İşte o yazı;

İktidarın müdahaleleriyle siyasallaşan TÜBİTAK "yerlilik ve kültürel uyum" arayan kurum olmuş! 
 

Bir hafta kadar önceydi, CNN Türk'te izlediğim bir programda, Ar-Ge (Araştırma Geliştirme) çalışmalarında ülkemizin acınası durumunu bir kez daha izledim. "Dünyanın 1001 Hali" başlıklı programı hazırlayan ve sunan sevgili Emin Çapa, geçen hafta, Güney Kore ve Türkiye'nin  Ar-Ge verilerini karşılaştırıyordu. Program ilerledikçe, farkın kapanması için imkansız gibi görünen topyekün, adeta Ar-Ge devrimi yapmamız gerektiği anladım.

Ar-Ge'nin gelişmesinden sorumlu kılınan  TÜBİTAK'ın (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu) kuruluş kanunu 1963 yılında çıkarılmıştı.Kanunun kabul edildiği gün hatırlamadığım bir nedenle Meclisteydim. İki gün önce, devrim sayılabilecek Sendikalar Kanunu ile Toplu Sözleşme kanunları da kabul edilmişti.

Bu kanunları Komisyonlarda ve genel kurulda madde madde savunan İstanbul Milletvekili Coşkun Kırca'yı gördüm, Sendikalar Kanunu'nun çıkışı için kutladım. Biraz sonra Başbakan Yardımcısı Turhan Feyzioğlu geldi; çok heyecanlıydı, TÜBİTAK Kanunu'nun oylanıp geçmiş olmasına seviniyordu, yerinde duramıyordu sanki! "Çok önemli, bizi asıl Batı'ya taşıyacak kurum" gibi şeyler söyledi TÜBİTAK için.

Emin Çapa'yı dinlerken o günleri hatırlamış ve başarılı olamadığımıza hayıflanmıştım.
  

Ülkemizdeki Ar-Ge çalışmalarını irdeleyen programı izlememden bir hafta geçti geçmedi, dünkü Hürriyet'te, "50 Bin Kitap Toplatma Kararı" başlıklı haberle karşılaştım. Haberde, TÜBİTAK’ın yıl içinde "Türk kültürüne ve manevi değerlere ters düştüğü" gerekçesiyle 50 bin kitap için toplatma kararı verdiği, “yerlilik ve kültürel uyum” kriterlerine göre incelenen kitaplar sakıncalı bulunursa imha edileceği yazıyordu.

"17-25 Aralık operasyonunun ardından" başlanana incelemede, Kurumdaki geniş çaplı yeniden yapılanmayla birlikte popüler bilim kitaplarına ‘yerlilik ve kültürel uyum’ gibi iki kriter getirilmiş, (Kurum) Yayın Kurulu’nun incelemelerinin ardından bu kitaplar sakıncalı bulunursa imha edilecekmiş!

Belli ki bir dönem basılan kitaplar şimdi toplatılıp imha edilecek!

Önce kitap yayınının 17-25 Aralık olaylarıyla ilişkilendirilmesinin garabeti dikkatimi çekti. Sonra kitapların inceleme kriteri:

"Türk kültürüne ve manevi değerlere ters düşme" ve “yerlilik ve kültürel uyum” gerekçeleriyle TÜBİTAK'ın ne ilgisi olabilirdi? Bundan önce, nasıl olursa olsun bir kültür tanımlanıp, o kültürün küçüklere aşılanması, büyüklere anlatılması TÜBİTAK'ın görevi haline ne zaman, nasıl getirilmiş, hayret etmez misiniz?

TÜBİTAK adında var "Bilim" ve "Teknik"; bilim ve tekniğin yerlilik ve kültürel uyumla nasıl ilişkisi kurulmuş anlamakta zorlanıyorum.

Haberi ürpererek okudum; Ortaçağ kafasıdır kitap yakmak; bu kafa 50 bin kitabı da, 500 bir kitabı da imha eder; bu kafa evlerimizdeki kitabları da inceler, bizi, çocuklarımızı ve torunlarımızı korumak (!) için yakar!

Bu kitaplar önce basılıp sonra incelenmediğine göre, eski kritere göre hazırlanmış, basılmış; akla bakar mısınız, şimdi değişen ölçüye uygunluk incelenecek! İki yıl önce hazırlanıp, herhalde bilgi ve tekniğin gelişmesine uygun bulunmuş kitaplar, şimdi yeniden "Türk kültürüne ve manevi değerlere" ters düşüp düşmediğine bakılacak.

TÜBİTAK'ın başında kim var, haksızlık yapmaktan çekindiğimden öğrenmek istemedim. Haberin doğru olmamasını diliyorum.

Ancak ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler, anlaşılan kitapla ilgili bir şey var.

İşin özü TÜBİTAK'ın, okunmak için kitap ve dergi yayımlaması politikasıdır.

Bence TÜBİTAK, halka yaygın, kültürel ve sanatsal yayımdan kaçınmalı, bilimsel ve teknik yayımları desteklemeli,ilke olarak halka yaygın kitap ve dergi yayımlamamalıdır.

Halka yaygın kitap yayımlamak, TÜBİTAK'ın kuruluş amacında yoktur.

Kanun'un 2005 ve 2014 değişiklikleriyle, "idarî ve malî özerklik" kağıt üzerinde korunmuş, ilkelerin esası buharlaşmıştır. İktidarın müdahaleleriyle Kurum siyasallaşmış ve siyasallaşma kitap imha dönemine kadar gelmiştir.  

Zavallı Feyzioğlu, kanunun çıktığı günkü sevincin bunun için miydi? 


Kaynak: Radikal