Olayın sosyolojik ve antropolojik yanını ilgili bilim dallarındaki söz sahibi Akademisyenlere bırakarak, boşanma davalarında trajikomik bir hal alan, maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası taleplerinin nasıl kötüye kullanıldığı kısaca açıklanmaya çalışılacaktır. 

Boşanma davalarında talep edilen yoksulluk nafakasının gayesi boşanma dolayısıyla yoksulluğa düşecek tarafın, karşılaşacağı maddi zorluğun bir nebze gideriminden ibarettir. Boşanma davasında kusuru daha ağır olmayan tarafın yoksulluğa düşecek olması, bu nafakanın bağlanma şartıdır. İlk başta yoksulluk kavramının içeriği net olarak ortaya konulmalıdır ki, aleyhine bu nafakaya hükmedilen kişinin bu yaptırıma maruz kalması hakkaniyet ve adalet çerçevesine otursun. Hiç kuşkusuz yoksulluk herkesçe bilindiği üzere yeme, barınma, giyinme, sağlık vs. gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak derecede ekonomik güçsüzlük içerisinde bulunma halini ifade etmektedir. Doktrinde de genel olarak; yoksulluğun, olağan ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmeyi, boşanma sonrası zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayacak hale gelmeyi ifade etmektedir. 

Peki, boşanma sonrası yoksulluk nafakasına hükmedilirken amaç ne olmalıdır? Doktrinde Ömer Uğur Gençcan “yoksulluk nafakası belirlenirken amaç yoksulluk nafakası isteyenin zorunlu geçim gereklerinin karşılamak olduğu için hâkim yükümlünün mali gücü ile nafaka isteyen eşin zorunlu gereksinimi arasında denge kurmaya çalışmalıdır. Ancak belirlenecek nafaka, nafaka isteyen eşi yoksulluktan kurtaracak miktarı kesinlikle geçmemelidir.” ( Gençcan Ömer Uğur, Boşanma, Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara 2010, syf,1002) nafakaya hükmedilirken gözetilmesi gereken gayeyi açıkça ortaya koymuştur. 

Boşanma davalarında yoksulluk nafakası taleplerinin genellikle açıklanan kurallar dışında tarafların birbirlerinden “yoksulluk” kavramının çerçevesini aşan ve bir nevi cezalandırma gayesine hizmet ettiği görüntüsüne sahip taleplerle karşılaşılmaktadır. 

Türk Medeni Kanunu Md. 175 hükmünün amacından saptırılarak mahkeme eliyle boşanmak isteyen tarafı cezalandırma gayesine alet edilmesi kabul edilemez.  Boşanma davasının taraflarının birbirlerini cezalandırmak amacıyla “yoksulluk” kavramının çerçevesini aşan talepleri Türk Medeni Kanunu Md. 175 in konuluş amacı da dikkate alınarak reddedilmelidir.