Tutukluluğun incelenmesi başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu m.108/1’e göre “Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından 100. madde hükümleri gözönünde bulundurularak, şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir”.

Hükümde, soruşturma aşamasında tutukluluğun incelenmesi sırasında şüpheli veya müdafiin sulh ceza hakimi tarafından huzurda dinlenmek suretiyle karar verileceği ifade edilmiştir. Kanun koyucu; “şüpheli ve müdafii” yerine “şüpheli veya müdafii” ibaresini kullanarak, tutukluluğun incelenmesinde şüpheli ve müdafiinden birisinin dinlenilmesini yeterli görmüştür.

CMK m.108/1 yönünden iki konuyu inceleyeceğiz. İlk olarak; “Tutuklama kararı” başlıklı CMK m.101/3’de, tutuklama istenildiğinde şüpheli veya sanığın müdafiin yardımından yararlanacağı, tutukluluğun uzatılmasını düzenleyen CMK m.102/3’de de benzer bir hüküm yazılı olduğu halde, CMK m.108/1’de aynı yönde hükme yer verilmediğini görmekteyiz. Aşağıda, önce avukatın bulunma zorunluluğunu ortadan kaldıran hükmü değerlendireceğiz. İkinci olarak da; CMK m.108/1’e göre yapılacak incelemede şüphelinin SEGBİS yöntemi ile bulunduğu tutukevinden dinlenip, tutukluluk halinin incelenmesinin mümkün olup olmayacağı hakkında kısa açıklama yapacağız.

1- Yargılamada uygulanan tutuklama tedbirinin şartları CMK m.101’de gösterilmiştir. Cumhuriyet savcısı tarafından tutuklanması talep edilen şüpheli veya sanığın yanında müdafii bulunmak zorundadır. CMK m.101/3’e göre, hakkında ilk defa tutuklanması talep edilen, yani bir tutuklama kararına bağlı olarak tutukluluğunun devamı talep edilmeyen şüpheli veya sanığa hukuki yardım yapacak bir avukat bulunmalıdır. Benzer düzenleme, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler ile görevine giren işlerde azami tutukluluk süresini düzenleyen CMK m.102/3’de de yer almaktadır. CMK m.102/3’e göre,“Bu maddede öngörülen uzatma kararları, cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir”. Aksi halde, ilk defa tutuklama veya tutukluluğun uzatılması talebinin kabulü veya reddi kararı hukuka aykırı olacaktır. Tutuklama veya tutukluluğun uzatılması talebi reddedildiğinde, yanında avukat bulunmayan şüpheli veya sanık için esasa etkili bir hak ihlali doğmayacaksa da, tutukluluğun kabulü durumunda hukuki yardım eksikliğine bağlı ciddi bir aykırılıkla karşılaşılacağı tartışmasızdır.

CMK m.102/3’de düzenlenen tutukluluğun uzatılması usulünde; şüpheli veya sanık ile müdafii, hakim veya mahkeme huzurunda hazır bulundurulmalıdır. Tutukluluğun uzatılması, buna itiraz ve ara incelemeler dahil tüm tutukluluğun uzatılması tasarruflarında şüpheli veya sanığın yanında avukatı da hazır bulundurulmalıdır.

Sorun; ilk defa tutuklamaya sevk veya tutukluluğun uzatılmasında değil, bunlar dışında kalan tutukluluğa itiraz, tahliye talebi ve tutukluluğun incelenmesi sırasında yaşanacaktır.

“Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı Anayasa m.19’da; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişinin, ancak adaletten kaçmasını, delilleri ortadan kaldırmasını veya değiştirmesini önlemek amacıyla kanunda gösterilen hallerde ve hakim kararına bağlı olarak tutuklanabileceği ifade edilmiştir. Tutuklanan kişinin, makul sürede yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakkı vardır. Tutuklanan kişi, hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma ve en kısa sürede hakkında karar verilmesini bu yargı merciinden talep etme hakkına sahiptir.

Buna benzer hükümler “Özgürlük ve güvenlik hakkı” başlıklı İHAS m.5’de de bulunmaktadır ki, Anayasa m.19’un hükümleri de bu 5. maddeden alınmıştır.

“Hak arama hürriyeti başlıklı Anayasa m.36/1’e göre “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”. Görüleceği üzere hükümde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanacağı ifade edilerek, açık bir düzenlemeye yer verilmese de bir avukatın hukuki yardımından faydalanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Bu sebepledir ki; “İfade ve sorgunun tarzı” başlıklı CMK m.147/1-c’de, şüpheli veya sanığın müdafi seçme hakkı ve müdafiin hukuki yardımından yararlanması öngörülmüştür. Şüpheli veya sanığın müdafiden hukuki yardım alması, CMK m.149, 150 ve 154’de net bir şekilde düzenlenmiştir. CMK m.149/3’e göre “Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz”. Hükümde net bir şekilde, soruşturma ve kovuşturma aşamalarının her aşamasında ve dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını kısıtlanma veya bu kısıtlılığın devam etme ihtimalinin bulunduğu tutukluluğun istenmesi, devamı veya uzatılması safhalarında şüpheli veya sanığın yanında kendisine hukuki yardımda bulunacak bir avukat bulundurulmalıdır. Aksi halde; Anayasa, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, buna paralel suçsuzluk/masumiyet karinesi altında yargılanan şüpheli veya sanığın haklarının tam manası ile korunduğundan ve itham sisteminde suçlanan kişi konumunda olan şüpheli veya sanığa bir avukatla hukuki yardım sağlanıp, birey ile kamu arasında kurulması gereken dengeye ulaşıldığından bahsedilemez.

CMK 108/1’de yer alan “şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar verilir” ibaresi, “şüpheli ve sanık dinlenilmek suretiyle karar verilir” olarak değiştirilmelidir. Bu yolla, ilk tutukluluğa sevkte ve tutukluluğun olağan süreleri sayılan asliye ceza mahkemesinin görevine giren işlerde bir yılı ve ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde de iki yılı aşan tutukluluğun uzatılmasında öngörülen avukat bulundurma zorunluluğu, tutukluluğun ara incelemeleri dahil tutuklama tedbiri ile ilgili tüm aşamalarda uygulanacaktır.

Yukarıda zikrettiğimiz Anayasa, İHAS ve CMK hükümleri dikkate aldığımızda, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının korunması bakımından şüpheli veya sanığın yanında bulunması gereken müdafiinin hazır olmadan yalnızca şüpheliyi veya sanığı dinlemek suretiyle tutukluluk incelemesinin yapılması doğru değildir. Bu usul, hem zorunlu müdafiliği düzenleyen CMK m.150/2-3’e ve hem de soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanığın yanında bulunup hukuki yardım yapması hakkının engellenemeyeceği ve kısıtlanamayacağını öngören CMK m.149/3’e aykırıdır. Bu nedenle, şüpheli veya sanığın müdafii hazır bulunmaksızın ve dinlenmeksizin yapılan tutukluluk incelemeleri, bahsettiğimiz Kanun hükümlerine aykırıdır. Bundan öte, yalnızca şüpheli veya sanığın dinlenilmesi suretiyle tutukluluk incelemesinin yapılabileceğini ifade eden 108. madde ile yukarıda yer alan Anayasa ve İHAS hükümlerini bağdaştırmak da mümkün değildir.

Hak arama hürriyeti, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, bunların yanında Anayasa m.36/1 ve İHAS m.6’da güvence altına alınan dürüst yargılanma hakkının geniş anlamı ve dolayısıyla şüpheli ve sanık haklarını koruyucu kapsamı esas alındığında, tutukluluk incelemesi sırasında şüpheli veya sanığın bir avukatın hukuki yardımından yararlanamayacağı düşünülemez. Kanaatimizce CMK m.108’de düzenlenen tutukluluğun incelenmesinde, şüpheli veya sanık ile avukatı birlikte olmalı veya şüpheli veya sanık hazır edilemese bile avukatının beyanı, yani tutuklunun salıverilmesi ile ilgili gerekçe ve talepleri hakim veya mahkeme tarafından dinlenmelidir.

2- CMK m.108/1’e göre yapılacak incelemede, şüphelinin SEGBİS adı ile bilinen ses ve görüntü bilişim sistemi kullanılarak bulunduğu tutukevinden dinlenip, tutukluluk halinin incelenmesi mümkün değildir. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını kısıtlayan bir tedbirin devam edip etmeyeceği konusunda, hakkında kısıtlama uygulanan kişinin aleyhine bir uygulama yapılamaz. Anayasa m.13’e uygun olarak çıkarılmış bir kanun hükmü olmadıkça, kişi hak ve hürriyetlerinin kısıtlanması mümkün değildir.

“SEGBİS” yönteminde; şüphelinin, sanığın, tanığın veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmesi öngörülmüştür. Örneğin, elde olmayan nedenlerle hazır edilemeyen veya can güvenliği veya kaçırılma ihtimalini gösteren somut şüphelerin varlığı halinde sanığın SEGBİS yöntemi kullanılarak, bulunduğu cezaevinden duruşmaya eşzamanlı katılabilmesi mümkün olabilmektedir.

Elbette SEGBİS yöntemi, istisna olarak uygulanmalı, sanığın duruşma salonunda ve duruşmada bulunma ve savunma hakları ile “delillerin doğrudan doğruyalığı” ve “yüz yüze yargılanma” ilkelerini zedeleyecek şekilde uygulanmamalıdır. Bir başka ifadeyle, kovuşturmanın asli süjesi olan ve yokluğunda yargılama yapılmaması prensip olarak kabul edilen sanığın, bazı teknik imkanların sağladığı kolaylıklardan hareketle duruşmaya gelmesi ve getirilmesi engellenmemelidir.

CMK, hangi hallerde SEGBİS yönteminin uygulanacağını belirtmiştir. Buna göre; hakim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde başka bir yerde yakalanan ve en geç 24 saat içinde yetkili hakim veya mahkemenin önüne çıkarılması mümkün gözükmeyen şüpheli veya sanığın sesli ve görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hakim veya mahkeme tarafından sorgusu yapılır veya ifadesi alınır (CMK m.94/2). Cumhuriyet savcısı veya kolluk, şüphelinin ifadesini SEGBİS yöntemini kullanarak alamaz.

CMK m.180/5’e göre, tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü veya sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle beyanının alınması mümkündür. Tanık veya bilirkişinin ikametgahlarının yetkili mahkemenin yargı çevresinde bulunması durumunda SEGBİS yönteminin kullanılması suretiyle bu kişilerin ifade ve beyanlarının alınması mümkün değildir. Belki bunun istisnası, davayı görmekte olan mahkemenin büyükşehir belediye sınırları içerisinde olması durumunda gündeme gelebilir (CMK m.180/4).

CMK m.180/3’de ilginç bir hüküm vardır; maddenin başlığı “Tanık ve bilirkişinin naiple veya istinabe yoluyla dinlenmeleri” olduğu halde, 3. fıkrada sanık ve müdafiin dinlenmesinden de bahsedildiği, oysa bu konunun CMK m.196’da özel olarak düzenlendiği, dolayısıyla sanığın ve onu temsilen haklarını kullanmaya yetkili avukatının dinlenmelerinde CMK m.191 ve devamı maddeleri ile m.216’nın esas alınması isabetli olacaktır.

“Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı CMK m.196/2’de, alt sınırı 5 yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda istinabe suretiyle sanığın sorgusunun yapılamayacağı ve yetkili mahkemede hazır bulundurulması zorunluluğu öngörülmüştür. CMK m.196/4’de, sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı halinde bu yöntemin uygulanacağı ifade edilmiştir.

Görüleceği üzere 196. maddede sanığın duruşmaya gelmesi, yani sorgusunun yetkili mahkemede yapılması esası kabul edilmekle birlikte, alt sınırı 5 yıl hapis cezasından az olan suçlarda ve SEGBİS yöntemi varsa ceza sınırı bakımından fark olmaksızın sanığın sorgusunun uzaktan yapılabileceği anlaşılmaktadır.

Sanığın mahkemede, yani yargılanacağı duruşma salonunda hazır olup davaya katılması istisna olamaz. Bunun sebebi; yargılamayı yapacak mahkemenin sanığın sorgusunu doğrudan yapması, onu tanıması, suçun unsurları, delillerin tartışılması ve cezanın bireyselleştirilmesi, “delillerin doğrudan doğruyalığı” ve “yüz yüze yargılama” ilkelerine dayanmaktadır. Bu esastan, ceza miktarının azlığı veya SEGBİS yönteminin varlığı nedeniyle sapmak dürüst yargılanma hakkının korunması açısından doğru sonuçlar vermeyecektir. Zorunlu olmadığı halde, yani duruşmaya getirilebilmesi mümkün olduğu halde SEGBİS ile sorgusu yapılan veya celselere uzaktan katılan sanığın, dürüst yargılanma hakkından beklenen şekilde duruşmaya etkin katılımı, delilleri tartışması, savunma hakkını kullanması ve duruşma salonunda bulunanlarla yüzleşmesi sağlanamayacaktır.

Bu nedenle, suça karşılık gelen ceza miktarı fark etmeksizin uygulanabilen SEGBİS yönteminin, sanığın sorgu ve celselere katılımında istisnai, yani zorunluluk olması halinde uygulanması aranmalıdır. Aksi halde, önceden hazırlanmadan SEGBİS’in hazırlandığı odaya alınan veya oraya getirilirken baskı gören ve bulunduğu tutukevi ortamında yanında da avukatı hazır olmayan sanığın dürüst yargılandığından ve usule uygun şekilde savunma hakkını kullandığından bahsedilemez.

Ayrıca, CMK m.196/4’ün cezaya göre fark gözetmeksizin SEGBİS yönteminin kullanılmasının mümkün olması halinde, uzaktan sanığın sorgusunun yapılması gerektiğini öngören hükmü karşısında, aynı maddenin ikinci fıkrasında cezaya göre yapılan farklılaştırmayı anlamak mümkün değildir. Buna göre, SEGBİS yöntemi kullanılabildiği takdirde özellikle tutuklu sanığın sorgu için mahkemeye getirilmesine gerek olmayacaktır. Bu düşünce ve uygulama kabul edilemez. Bu yöntem bir defa, tutuklu sanığın duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal eder.

Yukarıda sınırlı sayılan SEGBİS yöntemleri arasında yer almayan CMK m.108 uyarınca yapılacak tutukluluğun incelenmesinde, şüpheli veya sanığın uzaktan ve eşzamanlı sesli ve görüntülü iletişim sistemi yöntemi kullanılarak dinlenmesi öngörülmediğinden, şüpheli veya sanığın tutukluluğun ara incelemelerinde hakim veya mahkeme huzurunda (incelemenin yapılacağı salonda) hazır bulundurulması zorunludur.