakmadığı örgütlü suçlarda denetimli serbestlik süresinin iki yıl uygulanması gerektiği, bunun tatbiki için de örgüt suçunu işleyen ve örneğin toplam beş yıl hapis cezasına mahkum olan hükümlünün hapis cezasının 3/4'ünü çektikten sonra kalan cezası hakkında Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin 6. maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendinde öngörülen bir yıllık ve İnfaz Kanunu’nun m.105/A’da yer alan en az altı ay açık cezaevinde kalma şartı aranmadığı söylenebilir.

Çünkü Yönetmeliğe eklenen geçici 1. maddeye göre, “5275 sayılı Kanunun Geçici 6 ncı maddesi gereğince istisna tutulan suçlardan hükümlü olanlar hariç olmak üzere, 01.7.2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, beş yıldan az hapis cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna alınan hükümlüler, en geç üç gün içerisinde yapılacak ilk gözlem sonucu iyi halli oldukları tespit edildiği takdirde bu Yönetmeliğin 10 ncu maddesine göre açık kuruma ayrılabilir”.

671 sayılı KHK m.32 ile Ceza İnfaz Kanunu’na eklenen geçici 6. madde, TCK m.220 kapsamında işlenen suçları hariç tutmadığından, geçici m.6/1-a örgüt suçlarında denetimli serbestlik süresinin iki yıla çıkarıldığı, ancak koşullu salıverilme oranında hükümlü lehine değişikliğe gidilmediği, bu oranın 3/4 olarak tatbik edileceği, bu süre çekildikten sonra kalan hükümlülüğün iki yıl ve altı olması durumunda, 01.07.2016 tarihine kadar işlediği örgüt suçundan hükümlü olan hakkında iki yıl denetimli serbestlik süresinin uygulanacağı, bu noktada Yönetmeliğin geçici 6. maddesinin dikkate alınması gerektiği, kapalı infaz kurumunda bulunan hükümlünün en geç üç gün içinde yapılacak ilk gözlem neticesinde iyi halli olması durumda açık infaz kurumuna ayrılma hakkını kazanacağı, bundan sonra da geçici olarak uzatılan iki yıllık denetim süresinin tatbik edilmesi gerektiği tartışmasızdır.

Bu nedenle; uygulamada yukarıda bahsettiğimiz KHK m.32 ile getirilen geçici ek m.6’dan faydalanması gerektiği halde yararlandırılmayan, eskisine göre infazı yapılan ve hükümlü aleyhine olan uygulamalar, hükümlülerin kişi hürriyeti ve güvenliği haklarını hukuka aykırı şekilde kısıtlanmasına yol açacaktır. KHK ile getirilen hüküm beğenilmeyebilir, cezanın infazını ve etkinliğini azalttığından dolayı eleştirilebilir, fakat hükümlünün lehine olan bir kuralın tatbikinin gözardı edilmesi kabul edilemez.