Hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olarak “güvenlik tedbirleri” adı ile kısıtlamalar öngören TCK m.53/1’in, kasten işlenen suçlar dışında tatbiki mümkün değildir. TCK m.53/6'da, taksir derecesinde kusurla işlenen suçlarla ilgili bir istisna getirilmiş ve maddede gösterilen taksirli suçların işlenmesi halinde de “belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” müessesinin uygulanabileceği ifade edilmiştir.

TCK m.53/6'ya göre; "Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma, hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar”.

Hükmün lafzından anlaşılacağı üzere;

1-  TCK m.53/6, ancak “taksirli suçtan mahkumiyet halinde” tatbik edilebilir. “Suçta ve cezada kanunilik” ilkesi gereğince; TCK m.53/6’nın kasıtla işlenen suçlara tatbiki mümkün değildir ki, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 04.04.2017 tarihli, 2016/7267 E. ve 2017/2779 K. sayılı kararında, “Kasıtla işlenen suçlarda sürücü belgesinin geri alınması tedbirinin uygulanamayacağı dikkate alınmaksızın, sanığın sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilmesi, hükmün düzeltilerek onanmasını gerektirmiştir”.

Kanun koyucu 53. maddenin 6. fıkrasında, taksirli suçların türü veya hüküm kapsamına girecek ceza miktarları arasında herhangi bir ayırım veya sınıflandırma yapmamıştır. Bu sebeple, belli bir meslek veya sanatın veya trafik düzeninin gerekli kıldığı dikkat ve özen yükümlülüğünü göstermemek suretiyle taksirli suçu işleyen her fail, 53. maddenin 6. fıkrasında öngörülen ve yargı makamının takdirine bağlı tutulan fer’i ceza kapsamına alınmış bulunmaktadır.

2-  Sürücü belgesi, TCK m.53/6 uyarınca “üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere” geri alınabilir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun “İşlenen suçlar nedeniyle sürücü belgelerinin geri alınması ve yerine getirilmesi” başlıklı 119. maddesinin mülga 1. fıkrasının “Sürücü belgeleri, belge alındıktan sonra bu Kanunun 41 inci maddesinin (e) bendinde yazılı suçlardan biri ile mahkumiyet halinde süresiz geri alınır.” hükmü, 6495 sayılı Kanunla 02.08.2013 tarihinde resmen yürürlükten kaldırılmışsa da, 6495 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 5. maddesinin “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.” hükmü ile zımni olarak kaldırılmış idi[1]. 5252 sayılı Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin “Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.” hükmü karşısında, KTK m.119’un tatbikatının son bulduğu açıktır[2].

Yargı mercii, sürücü belgesinin geri alınacağı süreyi belirlerken “orantılılık” ilkesini dikkate almalıdır. Yargıtay 12 Ceza Dairesi’nin 19.12.2014 tarihli, 2013/29851 E. ve 2014/26119 K. sayılı ilamında; sanığın tali kusurlu olduğu gözetilmeksizin tam kusurlu kabul edilip sürücü belgesinin asgari hadden çok uzaklaşılarak geri alınması kararı, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmesi olarak değerlendirilmiş ve Kanuna aykırı olduğundan bahisle bozulmuştur.

Benzer şekilde, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 04.04.2017 tarihli, 2016/12962 E. ve 2017/2792 K. sayılı kararına göre; “5237 sayılı TCK'nın 53/6. maddesinde, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği ancak mahkemece güvenlik tedbirlerine karar verilmesinde de TCK'nın 3. maddesinde düzenlenen adalet ve orantılılık ilkesinin gözetilmesi gerektiği nazara alınmaksızın, tali kusurlu olan sanık hakkında dosya kapsamına uygun düşmeyecek şekilde sürücü belgesinin iki yıl süreyle geri alınmasına karar verilmesi” Kanuna aykırıdır.

Aynı Dairenin 17.06.2014 tarihli, 2013/23099 E. ve 2014/14986 K. sayılı kararında; sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilirken, TCK'nın 53/6. maddesinde öngörülen sürenin alt ve üst sınırların, kusur durumunun, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığının dikkate alınmasının esas olduğu, temyiz konusu somut olayda sanığın asli kusurlu olduğu tespit edilmişse de, sanığın evli ve bir çocuk sahibi olup, geçimini şoförlükten sağladığı nazara alınmak suretiyle, adalet, hakkaniyet ve nesafet kurallarına uygun bir süreyle tedbire hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, sürücü belgesini geri alma süresinin iki yıl olarak tespit edilmesi suretiyle, asgari hadden fazlaca uzaklaşılması, Kanuna aykırı bulunmuştur. Yargı mercii, sanığa özgü koşulları da gözetmelidir.

3- TCK m.53/6’nın tatbiki için suç tarihinde geçerli bir sürücü belgesinin varlığı şarttır. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi de; 01.07.2014 tarihli, 2013/23127 E. ve 2014/16268 K. sayılı kararında “Sanığın olay tarihinde geçerli bir sürücü belgesi bulunmadığı gözetilmeksizin, TCK'nın 53/6. maddesi gereğince sanığın sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilmesini” hukuka aykırı bulmuştur[3].

4- Kanun koyucu, kasten işlenen suçlardan farklı olarak fıkrada gösterilen taksirli suçları işleyenler hakkında uygulanmasını öngördüğü meslek veya sanatın icrasının yasaklanması veya sürücü belgesinin (ehliyetin) geri alınması uygulamasına başvurulması konusunda yargı makamına bir mecburiyet yüklememiştir. Bir başka ifadeyle yargı makamı; 53. maddenin 6. fıkrasında gösterilen yasaklama veya geri alma yaptırımına başvurup başvurmamakta serbest bırakılmış, sadece yaptırımın müddeti bakımından değil, aynı zamanda yaptırımın uygulanıp uygulanmayacağı bakımından da takdir yetkisine sahip kılınmıştır. Böylece yargı makamı, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği özen yükümlülüğünü ihlal etmek suretiyle taksirli suçtan mahkum olan fail hakkında kararda yer alan cezanın türü ve miktarı ne olursa olsun, bir fer’i ceza olarak yasaklama ve geri alma kararını vermeyebilecektir.

“Ceza puanı uygulaması, puanlama ve trafik kazası nedeniyle sürücü belgelerinin geri alınması” başlıklı KTK m. 118’in 5. fıkrasına göre; “Ölümle sonuçlanan trafik kazalarına asli kusurlu olarak sebebiyet veren sürücülerin sürücü belgeleri ise 1 yıl süre ile geri alınır”. KTK m.119’nin aksine kaldırılmayan bu hükmün de tatbikatı mümkün değildir. TCK m.53/6, KTK m.118/5’in ölümle sonuçlanan trafik kazalarında asli kusurlu sürücünün sürücü belgesinin mutlaka bir yıl süre geri alınmasına yönelik düzenlemesi karşısında “lehe kanun” niteliğinde olup, KTK m.118/5’i zımnen kaldırmıştır.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 16.04.2007 tarihli, 2006/8325 E. ve 2007/3280 K. sayılı kararında; “5237 Sayılı TCK’nın lehe kabul edilmesi karşısında, lehe yasanın bir bütün olarak uygulanması gerektiği gözetilmeden, anılan Yasanın 53/6. maddesi yerine sürücü belgesinin 2918 Sayılı Yasanın 118/5. maddesi uyarınca geri alınmasına karar verilmesi” hukuka aykırı bulunmuştur.

5- TCK m.53/6’da öngörülen sürücü belgesinin geçici olarak geri alınması tedbiri, mahkumiyet hükmünün kesinleşmesi ile yürürlüğe girer. Mahkumiyet hükmünde belirtilen geri alma süresi ise, cezanın tümü ile infazından itibaren başlar. Buna göre bir meslek veya sanatın veya trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle işlenen taksirli suç neticesi olarak hapis veya adli para cezası ile cezalandırılan fail hakkında, cezanın kanuni neticesi olarak üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına veya sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilecektir.

Sürücü belgesinin geri alınması tedbirine karar verilebilmesi için, faile verilen cezanın hapis cezası olması zorunlu değildir. Mahkeme bu tür bir tedbire, cezanın zorunlu kanuni sonucu olarak karar vermek zorunda da değildir. Bu tedbir kararı mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Mahkeme, gerekçesini göstermek suretiyle sanığın sürücü belgesinin belirli bir süre alınmasına karar verebilecektir. Mahkemenin, somut gerekçe göstermesine gerek olmadığı, m.53/6'nın kapsamına giren bir suçun işlendiğinin tespit edildiği davalarda, dilerse cezaya ek güvenlik tedbirine karar verebileceği ileri sürülebilir.

Kanaatimizce, mahkemenin takdirine bırakılmış olsa dahi, m.53/6 kapsamında verilecek karar da bir yargı kararı olacağından, Anayasa m.141/3 ve Ceza Muhakemesi Kanunu m.34 uyarınca gerekçeli olmak zorundadır. Bu tür kararlar da esas hükümle birlikte kanun yolu denetimine tabi olacaktır.

Mahkeme tarafından hükmedilen tedbirin yürürlüğü; hükmün kesinleşmesi, yani olağan kanun yollarının tüketilmesi ile başlar. Tedbirin uygulanmasına, adli para cezalarında tüm cezanın eksiksiz olarak ödenmesi ve hapis cezaları yönünden ise, infazın tümü ile bitiminde başlanacaktır. Hapis cezasının cezaevinde çekilen kısmı bitip şartla salıverme uygulanmak suretiyle kalan kısmın dışarıda çektirilmesi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 107. maddesinde düzenlenmiştir. Bu durumda sürücü belgesinin geçici süre ile geri alınması tedbirinin infazı, denetim süresinin iyi halli ve varsa yükümlülüklere uygun olarak geçirilmek suretiyle infazın tamamlanması ile yürürlüğe girecektir.

Örneğin; bir trafik kazası sebebiyle üç yıl hapis cezası ve bir yıl sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilen ve hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen hükümlü ile ilgili güvenlik tedbirinin infazına, denetimli serbestlikle bırakılma veya koşullu salıverilme tarihinden itibaren değil, bihakkın tüm cezayı çekmiş sayılacağı andan itibaren başlanacaktır. Hükümlü, bu tarihten sonra bir yıl süreyle sürücü belgesi geri alındığından, ancak bu sürenin dolduğu anda sürücü belgesini alıp araç kullanma hakkını tekrar kazanacaktır. Sürücü belgesi sahibi hükümlünün, cezasını çekerken veya denetimli serbestlikle veya koşullu salıverildiğinde sürücü belgesini sahip olacağını, bir başka ifade ile bu belgenin geri alınmayacağını ifade etmek isteriz.

6- Güvenlik tedbirinin infazına başlama tarihi açısından, TCK m.53/1-2 ile 6. fıkralar arasında fark bulunmaktadır. TCK m.53/2’ye göre, kişi, işlemiş olduğu suç sebebiyle mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanana kadar TCK m.53/1’de dört bent halinde sayılan hakları kullanamayacağı halde, TCK m.53/6 yönünden ise, belli bir meslek veya sanatın icrasının yasaklanması veya sürücü belgesinin geri alınması, cezanın tam manası ile yerine getirilmesinden, yani hükümlüye çektirilmesinden sonra gündeme gelecektir. Görüleceği üzere kanun koyucu; kasten işlenen suçlar ile taksirle işlenen suçlar arasında, gerek güvenlik tedbirlerinin türü ve gerekse infaz süresi ve infazın başlangıç tarihleri ile ilgili önemli farklılıklar getirmiştir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 21.10.2009 tarihli, 2009/13556 E., 2009/10454 K. sayılı kararında; “Sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin kararın hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe gireceği ve süresinin cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlayacağı hususunun yer aldığı, mahkemece verilen mahkumiyet kararı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulandığı, dolayısıyla açıklanmış ve kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığından sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin tedbirin ancak hükmün açıklanmasından sonra kararın kesinleşmesiyle yürürlüğe gireceği, mahkumiyet hükmü açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık hakkında uygulanan sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin güvenlik tedbirinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekeceği cihetle itirazın kabulü yerine açıklanan yönler gözetilmeksizin karar verilmesinde isabet görülmemiştir”. Hükmün açıklanmasının geriye bırakıldığı hallerde, TCK m.53/6’nın infazı da başlamayacaktır.

7- TCK m.53/6’da düzenlenen sürücü belgesinin geri alınması kararının infazı için; hükümlünün asıl cezanın infazından sonra ehliyetini, hakkında mahkumiyet kararını veren yerel mahkemeye veya infaz savcısına teslimine gerek bulunmamaktadır. Hükümlü ehliyetini fiilen teslim etmediğinde de, yine sürücü belgesinin geri alınması kararı infaz edilecek ve bunun infazını da ilgili trafik birimi yerine getirecektir. Hükümlü ehliyetini teslim etmeyip araç kullanmaya devam ettiğinde, ehliyeti alınmış ve ehliyetsiz şekilde araç kullanan sürücü muamelesi görmek suretiyle idari ve cezai yaptırımlara tabi tutulacaktır. Hükümlü; bu şekilde araç kullanılmayacağını veya TCK m.53/6’nın sonuçlarını bilmediğini, TCK m.4’de yer alan “Ceza Kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.” hükmü nedeniyle ileri süremeyecektir.

TCK m.53/6’nın son cümlesi ilginç şekilde kaleme alınmıştır. Bu hükme göre, hükümlü hakkında uygulanan yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesi ile yürürlüğe girer ve süresi, cezanın tümü ile infazından itibaren işlemeye başlar. “Suçta ve cezada kanunilik” prensibi ile “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13 uyarınca, kanunda suç olarak tanımlanmayan ve/veya karşılığında ceza ya da güvenlik tedbiri öngörülmeyen durumlarda bireye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.

TCK m.53/6 incelendiğinde, hükümlü hakkında öngörülen yasaklama ve geri almanın etkisinin, cezanın tümü ile infazından itibaren başlayacağı ileri sürülebilir. Bu düşünceye göre hükümlü, denetimli serbestlikle bırakıldığında ve koşullu salıverildiğinde, henüz sürücü belgesinin geri alınması kararının infazına başlanmadığı gerekçesiyle, geri alma kararının infazına başlanmasına kadar sürücü belgesini kullanabilir. TCK m.56/6’nın ikinci cümlesinin düzenleme şekli ve yasal boşluktan kaynaklandığı savunulan bu düşünce esas alındığında, denetimli serbestlikle bırakılan ve/veya koşullu salıverilen hükümlü tarafından teorik olarak sürücü belgesi kullanılabilecektir.

Bu düşünceye katılmak mümkün değildir. Her ne kadar hükümde sürenin cezanın tümü ile infazından sonra başlayacağı ifade edilse bile, 53/6’nın ikinci cümlesinde yasağın hükmün kesinleşmesi ile yürürlüğe gireceği ifade edildiğinden, bu arada hükümlü ehliyetsiz sayılacak, 53/6’nın tuhaf, karmaşık ve yetersiz düzenlemesine rağmen sürücü belgesini kullanamayacaktır. Çünkü hükümde “Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer …” ifadesine yer verilerek, sürücü belgesinin geri almasının etkisinin hükmü kesinleşmesi ile başlaması öngörülmüştür.

TCK m.53/6’nın hükümlü hakkında ağır yaptırım içerdiği, etkisinin kusur derecesi ağır olan kasten işlenen suçlardan fazla olduğu ileri sürülebilir. Ancak kanun koyucu tarafından öngörülen düzenleme bu şekilde kaleme alınmıştır ve Anayasa m.138/1 gereğince tüm hukukçuları bağlar.

Belirtmeliyiz ki, yukarıda yer alan tartışma konuları ile ilgili olarak TCK m.53/6’nın gerekçesinde herhangi bir açıklama mevcut değildir. Gerekçede, sadece hükmün tekrarı ile yetinilmiştir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 07.07.2010 gün, 2010/4871 E. ve 2010/8090 K. sayılı ilamında, “… 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin 6. fıkrasının ‘Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar’ şeklindeki son cümlesi gereğince, hükmün kesinleşmesiyle sürücü belgesinin Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünce yöntemine uygun olarak teslim alınması, denetim süresi boyunca sürücü belgesinin Şube Müdürlüğünde kalması, denetim süresinin yükümlülüklere uygun ve iyi halli olarak geçirilmesi sonucu hapis cezasının infaz edilmiş sayıldığı tarihten itibaren, infaza esas ilamda yazılı olan sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin sürenin başlatılması ve bu sürenin sonunda infazının tamamlanmış sayılması gerektiği anlaşılmakla …” gerekçesine yer verilmiştir. Böylece Yargıtay da, cezanın tümü ile çekilmesi aşamasında sürücü belgesinin teslim alınıp, denetim süresince alıkoyulması ve hapis cezasının tümü ile infazının tamamlandığı tarihten itibaren sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin sürenin başlatılması gerektiğine karar vermiştir.

 
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
---------------------------------------------
[1] Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 19.01.2011 gün, 2008/15045 E. ve 2011/718 K. numaralı kararında; "5237 sayılı TCK’nın 5 ve 53. maddeleri ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesi hükmü gereğince, sanık hakkında 2918 sayılı Yasanın 119. maddesinin uygulanmasına olanak bulunmadığını" ifade etmiştir. Yargıtay kararlarında, Türk Ceza Kanunu'nun 5 ve 53. maddelerinin Karayolları Trafik Kanunu'nun 119. maddesini kaldırdığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla, Karayolları Trafik Kanunu m.41/1-e'de yazılı suçlardan mahkumiyet kararı verilmesinde sürücü belgesinin süresiz olarak geri alınması tedbiri uygulanamayacaktır. Benzer yönde bkz. Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 22.02.2010 gün, 2009/6371 E. ve 2010/6040 K.; Yargıtay 2. Ceza Dairesi'nin 25.03.2010 gün, 2009/7901 E. ve 2010/9497 K. numaralı kararları.
[2] Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2015/974 E., 2015/7164 K., 23.11.2015.
[3] Benzer yönde bkz. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2013/21610 E., 2014/15017 K., 18.06.2014.