ANKARA (AA) - Yargıtay Birinci Başkanı İsmail Rüştü Cirit, "Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, anayasanın yargı mensuplarına bir lütfu değil halkın güvenine layık olunarak kazanılacak bir konumdur. Bu güven, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığın en önemli teminatıdır. Daha açık bir anlatımla, toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz." dedi.

Cirit, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde başlayan "150. Yılında Yargıtay Sempozyumu"nun açılışında konuştu.

Sempozyuma katılan yüksek mahkeme başkanlarına, yurt dışından gelen konuklara, bilim insanlarına, uluslararası kuruluşların temsilcileri ve hukukçulara teşekkürlerini ileten Cirit, sempozyumda Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna Hersek, Filistin, Katar, Karadağ, Kırgızistan, Kosova, Kuveyt, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Makedonya, Moğolistan, Rusya, Suudi Arabistan, Ukrayna ve Umman'dan gelen yüksek mahkeme başkanları ile başsavcıları ağırladıklarını bildirdi.

Yargıtayın tarihsel geçmişi hakkında bilgi veren Cirit, cumhuriyetin ilanı ile Eskişehir'e nakledilen ve 1935'te Ankara'ya taşınan temyiz mahkemesinin halen görevini Ankara'da sürdürdüğünü dile getirdi.

Kızılay ve Bakanlıklar bölgesinde yoğunlaşan 6 binada yargı görevini yerine getirmeye çalıştıklarını aktaran Cirit, yeni Yargıtay binasının temelinin atılacağı bugünün kendileri için son derece anlamlı olduğunu söyledi.

Cirit, "Toplumun adalete ilişkin haklı beklentilerini karşılamak, hiç şüphe yok ki uygun fiziki koşulların oluşmasıyla mümkündür. Yargıtayın vermiş olduğu adalet hizmetinin daha etkin, verimli, ekonomik ve bütüncül bir şekilde yürütülebilmesi için bugün yeni Yargıtay binasının hep birlikte temelini atacağız." ifadelerini kullandı.

- "Emin adımlarla ilerlememiz gerekmektedir"

Yargıtay Birinci Başkanı Cirit, adalet ve insan haklarının herkes için eşit şekilde sağlandığı "evrensel bir hukuk kültürü" oluşturulmasının önemine işaret ederek, "Bir yerde haksızlık, hukuksuzluk varsa her yerde olabileceğini düşünmemiz gerekir. Bu sebeple daha çok bir araya gelmeli ve amaçladığımız evrensel hukuk kültürü idealine uygun bir güvenle, hızla, emin adımlarla ilerlememiz gerekmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

"Demokrasi", "hukukun üstünlüğü" ve "insan hakları" kavramlarının insanlık tarihinin kültür ocağından çıkan kavram ve değerler olduğunu aktaran Cirit, bu kavramların hiçbir devletin, coğrafyanın ya da ideolojinin tekelinde olamayacağını vurguladı.

Cirit, "Özellikle devletin temeli olan 'adalet' kavramının bilinmediği veya öneminin vurgulanmadığı hiçbir uygarlık düşünemiyorum. Tarih boyunca, adil olmayı başarabilen, güçlü bir adalet sistemi kuran devletlerin uzun ömürlü olması ve yüzyıllarca varlıklarını sürdürebilmeleri tesadüf değildir." şeklinde konuştu.

Ömer Hayyam'ın "Adalet, kainatın ruhudur.", Ali Semarkandi'nin "Yeryüzü ve gökler adalet sayesinde ayakta durur." sözlerini hatırlatan, Hazreti Mevlana'nın adaleti "her şeyi yerli yerine koymak" olarak tanımladığını belirten Cirit, "Adalet mülkün temelidir." sözünün de tüm adliye salonlarının başköşesinde yer aldığına dikkati çekti.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kaimdir." sözlerini de aktaran Cirit, Zeytin Dalı Harekatı'na yönelik, "Türkiye Cumhuriyeti devleti çok haklı ve meşru olarak Afrin'de operasyonlarını sürdürmektedir. Dünya orduları ve devletlerinin insan haklarına gösterdikleri saygı, ordunun işlerliği açısından örnek teşkil eden bir ilerleyişi söz konusudur. Buradan şehitlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, değerli gazilerimize de acil şifalar diliyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Cirit, yüksek mahkemeleri karakterize eden asıl unsurun, hukuki denetim yapmanın ötesinde, hukukun ülkede eşit şekilde uygulanmasını sağlamak olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir hukuk kuralı, yurdun bir bölgesinde farklı, başka bir bölgesinde farklı uygulanırsa eşitlik ilkesi ayrıca adil yargılama da ihlal edilir. Aynı düşünceyle, bir hukuk kuralının benzer olaylarda değişik biçimlerde yorumlanması da eşitlik ilkesini bozar ve bireylerin hukuk sistemine olan güven duygusunu zedeler. Adalet duygusunun gevşediği ve önemini kaybettiği dönemlerde, toplumların nasıl bir çöküş yaşadığına tarih birçok kez tanıklık etmiştir.

İşte bu sebeple, Yargıtayın en önemli görevi ve topluma karşı en büyük sorumluluğu, hukuki güvenliği, kanun önünde eşitliği ve hukuki öngörülebilirliği sağlamak amacıyla içtihat birliğini gerçekleştirmektir. Kuruluşumuzun 150’nci yılında, anayasamızın ve hukukun genel ilkelerinin bizlere yüklediği son derece kritik olan bu sorumluluğun idrakindeyiz."

- "Şeffaflık, duruşmayı izleyenlere oturacak yer göstermekten ibaret değildir"

Cirit, halkın yargıya olan güveninin yükseltilmesinin önemine vurgu yaparak, "Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, anayasanın yargı mensuplarına bir lütfu değil halkın güvenine layık olunarak kazanılacak bir konumdur. Bu güven, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığın en önemli teminatıdır. Daha açık bir anlatımla, toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz." dedi.

Kamunun adalet sistemine güven duymasının yargı organının büyük bir özveriyle, sistematik şekilde çalışıp elde edilebileceği bir sonuç olduğunu vurgulayan Cirit, şunları kaydetti:

"Bu konuda hiçbir şey yapmadan toplumun yargıya güvenmesi veya mevcut güveninin artmasını beklemek büyük bir gaflettir. Taşıdığı bu yüksek sorumluluk bilinciyle Yargıtay, yargının temel öğeleri olan 'yargı etiği, şeffaflık ve yargıya güven' temalarına öncelik vermiş olup, ulusal ve uluslararası alanda çalışmalarını sürdürmektedir.

Bu kapsamda, geçtiğimiz yıl içinde Yargıtay üyeleri ile tetkik hakimleri, Yargıtay cumhuriyet savcıları ve Yargıtay personeli için 3 ayrı etik ilkeler bütünü hazırlanmıştır. Kolektif etik anlayışıyla hazırlanan Yargıtay Etik İlkelerinin layıkıyla uygulanması sonucunda toplum vicdanında layık olduğu yeri bulacağı şüphesizdir."

Cirit, yargının, yargı süreçleri konusunda öğrencileri bilgilendirmesinin de gerekli olduğunu aktararak, İstanbul Bildirgesi'nin 9'uncu maddesinde yargının, okullarda ve üniversitelerde, yargı sürecinin anlaşılmasına ve şeffaflığın artırılmasına yönelik programları desteklemesi ve bu programlara katılmasının öngörüldüğünü ifade etti.

"İstanbul Bildirgesi'nde açıkça ifade edildiği üzere, şeffaflık, duruşmayı
izleyenlere oturacak yer göstermekten ibaret değildir. Hatta salt mahkeme kararlarına ve işlemlerine erişim de şeffaflık için yeterli kabul edilemez." diyen Cirit, mahkemelerin işleyişi ve yargının faaliyetleri hakkında bilgilerin yayınlanmasının da halkın yargıya güvenini olumlu yönde etkileyeceğini kaydetti.

- "4 milyona yakın karar kamunun erişimine açıktır"

Cirit, özellikle emsal nitelikteki içtihatların yayınlar yoluyla kamunun incelemesine tabi tutulmasının aynı zamanda kanunların uygulanmasını düzenli hale getireceğini, yargı kararlarını daha tahmin edilir ve tutarlı kılarak adaletin kalitesini arttıracağını belirterek, Yargıtayın tüm kararlarını 2 yıldan beri kamunun erişimine açtığını anımsattı. Cirit, "Bugün itibarıyla 4 milyona yakın karar Yargıtay sitemizde kamunun erişimine açıktır." bilgisini paylaştı.

Yüksek mahkemelerin kurumsal iletişim stratejisinin oluşturulmasının önemine vurgu yapan Cirit, basında kötü veya yanlı haberler yapılmasının, halkın yargıya olan güvenini sarsabileceğini, yargının bağımsızlık, tarafsızlık ve dürüstlüğü konusunda kuşku yaratabileceğini söyledi. Cirit, bu açıdan basının adil ve dengeli bir şekilde bilgilendirilmesi ile bu şekilde toplumun yansız ve doğru haber alma hakkının güvence altına alınmasının toplumun yargıya duyduğu güven açısından son derece etkili olduğunu dile getirdi.

Cirit, oluşturulmakta olan özel bilgisayar yazılımları ile Yargıtaya gelen iş sahiplerinin memnuniyet düzeylerinin ölçülmesine ilişkin çalışmaların da son aşamaya geldiğini bildirdi.

- "Kuvvetler ayrılığı" ilkesi

İnsan haklarının, demokrasinin ve hukuk devletinin en önemli güvencelerinden birinin "kuvvetler ayrılığı" ilkesi olduğunu belirten Cirit, bu ilkenin özünde, yargı organının, yasama ve yürütme organının müdahalelerine karşı yargı bağımsızlığının korunmasını öngördüğünü dile getirdi.

Cirit, yargı bağımsızlığının ulusal ve uluslararası düzeydeki etik ilkeler arasında da birinci sırada yer aldığına dikkati çekti.

Yargı bağımsızlığına ilişkin anayasal hükümlerin kabul edilmiş olmasının kendiliğinden bağımsız bir yargı oluşturmayacağına veya yargının bağımsızlığını sürdürmeyeceğine işaret eden Cirit, yargı bağımsızlığının yasama, yürütme ve yargı olmak üzere devletin her üç organı tarafından da benimsenmesi ve korunması gerektiğini söyledi.

Etik ilkelerin de kural olarak hakimlerin davranış standartlarını belirleyerek, onlara bu standartlara uyma yükümlülüğü yüklediğini kaydeden Cirit, "Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile insan hakları, ancak kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulandığı yönetim sistemlerinde gerçek anlamına kavuşabilir. Daha açık bir anlatımla kuvvetler ayrılığı ilkesi, demokrasinin, hukuk devletinin ve insan haklarının en önemli teminatıdır." dedi.

- Hakimlerin seçimi

Kuvvetler ayrılığı ilkesinin en temel gereklerinden birinin de hakimlerin seçimi, atanmaları ve görevde kalmalarının, yürütmenin müdahalesine karşı güvencede bulunması olduğuna dikkati çeken Cirit, "Hakimlerin seçim ve kariyerlerine ilişkin kararlar kanunla veya ilgili makamlarca önceden belirlenmiş objektif ölçütlere göre alınmalıdır. Bu tür kararlar alınırken liyakat yasası geçerli olmalı, kanunları uygulamak suretiyle karara bağlamak için gereken ehliyet, nitelik ve beceriler göz önünde bulundurulmalıdır." değerlendirmesini yaptı.

Şeffaflık ve hesap verebilirliği sağlamak amacıyla yüksek yargı görevine aday olan kişilerde aranan nitelikler de dahil olmak üzere, atama ve seçim kriterlerinin herkesin erişimine açık olması gerektiğini anlatan Cirit, "Hakimlik ve özellikle yüksek mahkeme üyeliği gibi üst veya kritik görevler söz konusu olduğunda toplumun kimin, neden, hangi özelliklerinden dolayı o göreve atandığını veya seçildiğini bilmeye hakkı vardır. Oluşturulacak şeffaf süreçler, atama veya seçimi yapan makamların da topluma karşı hesap verebilirliğini sağlar." dedi.

- "Geleceğimizi inşa etmeye devam edeceğiz"

Cirit, "dijital çağ" olarak adlandırılan bu çağda ileri teknolojinin pek çok hukuki soruna da neden olabildiğine işaret ederek, "Özel hayat, aile hayatı, haberleşme ve konut dokunulmazlığı hakkı, gelişen teknolojik araçlar sebebiyle ciddi bir risk altına girmiştir. En küçük bir bilgi, dakikalar içerisinde dünyanın dört bir yanına hızla ulaşabilmektedir. Biz hukukçuların, bu gelişmelerin farkında olması ve temel hakları korumak amacıyla etkili ve evrensel stratejiler geliştirmesi gerekmektedir." diye konuştu.

Yargıtay bünyesindeki İnsan Hakları Komisyonunun faaliyetleri çerçevesinde hukuktaki gelişmelerin gerisinde kalmamak için büyük özen gösterdiklerini vurgulayan Cirit, "150 yıllık köklü bir tarihe ve oldukça güçlü bir hukuk kültürüne sahip olan Yargıtay mensuplarının en büyük dileği, dünya durdukça, büyük Türk milletine nesiller boyunca adalet ve özgürlük sağlamaktır. Kurumların başarılı olabilmeleri için geleceklerini planlamaları bir zorunluluktur." şeklinde konuştu.

Yargıtay Birinci Başkanı İsmail Rüştü Cirit, konuşmasında, "Geçmişten aldığımız güç ve kendimize olan güven duygusu ile geleceğimizi inşa etmeye devam edeceğiz. Bugünlerde, bir yandan Yargıtay binasının yapımına başlarken, diğer yandan da en ileri adalet standartlarını karşılamak amacıyla başta etik, şeffaflık ve adalet yönetimi olmak üzere modern çağın gerektirdiği diğer yenilikleri gerçekleştirmenin haklı gururunu yaşıyoruz." ifadesini kullanarak, Yargıtayın 150. yılının kutlu olmasını temenni etti.