Bunun üzerine avukat, Mahmut’a merak etme emeğinin karşılığını alacağız. Sen iki tanık ayarla hemen dava açacağız. Mahmut ikna olur, aynı gün koşa koşa notere gider, arkadaşından dava masrafını rica minnetle borç eder ve avukatın yanında biter. 

Avukat dilekçeyi hazırlar ve birkaç gün sonra davayı açar. Mahmut yedi yıllık emeğine karşılık bir birikim elde edeceği hayaliyle yaşamını sürdürür. Bir ay sonra Mahmut, duruşma gününü öğrenmek için avukatı arar ancak aldığı cevap hiç hoşuna gitmez çünkü duruşma tarihinin15 Aralık 2016 olduğunu öğrenir. Bunun üzerine Mahmut soluğu kahvede alır ve bu meseleyi arkadaşlarına en detayına kadar anlatır. Arkadaşları da hemen tanıdıkları avukatları birer birer ararlar sonra edindikleri bilgileri Mahmut ile paylaşırlar ve Mahmut’u fazlasıyla aydınlatırlar.

Tabi bu arada Mahmut, avukatının halini hatırını da sormayı ihmal etmez. Çünkü kahvede ki arkadaşları; avukatla arayı ne kadar sıcak tutarsan dosyan da alacağın para çok yüksek çıkar hatta en az yüz bin lira para çıkar derler. Mahmut durur mu her Cuma namazı çıkışı avukatı görmeye gelir. Bu durum avukatı artık bunaltır. Ama avukatta, Mahmut’tan geri kalır mı? her Cuma namazı çıkışı başka bir avukat arkadaşını ziyaret etmeye özen gösterir. 

Gel zaman git zaman Mahmut’un duruşma günü gelir. Avukat, saat dokuz da başlaması gereken duruşmanın, mübaşirin gülümsemesiyle öğleden sonra saat ikiye bırakıldığını öğrenir. 

Avukat beklemesine mi kızsın yoksa Mahmut’un her yarım saatte bir arayarak duruşmanın ne olduğunu sormasına mı kızsın bilememektedir. Nihayet duruşmayı alır derhal Mahmut’u arar ve duruşmanın 31 Mart 2017’ye ertelendiğini, tanıkların dinleneceğini söyler. Mahmut diğer gün avukatın ofisinde biter ve yedi tanığının olduğunu bildirir. Avukat bu kadar tanığın fazla olduğunu söyler. Ama Mahmut kahvede edindiği bilgiye göre ne kadar çok tanık olursa o kadar iyi olduğunu ısrarla söyler.

Avukat için zaman hızlı ama Mahmut için zaman geçmemektedir. Mahmut artık ziyaretlerini daha da sıklaştırmıştır. Her hastane çıkışı, her vergi dairesi çıkışında avukatı çileden çıkarmayı ihmal etmez. Nihayet duruşma günü yine gelir ve Mahmut sabahın köründe avukatı arar tanıklarla birlikte adliye kapısında beklediğini söyler. Avukat ise hala evde sıcacık yatağından yeni uyanmış ve Mahmut’a sevgi sözcüklerini sıralar, lanet okuyarak evden çıkar. Duruşmaya girer, tanıklar dinlenir ancak davalı işverenin tanıkları hazır olmadığı için duruşma 2017 Haziran ayının sonuna ertelenir. 

Zaman artık avukat için de geçememektedir. Çünkü sevgili Mahmut, avukatını meslekten soğutmuştur. Avukat bir süre sonra Mahmut’un işçilik alacaklarını hesaplatıp vermeyi dahi düşünmektedir.

Derken Haziran ayı gelir, duruşma da davalı tarafın tanıkları da hazırdır. Duruşma başlar ilk tanık içeri girer ama o sırada hakimin telefonu çalar ve kaynanasının öldüğünün haberini alan hakim duruşmayı ertelediğini söyler ve apar topar adliyeden çıkar. Avukat kendisini arayan Mahmut’a aynen şunu der “Mahmut ne kudümsüz adamsın hakimin kaynanası öldü bundan dolayı duruşma 2017 Kasım ayının sonuna ertelendi…” der. 

Mahmut artık avukatla akraba olmanın ötesinde; sekreter ve katibe eşiyle yaşadığı sorunları dahi anlatacak derecede samimiyet kurmuştur. Mahmut’u artık avukatın; ailesi, arkadaşları, bakkalı, kasabı dahi tanımaktadır. 

Mahmut duruşma gününden bir gün önce gece geç saatte avukata whatsapptan mesaj yazar ve der ki; “ hocam yarın duruşmamız var unutmadınız değil mi? Sonra da bir gülücük koyar.:)) Sabah olur avukat duruşmaya girer: nihayet hakimin de çok sevdiği kaynanasının taziyesinin bitmesiyle, duruşma görülür ve tanıklar dinlenip, dosyanın bilirkişiye gönderilmesi için ara karar verilir. 

Duruşmadan bir hafta sonra sevgili Mahmut arar ve avukata şunu söyler; “ yani hocam şimdi bu bilirkişi kimdir? Ben gidip onu ziyaret edeyim, derdimi anlatayım, çok mağdur olduğumu söyleyeyim, ölmüşlerinin rahmetine biraz kıyak geç diyeyim…” der. 

Avukat biran kendi kendine düşünür; “Mahmut’tan bu süre de kurtulmak için bilirkişinin ismini mi söylesem.” Tabi meslektaşı olan bilirkişiyle arasını bozmamak için ve etik olmaması nedeniyle Mahmut’a bilirkişinin adını söylemez. Böylece bilirkişi felaketle tanışmamış olur.

Bir süre sonra avukat, dosyanın bilirkişiye gönderilmediğini fark eder. Çok çalışkan kalem çalışanlarıyla görüşür ve dosyanın bilirkişiye gönderilmesini rica eder. Daha sonra 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunun değiştiğini öğrenir. Kendi kendine şunu söyler; “ ayvayı yedik Mahmut artık buradan çıkmaz…”

Avukat kendisini meslekten soğutan ve sürekli sevgi sözcükleriyle (!) hitap ettiği Mahmut’u arar ofisine davet eder. Mahmut ışık hızı ile avukatın yanında biter. Avukat, Mahmut’a;  bilirkişilik kanunun çıktığını maalesef dosyanın en az bir yıl daha sürme ihtimalinin olduğunu söyler. 

Mahmut hemen cevabı yapıştır; “nasıl yani hocam”?

Avukat;

1- 6754 sayılı Bilirkişilik Kanuna göre avukatlar artık bilirkişilik yapamayacak. Çünkü işçi alacaklarının artık ya muhasebeciler, ya matematik öğretmenleri veya mali müşavirler tarafından yapılabilecektir.

2- Muhasebeci ve mali müşavirlerin tamamına yakını işçi alacaklarını hesaplarken sürekli değişen İstinaf ve Yargıtay kararlarını takip edemeyecekleri için eksik ve hatalı hesaplayacaklardır. Hatta hukuk eğitimi almadıkları için istinaf ve yargı kararlarını yorumlamakta zorlanacaklardır. Daha da ötesinde bugün birçok işverenin muhasebecisi veya mali müşavirinin hukuki eksikliğinden dolayı işçilerin özlük dosyaları eksik ve hatalı düzenlenmektedir. Bu durum bile bilirkişilik için büyük bir sorun teşkil etmektedir. 

3- Kaldı ki hakimler artık, bilgisayarlarına yüklenen programlarla işçilik alacaklarını hesaplayabilecekler. Ancak bu uygulamanın sıkıntıları da yok değil. Çünkü hakimler dava dosyasında işçinin alacaklarını hesaplarken mecburen dosyanın esasına girecek bu durumda da görüş bildirmiş olacaktır. Bunun üzerine avukatlar aleyhe hesaplama yapılması durumunda 6100 Sayılı HMK’ya göre hakimin reddi meselesini tartışacaklardır. Artık bu durum içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Zaten bir iş mahkemesi hakimi yılda ortalama 1500 tane dosyaya bakmaktadır. Bunların duruşmalarının yapılması bir yana, bazı duruşmalarda yedi tanığı dinlemek bir yana, ara kararlarının yerine getirilmesi bir yana, kalem çalışanlarının işlerini denetlemesi bir yana, gerekçeli kararları yazması bir yana, keşife çıkmak bir yana… hakimlerin bu iş yoğunluğu içerisinde dosyayı inceleyip işçi alacağını hesaplaması mümkün değildir.

4- Zaten bilirkişilik kanunda da düzenlenirken şöyle tanımlanmaktadır. Uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde oy ve görüşünü sözlü ya da yazılı olarak vermesi için başvurulan gerçek veya tüzel kişidir. Bu durum da hakimlerin zaten böyle bir niteliğinin olmaması nedeniyle dosyalar bilirkişilere gönderilmektedir. Hatta yeni yasaya göre birçok baro ve üniversite tarafından düzenlenen bilirkişilik eğitimine avukatlar katılmış ve sertifikalar almışlardır. Yani bilirkişilik için daha ehil olmuşlar ve mahkemelerin işlerini daha kolaylaştırmaya hazır hale getirmişlerdir. Ancak 6754 sayılı Bilirkişilik Kanun da ki düzenlemenin aksine mahkemelerin iş yoğunluğunu daha fazla artıracaktır.

Bu konuşamadan sonra Mahmut avukata şunu sorar; “hocam siz bu kadar anlattınız peki ben size bir şey sormak istiyorum, ben bu davadan ne kadar alacam…?”

Avukat ayağı kalkar ve… Mahmut ben ne diyorum sen ne diyorsun…

Avukat - Bilirkişi Erhan ÜRKÜT / hukukihaber.net