Taha Akyol'un, işte o çok konuşulacak yazısı;

ADLİ YIL

 Yeni adli yıla bir medya grubunun kuruluşlarına yapılan polis baskınıyla ve Yargıtay Başkanı Sayın İsmail Rüştü Cirit'in konuşmasıyla başladık.

İki televizyon kanalının ve Bugün gazetesinin sahibi olan Koza İpek Holding'e çok sayıda polis eşliğinde operasyon başlatıldı. İpek Üniversitesi bile bundan nasibini aldı!

Bir hukuk devletinde böyle bir baskın düşünülemez.

 Cemaatin üyelerinden bir kısmının organize bir şekilde telefon dinleme ve şantaj gibi eylemleri hakkında elbette soruşturma açılır. Fakat bu eylemlerle ilgisi olmayan cemaat üyeleri ve cemaatle ilişkili eğitim, medya ve ticaret kuruluşları hakkında "terör örgütü" nitelemesi yapılamaz. Bu kuruluşlara yardım edenler "terör örgütüne yardım" etmiş sayılamaz.

 Sayılabilseydi, "Ne istedilerse verdik!" diyenler hakkında da soruşturma açılırdı.

SİYASETE GÖRE YARGI!

 Telefon dinleme, şantaj gibi iddiaları ayırıyorum. Eğitim, ticaret ve medya faaliyetlerini "terör örgütü" saymakla, Çarşı Grubu'nu "darbeye teşebbüsten" müebbet hapis istemiyle yargılamak arasında hukuken hiçbir fark yoktur. İkisi de hukuki değil siyasidir.
İktidar öyle suçlamıştır, yargı böyle davranmaktadır.

 Adalet o hale geldi ki, savcı, ilgili televizyonların yayınlarının durdurulması için Ulaştırma Bakanlığı'na resmi yazı yazabildi! Başbakan Davutoğlu buna karşı çıkarak mahkeme kararı olmadan işlem yapılamayacağını açıkladı. (21 Mayıs)
 Niye? Davutoğlu da cemaate öfkeli bir şekilde karşıdır. Savcının bu işlemine karşı çıkmasının sebebi, ülkede hukuka güven sarsılırsa, önce ülkenin itibarının, hemen ardından da ekonomisinin büyük zarar göreceğini bilmesidir.

 Maalesef böyle de oluyor.

DÜNYADA YERİMİZ

 Amerikan Barolar Birliği'yle ilişkili World Justice Project (Dünya Adalet Projesi) adlı kuruluşun düzenlediği "Dünya Hukuk Devleti Endeksi"nde, Türkiye 102 ülke arasında 59. sırada iken, 2014 yılı verilerinde 80. sıraya geriledi!

 2014 yılı nedir? "Yapboz kanunlarının" çıkarıldığı, adli kolluğun valilerin emrine verildiği, hâkim ve savcıların HSYK tarafından HSYK yönetmeliğini çiğneyerek sürgün edildiği yıldır!

 Avrupa Birliği'nin 2014 İlerleme Raporu'nda da HSYK'ya Adalet Bakanlığı tarafından atamalar yapıldığı, HSYK'daki çoğulcu yapının engellendiği, hâkim ve savcıların sürüldüğü, soruşturmalara müdahale edildiği şeklinde çok ağır eleştiriler vardır.

 AKP'nin 2010'a kadarki reformlarında danışmanlık yapan Venedik Komisyonu da "Avrupa standartlarına ve uluslararası standartlara açıkça aykırı bir şekilde yargı bağımsızlığına müdahale" edildiğini açıkladı.

Medyanın nasıl bir baskı altında olduğunu ise anlatmaya gerek bile yok.

HUKUK EKMEKTİR

 Varsın olsun denilebilir mi? "Dış güçler, faiz lobisi, üst akıl" denilebilir mi?

 Yatırımcı şirketler dünyaca itibar edilen bu gibi raporlara bakarak bir ülkeye geliyor veya gelmiyor.

 Ali Babacan kaç defa bu gerçeği ifade etti. Evet, hukuk ekmektir. İşte Türkiye'de siyasetin hukuku eğip bükmesiyle ekonomimizdeki sıkıntıların artması paralel gidiyor.

 Böyle bir dönemde Yargıtay Başkanı Sayın Cirit, adli yıl konuşmasında bu sorunlardan hiç bahsetmedi. "Hukuk cemaat çıkarlarına feda edilemez" dedi, çok doğru... Fakat "Hukuk siyasete feda edilemez" diye eklemek de gerekmez miydi?

 Sayın Cirit, konuşmasında hâkim ve savcıların tutuklanmasını ve işten atılmasını da onayladı. "Hukuk felsefesi" gibi yüksek bir konuya girmiyorum, "teknik hukuk" düzeyinde bu bir "ihsas-ı rey"dir. Çünkü o davalar Yargıtay'a gelecektir, Yargıtay Başkanı peşinen onadığını açıklamıştır.

 Adli yıl hayırlı olsun!