Türkiye özellikle son yıllarda Suriye’de yaşanan gelişmelerden sonra sınırları dahilinde 2 milyon fazla, Göçmen, Mülteci ve Sığınmacı kimse barındırmaktadır. Bu kimselerden büyük çoğunluğu barınma, giyecek, yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için ülkemizdeki tarım, sanayi ve hizmet sektörleri içerisinde kendilerine çalışacak yer aramaktadır. Sığınmacıların neredeyse tamamı (%94.7) ekonomik sıkıntı yaşadığını düşünmektedir.

Çalışma hakkı genel olarak ülke vatandaşlarına ilişkin bir tanınmış bir haktır. Ancak bu noktada da elbette ki istisnalar mevcuttur. Bu istisnalardan en önemlisi ise yabancıların ülke içindeki çalışmalarına ilişkin yani -ülkemizdeki mülteci krizinde olduğu gibi-Yabancıların ülkemiz sınırları içerisinde çalışması durumudur. Bu gibi durumlarda çalışmak isteyen yabancıları mağdur etmeden onların belli şartları yerine getirdikten sonra çalışmalarına müsaade etmek ulusal ve uluslararası ele alınan önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
           
Ancak bu noktada ülkemizdeki göçmen işçilerin çalışma hayatında yaşadıkları bazı sorunlar da onların aşırı derecede mağduriyetine neden olmaktadır. Bu sorunlardan kanımca en önemlisi olan göçmen işçilerin uğradıkları mobbing özellikle son yıllarda çok yüksek boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Söz konusu bu mobbing vakıaları kendilerine karşı sözel şiddete yani hakaret, küfür ve tehdit kimi zaman fiziksel şiddete ve ağır fiziksel şiddete kadar ulaşmaktadır. Hatta kimi zaman kadın göçmen işçiler çalıştıkları sektör içerisinde cinsel taciz, tecavüze uğrama riski altında çalışma hayatlarını idame ettirmek zorunda kalmaktadırlar.
 
Yapılan araştırmalarda istismara açık biçimde çalışan kaçak göçmen işçilerin yerine getirdikleri işlerin %42,5’inin yerli işçilerin yapmak istemediği işler olduğu belirlenmiştir. Bunların %21,9’unu ağır ve yorucu, %12,9’unu tehlikeli ve kaza riski yüksek, %2,9’unu pis ve onur kırıcı, %4,8’ini ise güvensiz ve istikrarsız işler oluşturduğu saptanmıştır. [1] Bu araştırma neticesinde göçmen işçilerin çalıştıkları sektörde kendilerine karşı uygulanacak müstakbel mobbing vakıalarının da normal işçilere görece daha yüksek bir oranı teşkil ettiği ortaya çıkmış bulunmaktadır.
 
Ek olarak ev ve bakım işlerinde çalışan kadınların düşük ücretler, uzun çalışma saatleri gibi oldukça olumsuz şartlarda çalışması, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalma riskinin yüksekliğini göstermektedir. İşverenler bu kadınların itaatlerini sağlamak için psikolojik şiddetin bir tekniği olarak, onları hapsetme veya sınır dışı etme ile tehdit etmektedirler.
           
Göçmen işçilerin uğramış oldukları bu mobbing ’in önlenmesi noktasında öncelikle uluslararası arenada imzalanan anlaşmalardan bahsetmek istiyoruz. İlk olarak bu noktada İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ nin 14.maddesi çerçevesinde “Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı bulunduğu” belirtilmiştir. Bununla birlikte 2003 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler "Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme" sadece göçmen işçiler hakkındadır. Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına ilişkin BM Sözleşmesi, Türkiye tarafından, 1999 yılında imzalanmış ve 2004 yılı Haziran ayında onaylamıştır.Türkiye, taraf olduğu bu sözleşme ile göçmen işçilerin ve ailelerinin sömürü ve insan hakları ihlallerinden korunmasını taahhüt etmiştir. Bu sözleşme, göçmenlere, vatandaşlık sahibi işçilerle eşit muamele edilmesini öngörmekte geçici işlerde dahi göçmen işçilerin aynı çalışma koşullarına sahip olması gerektiğini belirtmektedir. Sözleşme ağırlıklı olarak belgeli/düzenli göçmenlerin ve ailelerinin haklarına vurgu yapsa da, tüm göçmen işçilerin ve aile fertlerinin temel bir takım haklara erişimini gözetir niteliktedir.
 
Yukarıda bahsetmiş olduğumuz mobbing vakıalarının önüne geçebilmek için öncelikle hukuki açıdan Türk Ceza Kanunumuz kapsamında psikolojik tacizin açık, net bir tanımı yapılarak bu fiilere yönelik caydırıcı cezalar konulmalıdır. Tüm bunlara ek olarak çalışma izni almak noktasında 4817 sayılı Yabancıların Çalışma İzinler Hakkında Kanun içerisinde yer alan  sıkı şartlar esnetilmeli ve göçmen işçi konumundaki kimselerin kayıt dışı istihdamlarının önüne geçilebilmesi için çalışma izni alma prosedürü kolaylaştırılmalıdır.
 
Sosyolojik açıdan yapılması gerekenler noktasında ise ülkemizde özellikle göçmen işçiler açısından yaşanan bu mobbing vakıalarında göçmen psikolojisi bakımından onları anlayabilecek ve yaşadıkları mobbing vakıasını anlatırken dil açısından da zorlanmayacakları bir birimin ya da kurumun, telefon yardım hattının kurulması gerekmektedir.
 
Ayrıca bu noktada göçmen işçi konumundaki kimselerin emeğinin sömürülmesinin de önüne geçilmeli ve bu işçilere asgari ücretin altında maaş verme gibisinden uygulamaların önünü kesecek tedbirler ivedilikle alınmalıdır.
 
Psikolojik açından da bu soruna yönelik bir çözüm önerisi getirmek gerekirse bilindiği üzere her insanın övülme ve takdir edilmeye hakkı bulunmaktadır. Ancak yapılan araştırmalar göstermektedir ki göçmen işçiler çalıştıkları sektörlerde bu haklarından mahrum bırakılmaktadırlar. Bu noktada işveren kimse göçmen işçilerin göstermiş olduğu başarılı işlemlere ilişkin olarak onları takdir etmeli ve daha iyisini yapmaları konusunda onları motive etmelidir.
 
Sonuç olarak göçmen işçilere yönelik uygulanan bu mobbing vakıaların önüne geçilmesi ve gerekenlerin yapılması noktasında yukarıda belirttiğim çözüm önerilerinin kaynağını “onlara acımamız” yani onların acınacak bir durumda oldukları düşüncesi oluşturmamalı, tüm bu adımların kaynağında Immanuel Kant’ında felsefi düşüncesinde belirttiği üzere ödev bilinci yatmalıdır.

Ertuna Kara / hukukihaber.net


-------------------------------
[1]Kıral H. (2006) Yabancıların Türkiye’de Çalışma Esasları, Ankara: Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu.’nden aktaran Orhan Ersun CİVAN Arzu GÖKALP, Göçmen İşçi Kavramı ve Göçmen İşçilerin İş Sağlığı ve Güvenliği,Çalışma ve Toplum Dergisi,2011,Sayı:1,s.248