Yani toplum içeriği, sonuçlarına, getirilerine hangi siyasi partinin nasıl bir bakış açısı ile baktığını hemen hemen anlamaya başladı. AK Parti, SP, BBP bloku konuya toplumun dönüşümü ve ihtiyaçları çerçevesinde bakmakta iken; CHP ve MHP'nin başını çektiği blokun yapılmak istenen değişikliklerin mahiyetinden ve getirilerinden çok; iktidar partisinin böylesine bir değişiklik paketini sunmak konusunda yetkili ve muktedir olmadığından dem vurmaktadır. Bir de BDP'nin açık ve net şekildeki, kendi toplumsal kitlesine ilişkin hususları içermeyen bir değişikliğin, değişiklik olmayacağı yönündeki bakış açısı ve sonuçları söz konusudur. Boykot; -bu anlamda-, "bizi ilgilendirmeyen değişikliğe sıcak bakmayız, bu süreç bizim dışımızda cereyan etmelidir" şeklinde özetlenebilir. Bu tavrın; kanaatimizce iki yanı eleştiriye açıktır. İlkin; bizi ilgilendirmeyen bir değişiklik, toplumun diğer sorunlarını çözüyorsa bu duruma tepkisiz kalmak ne kadar demokratiktir? İkinci olarak ise; mevcut siyasal ve yargısal ortamda boykotun karşılığını bulan tepkinin taleplerine cevap verebilmek mümkün müdür?. Kırılmayan ve aşılamayan yargısal bürokrasi (jüristokrasi) mevcut haliyle ne kadar cevap verebilecektir? Gelelim "hayır" diyenlerin referandum konusundaki yaklaşımına. Ele geçirilmiş/elde tutulan nizamın değişmemesi için bir çaba olmakla birlikte, bunun mevcut siyasi parti tarafından yapılmasından duyulan rahatsızlıktan başka bir şey değildir. Bunu anlamak için yapılan mitingleri izlemek kâfi gelmekle birlikte; müesses bir nizam olmadığı var sayımından hareketle yapılan reklam kampanyaları ve afişleri görmek yeterlidir. Ayrıca; geçmiş birçok anayasa önerileri incelenirse, 12 Eylül'de halkoyuna sunulan değişikliklerin, benzeri mahiyette olanlarının "hayır" cephesindeki siyasal partiler ve bunlara yakın sivil toplum örgütlerince ileri sürüldüğü, ortaya atıldığı ayan beyan ortadadır.

Mevcut haliyle portreyi değerlendirdiğimizde; referandumun iktidarın gerçek kaynağı olan halkın menfaatine mi, zararına mı olduğundan ziyade, bunun iktidara ne kadar yarayacağından bahisle ve bu noktadan hareket ile bir bakış açısı ve bunun dolayımında yürütülen bir siyasi tartışma sandıktan çıkan evetleri, hayırları ve yine sandığa gitmeyen boykotları siyasallaştırmaktan öteye geçmez. Demokrasi, bağımsız yargı, insan hakları dolayımında bu ve sonraki adımlara zarar verir. Bu angajman çabası ancak milletin iktidarın kaynağı olma yolundaki adımları blokaja uğratmaktan başka bir işe de yaramaz. Bu nedenledir ki, değişikliğin mahiyetinden ve getirilerinden ziyade; söylenen sözler siyasallaşmış bir ideolojik okumanın ürünü olup, siyaset magazini olarak değerlendirilmekten öteye geçemez. Bu sebeple oy kullanacak olanların yahut sandığa gitmeyecek olanların siyasi parti zemininden ayrık olarak ferdi olarak düşünüp oyunu kullanması ya da bir biçimde karar vermesi gerekmektedir. Zira oylanan bir ideolojik durum değildir, bu açıdan bakmak ekseni kaydırma çabasından başka bir şey olamaz. Ekseni kaydırmadan; getirilerinin ve götürülerinin siyaset zeminine taşınmadan tartışılması herkesin boynunun borcudur. Aksi bir tutum topluma karşı işlenen bir cürümdür. (Zaman)


Cüneyd Altıparmak - HUKUKÇU