Bir suçun işlendiği iddiası ile başlayan soruşturma için önemli olan; maddi hakikate ve adalete ulaşmak olmakla birlikte, bunun usule uygun, insan hak ve hürriyetlerine saygı çerçevesinde, yani şüphelinin ve sanığın hakları gözetilerek gerçekleştirilmesi gerekir. Kamu davasının açılması ile başlayan kovuşturma aşamasında; tutuklu sanığın tutukevinden/cezaevinden, dava konusu suçtan dolayı cumhuriyet savcısının kararı ile alınması mümkün değildir. Sanık; tutuklu bulunduğu sırada bir başka suç işlemişse veya tutuklanmadan evvel işlediği bir başka suç ortaya çıkmışsa, başlatılacak veya başlatılmış soruşturma kapsamında “şüpheli” sıfatı ile ifade verecek ve cumhuriyet savcısı gerekli koruma tedbirlilerinin tatbiki yoluna başvurabilecektir.

Bu yazımızda; soruşturma aşamasında şüphelinin aynı suçtan dolayı cumhuriyet savcısı veya kolluk tarafından yeniden ifadesinin alınmasını, bu maksatla veya “araştırma” amaçlı olarak cezaevinden çıkarılıp, adliyeye veya kolluk binasına veya suç yerine götürülmesi hususunu değerlendireceğiz.

Prensip olarak; soruşturmayı yöneten ve soruşturmanın amiri olan cumhuriyet savcısı, maddi hakikate ve adalete ulaşabilmek amacıyla, hem şüphelinin aleyhine ve hem de lehine olabilecek delilleri toplayıp değerlendirmek, kamu davası açılması için yeterli delillerin olup olmadığını tespit etmek zorundadır. Soruşturma aşamasında şüpheli; savcılık makamına davet edilebilir, zorla getirilebilir, gözaltına alınabilir, hakim kararı ile tutuklanabilir veya adli kontrole tabi tutulabilir. Tüm bunlarda amaç şüpheliyi cezalandırmak değil, maddi hakikate ve adalete ulaşmaktır. Bu kapsamda; şüphelinin tutuklanması, onun aynı suçtan ve soruşturmadan dolayı cumhuriyet savcısı ve kolluk tarafından ek ifadesinin alınmasını engellememelidir. Ancak Kanunda ve uygulamada, tutuklu şüphelinin aynı suçtan dolayı ve hatta işlediği iddia edilen başka bir suçtan dolayı bile, tutuklu bulunduğu yerden çıkarılamayacağı ve/veya ek ifadesinin alınamayacağı, bunun SEGBİS yöntemine başvurularak veya doğrudan cumhuriyet savcısının tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumuna gitmesi suretiyle mümkün olabileceği ileri sürülmektedir. Şüphelinin yanında avukatının bulunmadığı dönemde (01.12.1992 tarihinde yürürlüğe giren 3842 sayılı Kanun öncesi); özellikle tutuklu şüpheliye baskı, zor ve işkence tatbiki iddialarının önüne geçilebilmesi maksadıyla, tutuklu şüphelinin ceza infaz kurumundan alınmasına ilişkin usullere karşı çıkılırdı. Belirtmeliyiz ki, bu sorun tutuksuz soruşturulan şüpheliler için de geçerli idi.

Kanaatimizce; aşağıda yer verilen açıklamalara geçmeden evvel, bir soruşturma kapsamında tutuklu veya tutuksuz yargılanan şüphelinin ek ifadesine, yürütülen araştırma kapsamında bilgilerin ve delillerin şüpheliye sorulmasına ihtiyaç duyulabilir ki bu ihtiyacı, şüphelinin keyfi olarak ceza infaz kurumundan alınması, bu yolla baskı altına alınıp şüpheliden zorla ikrar veya başka delil elde edilmesi veya tutuksuz şüphelinin keyfi şekilde tekrar savcılığa veya kolluğa götürülmesi olarak değerlendirmemek gerekir. Eğer şüphelinin aynı suçtan dolayı ek ifade için çağırılması veya alınması keyfi veya şüpheliyi zorlamaya yönelik ise, zaten bu usulün hukuken kabulü mümkün değildir. Ayrıca, şüphelinin yanında avukatı olacağı için bu hukuka aykırılığa da izin verilmeyecektir. Kaldı ki; Ceza Muhakemesi Kanunu m.148/4’e göre, şüpheliden avukatının yanında bulunmadan alınan ifade ve bu yolla elde edilen deliller şüpheli tarafından doğrulanmadıkça “hukuka aykırı delil” sayılır ve geçerli olmaz.

Tutuklu olsun veya olmasın şüphelinin her türlü ifadesinin ve ek ifadesinin, edinilen bilgilerin ve delillerin kendisine sorulması veya bunların doğrulanması kapsamında araştırma ve çalışmaların yasal usulle yerine getirilmesi ve tüm bu tasarrufların şüpheliye hukuki yardımda bulunacak bir avukat eşliğinde gerçekleştirilmesi gerekir. Esas olan budur, ancak biliyoruz ki CMK m.150’de öngörülen zorunlu müdafilik sınırından dolayı bu usul gözardı edilecektir. Şüphelinin iradesine usule aykırı müdahale edildiğine dair iddiaların önüne geçilmek istenmekte ise; soruşturma aşamasında şüphelinin ek ifadesinin alınması veya tutuklu bulunduğu yerden çıkarılması işlem ve tasarrufları sırasında, yanında kendisine hukuki yardımda bulunacak bir avukatın bulunması isabetli olacaktır.

Bazı suçlarla ilgili olarak elde edilen bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hallerde tutuklu şüphelinin cezaevinden alınması konusunda en belirgin ve yürürlükte olan düzenleme, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkma halleri” başlıklı 92. maddesinin 2. fıkrasında yer almaktadır.

İnfaz Kanunu m.92/2’ye göre;

“5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan suçlarla ilgili olarak alınan bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hallerde, hükümlü veya tutuklular, rızaları alınmak koşuluyla, ilgili makamın ve cumhuriyet başsavcılığının talebi üzerine hakim kararı ile geçici sürelerle ceza infaz kurumundan alınabilirler. Bu süreler, hükümlü veya tutuklu dinlendikten sonra işin niteliğine göre, her defasında dört günü ve hiçbir surette onbeş günü geçmemek üzere hakim tarafından tayin olunur ve hükümlülük ve tutuklulukta geçmiş sayılır. Ceza infaz kurumundan ayrılış ve dönüşlerinde hükümlü veya tutuklunun sağlık durumu doktor raporu ile tespit edilir. Yer gösterme sırasında yapılan işlemlere ilişkin belgelerin bir örneği ilgilinin dosyasında muhafaza edilmek üzere cumhuriyet başsavcılığına gönderilir”.

Hükümde geçen 5271 sayılı Kanunun 250. maddesi yürürlükten kaldırılmış, yerine önce 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesi getirilmiş olup, daha sonra bu madde de yürürlükten kaldırılarak 3713 sayılı Kanuna geçici 14. madde eklenmiştir. Geçici 14. maddenin 6. fıkrasında; her ne kadar CMK m.250 ve TMK m.10 mülga edilseler de, bu maddelerde suçlarla ilgili yapılan atıfların Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen hangi suçlara yapıldığı ortaya koyulmuştur. Bu nedenle, İnfaz Kanunu’nun 92. maddesinin 2. fıkrasının yürürlükte olduğu ve bahse konu suçlar yönünden tatbikine devam edildiği anlaşılmaktadır. Ancak hükme göre, tutuklunun veya hükümlünün rızası alınmadan tutukevi ve cezaevi dışına çıkarılabilmesi mümkün değildir. Tutuklunun veya hükümlünün rızasının alınması ve hükümde belirtilen şartlara uyulması kaydıyla; ifadesinin alınması, yer göstermenin yapılması veya soruşturma kapsamında elde edilen bilgilerin doğruluğunun araştırılması amacıyla tutuklu şüphelinin ceza infaz kurumundan alınması mümkündür. İlgili cumhuriyet başsavcılığının talebi ve hakimin kararı ile tatbik edilecek bu usulde, tutuklu şüpheli ifadesinin alınması ve bilgilerin doğruluğunun araştırılması kapsamında kollukta tutulabilecektir. Ancak tekrar belirtmek isteriz ki, bu hükmün tatbikinde tutuklu veya hükümlünün rızasının herhangi bir baskıya sebebiyet vermeden alınması şarttır. Bulunduğu yerden alınmaları tutuklu veya hükümlünün lehine ise rıza gösterecekleri, aleyhine ise rıza göstermeyecekleri düşünülebilir.

Bu tespit sonrasında aşağıda, konu ile ilgili yürürlükte olmayan ve olan hükümleri dikkate alarak açıklamalara yer verilmiştir.

CMK m.91/6’ya göre; Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hakiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz”.

Kanun koyucu, şüphelinin aynı suçtan dolayı tekrar yakalanabilmesi ve dolayısıyla ifadeye tabi tutulabilmesi için özel bir hüküm öngörmüştür. Bu hüküm dışında, şüphelinin aynı suçtan dolayı yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça yakalanabilmesi, nezarethaneye alınabilmesi ve yeniden ifadesine başvurulabilmesi hukuka aykırıdır.

CMK m.91/6 yürürlükte olup, aşağıda bu konuda olağanüstü hal döneminde tatbik edilen ve sonra kaldırılan, olağanüstü hal kaldırıldıktan sonra üç yıl süre ile devam edecek hükümler hakkında bilgi verilecektir.

Olağanüstü hal döneminde bazı suçlarla sınırlı olarak uygulanmak üzere 668 sayılı KHK’nın 3. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendi ile 670 sayılı KHK’nın 8. maddesinde, tutuklu veya hükümlüler ile şüphelilerin ceza infaz kurumlarından alınmalarına ilişkin hükümlere yer verildiği görülmektedir.

27.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren ve 21.07.2018 tarihinde yürürlüğü son bulan 668 sayılı KHK’nın 3. maddesinin birinci fıkrasının (ö) bendine göre;

“Bu maddede sayılan suçlarla ilgili olarak, alınan bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hallerde, tutuklu veya hükümlüler yetkili Cumhuriyet savcısının talebi ve sulh ceza hakimliğinin kararı ile geçici sürelerle ceza infaz kurumundan alınabilirler”.

17.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren ve 21.07.2018 tarihinde yürürlüğü son bulan 670 sayılı KHK’nın 8. maddesine göre;

“26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar bakımından, şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında bu işlem, olağanüstü halin devamı süresince, cumhuriyet savcısı veya cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluk tarafından yapılabilir”.

27.07.2016 tarihinde yürürlüğe giren 668 sayılı KHK’da geniş bir kapsamın öngörüldüğü, sadece şüpheliden değil, tutukludan ve hükümlüden bahsedildiği, ancak cumhuriyet savcısının kararının yeterli olmadığı, savcının talebi ve sulh ceza hakimliğinin kararı ile geçici süre tutukluların ve hükümlülerin ceza infaz kurumlarından alınabilmesinin mümkün kılındığı, bununla birlikte hükümde “kolluk” ibaresine yer verilmediği, bu nedenle tutuklunun veya hükümlünün ceza infaz kurumundan alınacağı yerin cumhuriyet savcısı tarafından belirlenmesi gerektiği ve dolayısıyla suçla ilgili elde edilen bilgilerin doğruluğunun araştırılmasının da cumhuriyet savcısı tarafından yapılması düzenlenmiş idi. Ancak suçla ilgili elde edilen bilgilerin doğruluğunun araştırılması bakımından zorunlu görülen hallerde, uygulamada bu araştırmanın savcı nezaretinde kolluk tarafından yapılacağı tartışmasızdır.

Yukarıda yer alan hüküm gibi şu an yürürlükte olmayan 670 sayılı KHK’nın 8. maddesinde; olağanüstü hal süresince bazı suçlar yönünden şüphelinin suça konu aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınma ihtiyacının ortaya çıkması halinde, bu işlem cumhuriyet savcısı veya cumhuriyet savcısının yazılı emri ile kolluk tarafından yapılabilecektir. Hükümde her ne kadar aynı olayla ilgili olarak tekrar ifadesi alınacak şüphelinin tutuklu olup olmadığından bahsedilmese de, bu konuda bir sınırlama öngörülmediğinden, tutuklu şüphelinin de aynı olayla ilgili tekrar ifadesinin alınmasına ihtiyaç olması durumunda kolluk tarafından ifadesine başvurulabilecektir. Ancak bu ifadenin nerede alınacağı hususunda 670 sayılı KHK’nın 8. maddesinde bir açıklığa yer verilmemiştir. Kanaatimizce tutuklu şüphelinin ifadesi cumhuriyet savcısı tarafından alınacaksa adliyede veya adli kolluk binasında, kolluk tarafından alınacaksa da şüphelinin adli kolluğa getirilmeksizin bulunduğu ceza infaz kurumunda ek ifadesi alınmalıdır. Bir diğer görüşe göre; maddede açıklık olmadığından, her durumda, yani tutuklu şüphelinin ek ifadesini cumhuriyet savcısı alacaksa bu ifadenin ceza infaz kurumunda alınması gerekir.

670 sayılı KHK m.8’de, 668 sayılı KHK m.3/1-ö’de olduğu gibi ilgilinin geçici süre ile ceza infaz kurumundan alınabileceğine dair bir hükme yer verilmemiştir. Tutuklu şüpheli ceza infaz kurumundan alınmak isteniyorsa, bunun 670 sayılı KHK m.8’e göre değil, 668 sayılı KHK m.3/1-ö’ye göre yapılması gerekirdi ki, bunun da prosedürü ayrıca öngörülmüş idi.

Nihai olarak; şu an yürürlükte olmayan iki hükümle ilgili de yapılacak yorum, 668 sayılı KHK’da yer alan hükümde tutuklunun veya hükümlünün bir araştırma için ceza infaz kurumundan alınabilmesi ve 670 sayılı KHK’da bulunan düzenleme ile de tutuklu şüphelinin bulunduğu ceza infaz kurumunda ek ifadesinin alınması mümkün olabilmekte idi.

Olağanüstü hal kaldırıldıktan ve olağan hukuk düzenine geçildikten sonra, yukarıda yer alan iki hükümden 668 sayılı KHK’da öngörülenin yerine, 31.07.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7145 sayılı Kanunda bir hükme yer verilmediği, bu nedenle artık tutuklunun veya hükümlünün bazı suçlar yönünden elde edilen bilgilerin doğruluğunun araştırılması için zorunlu görülen hallerde ceza infaz kurumundan alınabilmesinin mümkün olamayacağı, ancak ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu veya hükümlünün bulunduğu yerde bir suç işlemesi halinde başlayan yeni soruşturma kapsamında tatbik edilecek yakalama ve gözaltına alma tedbirleri ile ilgili bulundukları yerden alınıp kolluk binasına veya adliye binasına götürülmesinin imkan dahilinde bulunacağı kanaatindeyiz.

7145 sayılı Kanunun 13. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen geçici 19. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi, yukarıda açıkladığımız ve şu an yürürlükte olmayan 670 sayılı KHK m.8 ile aynı hükmü içermektedir. Buna göre;

“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından:

b) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında bu işlem, cumhuriyet savcısı veya cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluk tarafından yapılabilir”.

7145 sayılı Kanunla Terörle Mücadele Kanunu’na eklenen bu hükme göre; ancak şüphelinin soruşturmaya konu aynı fiille ilgili olarak yeniden ifadesinin alınmasına dair ihtiyacın ortaya çıktığı durumda, cumhuriyet savcısı veya cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluk tarafından ifade alınma işlemi gerçekleştirilir. Bu ihtiyacın ortaya çıkıp çıkmadığına dair talep kolluktan gelse de, yeniden ifade alınmasına ihtiyaç olup olmadığına dair nihai kararı cumhuriyet savcısı verecek, dilerse cumhuriyet savcısı bu ifadeyi kendisi alabileceği gibi, uygun görmesi ve yazılı talimatının olması halinde adli kolluk da şüphelinin ek ifadesine başvurabilecektir.

Sadece tutuklu olmayan şüphelilerin değil, tutuklu şüphelilerin de aynı olayla ilgili yeniden ifadelerine başvurulabilir. Önemli olan bu ifadenin nerede ve ne şekilde alınacağıdır. Bizce; yeniden ifadeyi alacak olan kolluksa tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumuna giderek, yeniden ifadeyi cumhuriyet savcısı alacaksa, SEGBİS ile veya tutuklu şüphelinin bulunduğu ceza infaz kurumuna gitmek suretiyle, tutuklu şüpheli ceza infaz kurumundan çıkarılmadan ek ifade alınma işlemi yerine getirilecektir.

Tutuklu şüphelinin bulunduğu ceza infaz kurumundan çıkarılabilmesi için, “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı Anayasa m.13 uyarınca kanunun açık hükmüne ihtiyaç bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle; yukarıda açıkladığımız 668 sayılı KHK m.3/1-ö’ye benzer bir yasal düzenlemenin olmadığı durumda, aynı suçla ilgili olarak, şüphelinin iradesi dışında cumhuriyet savcısının talebi ve sulh ceza hakimliğinin kararı ile geçici süre için ceza infaz kurumundan alınması kabul edilemez.

7145 sayılı Kanunla eklenen ve yürürlüğe girdiği andan itibaren üç yıl süre ile tatbiki mümkün kılınan TMK geçici m.19/1-b kolluğun soruşturmaya konu aynı olayla ilgili şüphelinin yeniden ifadesini alabileceğini öngörse de, geçici maddenin bütününde ek ifade alınması için yer belirtilmediği, tutuklu şüphelinin bulunduğu yerden alınacağına dair bir açıklamanın da olmadığı, yukarıda açıkladığımız 668 sayılı KHK m.3/1-ö’de yer alan “alınabilir” ibaresine bu hükümde yer verilmediği, bu sebeple de cumhuriyet savcısının veya cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluğun aynı şüpheliden yeni beyanı, şüpheliyi adli kolluğa veya adliyeye getirtmek suretiyle değil, bulunduğu yerde almasının hukuka uygun olacağı, belki cumhuriyet savcısının SEGBİS ile de ifadeyi almasının mümkün olabileceği söylenebilir.

Aksi görüşe göre; her ne kadar kanun koyucu TMK geçici m.19’da tutuklu şüphelinin bulunduğu yerden alınamayacağına dair bir hükme yer vermediği, bu nedenle de tutuklu şüphelinin bulunduğu yerde ek ifadesinin alınacağı ileri sürülse de, bunun kabulü mümkün değildir, çünkü kanun koyucunun geçici m.19’da bu şekilde bir açıklığa yer vermesine gerek bulunmamaktadır. Hükümde; şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacının ortaya çıktığı durumlarda, cumhuriyet savcısı veya cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluğun yeni ifade alma işlemi yapabileceği belirtildiğinden, bu işlemin tamamlanacağı yerin cumhuriyet savcısının veya kolluğun takdirine bağlı olarak ceza infaz kurumu veya adliye veya adli kolluk binası veya teknik imkanların elverişli olması halinde cumhuriyet savcısı bakımından SEGBİS kullanılarak yerine getirilebilmesi mümkündür. Bu düşünceye katılmadığımızı, 668 sayılı KHK m.3/1-ö’de olduğu gibi ek işlem veya ifade için tutuklu bulunduğu yerden şüphelinin alınabilmesine dair açık yasal bir düzenleme bulunmadıkça, ek ifadenin tutuklu şüphelinin bulunduğu ceza infaz kurumunda yerine getirilmesi isabetli ve mümkün olabilecektir.

Son olarak; konu ile ilgili en net düzenlemenin tutukevinde veya ceza infaz kurumunda bulunan tutuklunun veya hükümlünün özgür iradesi ile vereceği rıza alınması kaydıyla İnfaz Kanunu m.92/2’de düzenlendiği söylenebilir.

.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.