TIBBİ HATA

Tıbbi uygulama sürecinde hata olması kaçınılmaz bir gerçekliği ifade etmektedir. Sürecin içinde insanın olması, kuşkusuz hata kavramını da gündeme getirmektedir. Ancak, hataların tamamen yok edilmesi mümkün olmasa da, en düşük seviyeye indirmenin de çareleri aranmalıdır.[1]

TIBBİ HATA KAVRAMI

Tıpta hatalı uygulamalar, İngilizce "malpractice" sözcüğünün Türkçe okunuşuyla "malpraktis", "hekimliğin kötü uygulanması", "tıbbi kötü uygulama", "uygulama hatası", "tıpta yanlış uygulama" gibi çeşitli kavramlarla isimlendirilmekle birlikte en geniş olarak kabul gören ve kullanılan kavram "tıbbi hata"dır.[2]

MALPRAKTİS KAVRAMI

Malpraktis kavramı,[3]  Latince “Male” ve “Praxis” kelimelerinden türetilmiştir. Esas itibariyle “kötü, hatalı uygulama” anlamına gelmektedir. Malpraktis, tıbbi uygulama sürecinde bir sağlık personelinin, mesleğini icra ederken ortaya çıkan, hatalı, kusurlu eylemleri tarif etmek için kullanılan bir kavramdır.[4]

İngilizce yazılı metinlerde tazminat davalarına giden hatalı ya da kötü uygulamaları tanımlamak için kullanılmaktadır. Türkiye’de ise kavram tüm tıbbi hataları tanımlamak için tercih edilmektedir. Aynı zamanda Türkçe bir sözcük de değildir.[5]

TIBBİ MALPRAKTİS

 “Tıbbi Malpraktis” kavramı ise; sağlık hizmeti sunan öznelerin hatalı, kusurlu eylemleri ile hastanın zarar görmesi halini ifade eder. Dünya Tabipler Birliği malpraktisi; “Hekimin tedavi sırasında standart güncel uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar’’ olarak ifade etmektedir.[6]

Tıbbi malpraktis, ancak nadiren tek bir nedene bağlı olarak meydana gelebilmektedir. Genellikle insan faktörü (bilgisizlik, zihinsel muhakeme hataları, dikkatsizlik gibi), çevresel faktörler ve tıbbi cihazlar gibi hata oluşması riskini arttıran çeşitli faktörler mevcuttur.

Bu faktörler, tek başına da tıbbi malpraktis oluşmasına neden olabilir. Ancak tıbbi bakım, bir ekip işi olduğundan hata oluşumunda söz konusu faktörler, genellikle iç içe geçmiş durumda karşımıza çıkmaktadır.[7]

Türk Tabipler Birliğinin kabul ettiği 01.02.1999 tarihli Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 13. maddesinde "Hekimliğin Kötü Uygulanması ( Malpractice )" başlığı altında; "Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik sebebiyle bir hastanın zarar görmesi" biçiminde tanımlanan tıbbi hata kavramı; Dünya Tabipler Birliğinin 44. Genel Kurulunun "Malpractice Bildirisi" olarak da bilinen sonuç bildirgesinde, tıbbi yanlış uygulama ile tıbbi bakım ve tedavi sırasında görülen hekimin hatasından kaynaklanmayan durumların birbirinden ayrılması gerektiği vurgulanarak; "a ) Tıbbi yanlış uygulama; doktorun tedavisi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar, b ) Tıbbi uygulama sırasında öngörülemeyen bilgi ya da beceri noksanlığı sonucu oluşan ise; istenmeyen sonuçtur ve bunda hekimin sorumluluğu yoktur" şeklinde; Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan ancak kanunlaşmamış bulunan "Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanunu Tasarısı"nın 3. maddesinde ise; "Sağlık personelinin kasıt, kusur ve ihmali ile standart uygulamayı yapmaması, bilgi ve beceri eksikliği ile yanlış ya da eksik teşhiste bulunması ya da hastaya tedavi vermemesi ile oluşan ve zarar meydana getiren fiil ve durumlar" biçiminde tanımlanmıştır.

İZİN VERİLEN RİSK (KOMPLİKASYON)

Türk Dil Kurumunun Bilim ve Sanat Terimleri Sözlüğünde; "Bir hastalığın devamı sırasında oluşan başka patolojik olaylar veya hastalıklar, ardıl sorun, karmaşıklık" şeklinde tanımlanan komplikasyon, doktorun müdahale sırasında bilgi, beceri ve deneyim eksikliği olmaksızın standart uygulamayı, doğru teşhis ve tedaviyi özenli bir şekilde gerçekleştirmesine rağmen öngörülemeyecek ve engellenemeyecek şekilde ortaya çıkan, hekimliğin kötü uygulanmasından kaynaklanmayan zarar doğurucu durumları ifade etmektedir.

Tıbbın kural ve gereklerine uygun davranıldığı halde hastanın veya doktorun elinde olmadan gelişen öngörülememiş ve engellenememiş zarar veya sonuç söz konusu ise komplikasyondan bahsedilir. Kusursuz sorumluluğun kabul edilmediği ceza hukuku sistemimizde failin bu durumdan sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir.

Tıbbi müdahaleler genel olarak "izin verilen risk" kapsamında gerçekleştirilen müdahalelerdir. İzin verilen risk, hukuken müsaade edilen tehlike oluşturma alanı olarak tarif edilmektedir. Kişiler zarar ya da tehlike doğuracak bütün davranışlarında cezalandırılma tehdidi altında bulunmamalıdır.

Toplumsal gelişmeyi sağlamak veya daha kıymetli hukuki değerlere ulaşabilmek için bazı durumlarda kişilere yaptıkları işin niteliği gereği belirli oran ve ölçüde risk oluşturması için izin verilmelidir.

Önemli olan belirlenen kurallara uygun şekilde gerçekleştirilen davranışların izin verilen risk alanı içinde yapılması ve neticenin de bu alan içinde gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu takdirde sorumluluk söz konusu olmayacaktır.

Tıbbi müdahale çeşidi olarak ameliyat yapılması, maden ocağı işletilmesi, spor faaliyeti, patlayıcı madde üretimi, trafikte araç kullanılması, kurallara uygun olarak av yapılması ve endüstriyel tesis işletilmesi izin verilen risk alanlarına örnek olarak gösterilmektedir. Ancak konunun uzmanı olmayan doktorun teşhis veya tedaviyi üstlenmesi anlamında üstlenme kusuru ve gerek doktorun bireysel olarak gerekse çalıştığı kurum yönünden kurumsal olarak organizasyon kusurunun, izin verilen risk dışında kaldığını söylemek mümkündür.

TIBBİ HATA OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLECEK EYLEMLER

Bu eylemler genellikle sağlık mevzuatına göre doktorun hastaya tedavi amacıyla gerçekleştirdiği işlemler sırasında ortaya çıkan eylemlerdir. Doktorun hatalı uygulamaları sonucunda tehlike ve zarar oluşturan eylemler tıbbi hata olarak değerlendirilmektedir. Doktorun tıbbi uygulama sürecinde tıbbi hata olarak kabul edilen bazı eylemleri şunlardır:[8]

  1. Standart uygulamayı yapmaması,

  2. Bilgi, beceri veya deneyim eksikliği ile yanlış ya da eksik teşhis veya tedavide bulunması, gerektiği ölçüde ilgi ve itina göstermemesi

  3. Hastaya gereken tedaviyi vermemesi. 

  4. Tedavi sonrası bakım ve kontrol yükümlülüklerine aykırılıklar.

  5. Ön muayenesinin eksik yapılması.

  6. Hastanın anamnezinin ( geçmiş bilgisi ) ya hiç ya da gerektiği gibi alınmaması.

  7. Gerekli tetkiklerin yapılmaması.

  8. Teşhis aşamasında; gereken tıbbi müdahalenin hiçbir şekilde yapılmaması.

  9. Ameliyat sırasında hastanın vücudunda yabancı madde unutulması.

  10. Yanlış tedavi yöntemi seçilmesi.

  11. Yanlış ilaç verilmesi.

  12. Hastanın veya müdahale edilecek uzvun karıştırılması.

  13. Müdahalenin ölçüsüz bir şekilde yapılması.

  14. Hijyen kurallarına dikkat edilmemesi.

  15. Hatalı ameliyat tarzının benimsenmesi.

SONUÇ

        1. Tıbbi uygulama hatalarından dolayı doktorun hukuki, idari ve cezai sorumluluğu vardır.

        2. Tıbbi uygulama hatalarında, doktorun eylemi ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı bulunmalıdır. İlliyet bağı varsa doktorun cezai ve hukuki sorumluluğu vardır.

        3. Tıbbi uygulama hatalarında hem hatanın tespiti hem de illiyet bağının varlığı konusunda bilirkişi raporu alınmalıdır.

KAYNAKÇA

Aydın, N., Hasta Hakları Hukuki Boyutu; www.hastaninhaklari.com/ hhhukukiboyutu.html (11.03.2016)

Büken E, Büken N. ;Tıpta Malpraktis ve Etik Yönleri,. In:Arda B. Büken NÖ. Duman YÖ. Öztürk H. Şahinoğlu S. Yetener M. Yıldız A., editors. yaşama Dair Etikçe Bir Bakış. Ankara: Ankara Tabip Odası; 2002. p.86-112.

Çetin, Gürsel, Yeni Yasalar Çerçevesinde Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Tıbbi Malpraktis ve Adli Raporların Düzenlenmesi, Sempozyum Dizisi No: 48, Şubat 2006.

Güngör, Pınar/ Doğan Merih, Yeliz/ Yaşar Kocabey, Meryem; “Farklı Ülkelerin Malpraktis Konusunda Yasal Düzenleme Girişimleri, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası”, Zeynep Kamil Tıp Bülteni, Cilt:43 Sayı:4, 2012.

Hancı, İ. Hamit: Malpraktis Tıbbi Girişimler Nedeniyle Hekimin Ceza ve Tazminat Sorumluluğu, Seçkin, Ankara 2002.

Taşcan, İdris / Çalışkan, Suat; Tıbbi Uygulama Hataları ve Hekim Suçları, Yeditepe Üniversitesi Yayınları, 2018.

Kayaer, Nebahat; Ceza Hukukunda Hekimin Tıbbi Müdahalesi Çerçevesinde İşlenen Taksirle Öldürme Suçu ( yayınlanmamış doktora tezi ) Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı, İzmir, 2012.


[1] Taşcan, İdris / Çalışkan, Suat; Tıbbi Uygulama Hataları ve Hekim Suçları, Yeditepe Üniversitesi Yayınları, 2018., s. 327.

[2]  Taşcan, İdris / Çalışkan, Suat; Tıbbi Uygulama Hataları ve Hekim Suçları, Yeditepe Üniversitesi Yayınları, 2018., s. 327.

[3]  Malpraktis kelimesi; Latincede “mala-praxis ” kelimesinden türetilmiş olup, başka birinin zararına neden olan meslek mensuplarının, kötü, dikkatsiz eylemleri manasına  gelir. Bu kavram, özen, eğitim, tecrübe, iyi yorum veya ehliyet eksikliği  gibi tüm eylemleri kapsar. Sağlık hizmeti sunan öznelerin kötü ve hatalı uygulamaları, makul olmayan beceri ve özen eksiklikleri sonucu hastanın zarar görmesi halini ifade eder. Bkz.; Büken ve Büken, 2002; s.:91; Hancı, 2002; s.: 17.

[4]  Çetin, Gürsel, Yeni Yasalar Çerçevesinde Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Tıbbi Malpraktis ve Adli Raporların Düzenlenmesi, Sempozyum Dizisi No: 48, Şubat 2006, s.31-42.; Pınar Güngör, Yeliz Doğan Merih, Meryem Yaşar Kocabey, “Farklı Ülkelerin Malpraktis Konusunda Yasal Düzenleme Girişimleri, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası”, Zeynep Kamil Tıp Bülteni, Cilt:43 Sayı:4, 2012.

[5] Literatürde, malpraktis kavramının bir hukuk terimi olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır. Malpraktis derken; “tıbbi ihmal nedeniyle zarara uğramış hastanın sağlık çalışanı aleyhine açtığı mahkeme ve onun süreci ”nden söz ediyoruz demektir. Burada, hasta gördüğü tıbbi zarar ve ziyanı maddi olarak tazmin etmesi için hekim (ya da zarardan sorumlu öteki sağlık çalışanı) aleyhine mahkemede dava açmaktadır.” Aydın, 1999; s.:45-50.

[6] Çetin, Gürsel, Yeni Yasalar Çerçevesinde Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Tıbbi Malpraktis ve Adli Raporların Düzenlenmesi, Sempozyum Dizisi No: 48, Şubat 2006, s.31-42.

[7] “Tıbbi Malpraktis Davalarındaki Artış: Son yıllarda tıbbi malpraktis ile ilgili gerek ceza gerekse tazminat davalarında önemli bir artış söz konusudur. Bu artış; gerek mahkemelerin arşivlerinde yapılan, gerekse bu davalarda mahkemelerce bilirkişi olarak görevlendirilen veya başlı başına araştırma yapan kurum ve kuruluşlarda yapılan istatistiksel çalışmalarda çok açık biçimde göze çarpmaktadır. Yüksek Sağlık Şurası, Adli Tıp Kurumu, Tabip Odaları, Sağlık Müdürlükleri bu kurum ve kuruluşların başında gelmektedir. Tıbbi malpraktis ile ilgili şikâyetlerin artmasının çok çeşitli sebepleri vardır. Hastalar›n genel olarak sağlık sisteminden ve bireysel olarak sağlık çalışanlarından beklentilerinin artmış olması, medya organlarının konunun üzerine fazlaca gitmesi nedeni ile toplumun hassasiyetinin artması, doğal sonuç olarak bazı avukatların bu tür davaları özel ilgi ve çalışma alanı olarak seçmeleri, en başta sayılabilecek sebepler arasındadır. Tıbbi malpraktis davalarındaki hızlı artış, sağlık çalışanları üzerinde ileri derecede tedirginlik yaratmıştır. Yeni Türk Ceza Yasasının bu konuda sağlık çalışanlarına daha fazla sorumluluk yüklediği inancı da bu tedirginliğin daha da fazla artmasına ve bir panik havası yaşanmasına neden olmuştur.” Bkz.;  Çetin, Gürsel, Yeni Yasalar Çerçevesinde Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Tıbbi Malpraktis ve Adli Raporların Düzenlenmesi, Sempozyum Dizisi No: 48, Şubat 2006, s.31-42.

[8] ( Nebahat Kayaer, Ceza Hukukunda Hekimin Tıbbi Müdahalesi Çerçevesinde İşlenen Taksirle Öldürme Suçu ( yayınlanmamış doktora tezi ) Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı, İzmir, 2012, s.237 vd ) YCGK, E. 2017/12-271, K. 2017/278, T. 16.5.2017.