Baro Başkanı Faruk Terzioğlu, Türkiye'de yıllardan bu yana başörtülü avukatların sorun haline getirildiklerini, Danıştay'ın uygulamasıyla duruşmalara başörtülü girebilecekleri yönelik bir karar alındığını anımsattı. Siyasi iktidarın, parlementonun tek cümlesiyle çözümlenecek konunun yıllardan bu yana her iki taraf içinde istismar konusu edildiğini anımsatan Terzioğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 18 baronun ortak deklerasyonuyla Danıştay'ın vermiş olduğu kararı desteklediklerini söyledi. Türbanın rejime baş kaldırı sembolü olduğunu düşünmediklerini vurgulayan Faruk Terzioğlu, bunun temel hak ve özgürlükler kavramında bir inanç meselesi olarak değerlendirdiğini belirtti. Basın mensuplarıyla yaptığı kahvaltıda Baro Başkanı Faruk Terzioğlu, şöyle dedi:

"Gözaltına alınan avukatlarla ilgili bir konu var. Mutlaka suç işleyen, terör örgütleriyle bağlantılı olan avukatlar vardır. Bir savunma mesleğinin mensubu avukatların yasa dışı örgütlerle ilişkilerini kabullenmemiz mümkün değildir. Ama yürürlükte olan yasa çerçevesinde avukatların evlerinin, işyerlerinin ne şekilde aranacağı hüküm altına alınmıştır. Yürürlükte olan bir kanun varken bunu yok sayarak sahaba karşı, saat 04.00'te kapıları kırılarak, büroları basılarak arama yapılmasını doğru bulmuyoruz. Bu savunma mesleğine saygısızlığın zirvede olduğu bir uygulamadır. Tekrar bir anayasal süreç içindeyiz. Hükümet sözcüleri, sayın başbakan açıklama yaparak 'Uzlaşma olmazsa biz kendi bildiğimizi yaparız' diyor. Biz bu anlayışı da yadırgıyoruz. 'Yerseniz de bu yemeseniz de bu' düşüncesi olmamalılıdır. Anasaya Türkiye'nin geleceğiyle ilgili temel yasalar, devletin temel yapısını anlatan bir yapı olduğu için her hal ve şartta uzlaşmanın aranmasında zaruret vardır. Mümkün olan en geniş tabanda en geniş uzlaşmanın sağlanması lazım. Yoksa siyasi çoğunluğa dayanarak 'Ben yaptım oldu' mantığıyla kabul etmemiz mümkün değil."

Terzioğlu, Türkiye'de rejim, devletin temel yapısının da bir anlamda değiştiğini, değişmesi gerektiğini, mevcut yasalarsla Türkiye'nin meselelerinin çözülemediğinin ortada olduğunu anlattı. Baro Başkanı Terzioğlu, bu konuda geniş bir uzlaşma arayışı olması gerektiğini ifade ederken, "Yani nasıl olsa bu yolda benim hiç bir partiyle görüşmeme gerek yok" gibi bir yaklaşım sezinlediğini anlattı. Baro Başkanı Faruk Terzioğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün Türkiye'de en güçlü siyasi aktörü olduğunu kaydederek, şöyle dedi:

"Başbakan Erdoğan'ın hakimiyeti, toplumu yönlendirme gücü vardır. Ama bu güç 'Ben istedim böyle oldu 'anlamında olmamalı. Daha geniş bir hoşgörüyle daha geniş bir uzlaşı aracı olması gerektiğini düşünüyorum. Temel hak ve özgürlükler kapsamında ana dilde savunma ve ana dilde yargılamayı ayrı düşünüyoruz. Bugün ülkemizde bir reailete var. Bunun adına ister bölücülük, Kürtçülük, ister ayrıcımlık deyin. Bu problemlerin çözümüyle ilgili şu an hükümetin bir takım çabaları var. 3'üncü yargı paketiyle beraber çok kişinin tahliye edilmesi gerekirken KCK, Ergenekon'da bu olmadı. Demek ki burada bir inatlaşma var. Bir zamanlar durumdan vazife çıkaran güçler vardı. Silah kuvvetlerin bir keskiminde 'durumdan vazife çıkardı' diye ifade ediliyordu. Şimdi durumdan vazife çıkaran bir yargı var. Bu yargı malesef Türkiye'de istenen, beklenen ölçüde veya yasanın amacına uygun bir şekilde görülmüyor. Tutuklu sayısının azalması için denetimli serbestlik yasaları çıkarıldı. Fakat şu anda cezaevleri yüzde 120 kapasite ile çalışıyor. Mahkemelerin tutuklama konusundaki uygulamaları biraz katı. Yani KCK tutukluları da öbürlüeri de serbest bırakılabilir. Tutukluluk süresine göre tutukluluk halinin devamına sanki infaza yönelik bir tutuklama anlayışı vardır. Bizim karşı çıktığımız nokta budur."

 

Kaynak: DHA