Bilindiği üzere, TCK m.125’te düzenlenen hakaret suçu, kişinin onur, şeref ve saygınlığını korumayı amaçlamaktadır. Maddeye göre, Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır”. Buna göre, kişinin onur, şeref ve saygınlığını hedef alan sövme fiilleri bu suçu teşkil ettiği gibi bu amaca yönelmiş somut isnatlar (sözgelimi topal, hırsız, rüşvetçi, ırz düşmanı gibi kişiye kötü huy, nitelik ve hastalık izafe etmek, kişinin bedeni arızasını dile getirmek) da hakaret suçunu oluşturacaktır.

Hemen belirtelim ki, kişinin onur, şeref ve saygınlığına yönelen her haksız fiil suç olarak nitelenemez. Yargıtay, her kaba söz ve davranışın hakaret teşkil etmediğini, onur, şeref ve saygınlığa yönelik hareketin belirli bir ağırlıkta olması gerektiğini müstekar bir şekilde ifade etmektedir[1].

Hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması -kamu görevlilerine karşı görevleri nedeniyle işlenen hakaret hariç- şikayete tabidir. Aynı zamanda bu suç, CMK m.253’te düzenlenen uzlaştırma hükümlerine de tabidir; suç hakkında soruşturma tamamlanmadan hemen önce, taraflara uzlaşma teklif edilmesi gerekmektedir

Hakaret suçunun toplum nazarında tanınır kişiler arasında gerçekleşmesi, sırf bu nedenle verilecek cezanın miktarına etki etmese de, suçun aleni bir şekilde, sözgelimi sosyal medya hesabından yahut bir televizyon ya da radyo yayını sırasında işlenmesi halinde meydana gelen haksızlığın muhtevasını artıracağından verilecek cezanın alt sınırdan uzaklaşma nedeni olarak değerlendirilebilir; zira bu yollarla suçun işlenmesi halinde sözkonusu hakaretten çok fazla sayıda kişinin haberdar olması, kişinin şeref, onur ve haysiyetine daha büyük zararlar verecektir. Ancak kişilerin tanınır olması ve bu nedenle yaşanan ceza hukukunu ilgilendiren olayların, sonradan kendi sosyal medya hesaplarından duyurulması ya da medya organlarınca konunun haber yapılması -ayrıca bir suç oluşturmadığı sürece- kişilerin ceza sorumluluğunu etkilemeyecektir. Elbette bu husus, mağdurun uğradığı zararın tazmin edilmesi bakımından dikkate değerdir.

Diğer yandan İsnadın İspatı başlıklı TCK m.127’ye göre, “İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikayetçinin ispata razı olmasına bağlıdır”. Sözgelimi, herkesin kullanımına tahsis edilmiş, yani kamuya açık bir alanda (restoran, kafe, bar gibi) ünlü kimselerin birbirleriyle yaşadıkları ve birbirlerinin şeref, onur ve haysiyetlerine yönelik somut isnatları havi hakaret içerikli tartışmaların, şayet bir gerçek duruma dayanıyorsa yargılama sırasında bu isnadın tanık beyanı, kamera kayıtları gibi yöntemlerle ispatı mümkündür. Ancak bu ispat hakkının kullanılabilmesi için, bu konuda bir kamu yararının bulunması (mağdurun kişiliği ve kim olduğu ile bağlantılı olarak isnat edilen konunun toplumu ilgilendirmesi) ya da mağdurun bu ispat hakkının kullanılmasına razı olması gerekir.

.

Av. Burak ALCAN

---------------------------------

[1] Yargıtay 4. CD, 8.1.2015 tarih ve E. 2015/4357, K.2015/473 sayılı kararında, son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına dair ağır ceza mahkemesi kararına karşı yapılan kanun yararına bozma istemi çerçevesinde baktığı dosyaya ilişkin; “İnceleme konusu somut olayda; şüpheli avukatın, mahkeme kararına dayanan vekalet ücretinin tahsili için başlattığı icra işlemi sırasında, kararın kesinleşmediği gerekçesiyle borcunu ödemeyen müştekiyle yaptıkları görüşmeler sırasında, müştekinin gönderdiği mesajlara cevap niteliğinde, "doktorunuza uğramayı unutmayın", "kardeşim hasta mısın, git istediğini yap, hasta kafanla bir şeyler kurup, rahatsız etme beni.", "doktorunuzu arayın beni değil, dosyanızı kapatmazsanız yarın evinizde muhafaza yapılacak, daha fazla masraf olmaması için ödeyin borcunuzu lütfen", "sen hastasın doktora git.", "ben sana küfretmedim, koskoca adamsın, utanmadan yalan söylüyorsun, şikayet edebilirsin istediğin yere, ama önce namuslu vatandaş ol borcunu öde" şeklinde mesajlar gönderdiği anlaşılmaktadır. Şüphelinin, alacağın ödenmemesi üzerine göndermiş olduğu bu mesajlarının rahatsız edici olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak söylenen bu sözlerin somut bir fiil ya da olgu isnat etmek şeklinde olmadığı gibi, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek ağırlıkta sövme fiili olarak kabulü de suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum olacaktır” şeklindeki değerlendirmesiyle her rahatsız edici ifadenin hakaret sayılamayacağını ifade etmiştir. Şikayete konu olayda ise, içtihatta yer aldığı ağırlıkta dahi bir söylem sözkonusu değildir (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, Erişim Tarihi: 25.5.2018).