Senetlerin tedavülünün giderek artmasının en önemli nedenlerinden biri, senede bağlanan maddi değerin, maddi bir varlık olarak taşınmasından ziyade bir senede bağlanarak taşınmasının kolaylığıdır. Bu yüzden senet kullanımı piyasada oldukça tercih edilir hale gelmiştir. Senetlerin devrinin kolaylaşması, borç ilişkilerinin sekteye uğramaması, güvenirliliğinin artması ve imzaların istiklali ilkesi gereğince senetlere atılan imzalara birtakım sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçları incelersek;

Türk Ticaret Kanunu m. 702/3 “Muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere, poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır.” hükmünce, senedin ön yüzüne yani dolu olan kısmına, senet borçlusu haricindeki atılan imzalar, aval olma sonucunu doğuracaktır. Aval, senetlere özgü bir kefalet türüdür.[1] Aval olma sonucunda, Türk Ticaret Kanunu m. 702/1 “Aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur” hükmü gereğince, senedin borçlusu gibi sorumlu olunacaktır. Dolayısıyla, senet borçlusuna karşı icra takibi açıldığında aval veren, yani senedin ön yüzüne imza atan da icra borçlusu olabilecektir. İcra takibi açıldığında ise, taşınır ve taşınmazlara haciz konulması, akabinde satılması, şirket hisselerine haciz konulması gibi birçok hukuki yaptırımla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olacaktır.

Aval olmanın bir diğer sonucu ise Türk Ticaret Kanunu m. 702/2 “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.” hükmünce, senedin şekil eksikliği sebebiyle geçersizliği nedenleri (örneğin senette düzenleme yerinin bulunmaması) haricinde, senetten her hal ve şartta sorumlu olunmasıdır. Örneğin senedi düzenleyen senet borçlusu, ehliyetsiz bir çocuk dahi olsa senedin ön yüzüne imza atıldığı takdirde, senet borcu ödenmek zorunda kalınacaktır.

Senet üzerine atılan her imzanın aval olma sonucunu doğurmasının bir istisnası vardır. Uygulamada, senet borçlusunun bir şirket olması durumunda, şirket yetkilileri kaşenin üzerine imza attıkları gibi, kaşenin yanına da ayrı bir imza atmaktadırlar. Bu durum sonucunda, yukarıda izah ettiğimiz gibi senet için aval olarak kabul edilirler. Fakat şirket yetkilileri, senet borçlusu olan şirketin kaşesini yan yana iki kez basarak üzerlerine iki ayrı imza attıkları taktirde, aval olarak kabul edilemezler.

Yargıtay içtihatlarında, bu yönde kararlara oldukça fazla rastlanmaktadır.[2] Dolayısıyla, şirket yetkililerinin şirket adına senet düzenlerken bu hususa dikkat etmeleri yararlarına olacaktır. Aksi halde çalıştıkları şirket ile birlikte kendilerinin de senet borcundan sorumluluğu ortaya çıkacaktır.

Yazımızın konusu olan senedin üzerine imza atılması haricinde, senedin arka yüzüne atılan imzalar sonucunda da sorumluluk altında kalınabilir. Bu husus, bir diğer yazımızın konusu olacaktır. Ayrıca herhangi bir boş belgeye imza atıldığı takdirde ise imza taklidi yapılmak suretiyle, senetlerde farklı sebeplerden borçlu olma sonucu ortaya çıkabilir. Sonuç olarak, senede veya herhangi bir belgeye imza atılırken ince eleyip sık dokunulmalıdır.

STAJYER AVUKAT CİHAT KAYA

İZMİR BAROSU

----------------------

[1] Doğanay, İsmail, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, 2. Cilt, 4.Bası, s.1911).

[2] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2011/12-480, Karar: 2011/598 İçtihat “Şirket yetkilisi tarafından da olsa senede atılan ikinci imza, şirket kaşesi olmadan atılmış ise, burada keşideci sıfatı söz konusu olmayacağından, bu imza aval olarak kabul edilir ve bu imza sahibi borçtan şahsen sorumlu olur. Senette atılan her iki imza da şirket kaşesi üzerine atılmışsa, burada artık aval olgusundan söz edilemez.”