İddianamede, 'Selam Tevhid' soruşturmasının amacının, çözüm sürecini bertaraf etmek, Türkiye, Brezilya ve İran arasında 2010 yılında imzalanan Tahran Mutabakatı'nı baltalamak olduğu iddia ediliyor.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan ve Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianameye göre, şüpheli 54 hakim ve savcı, 2010 yılındaki Selam Tevhid soruşturmasını yürüten polislerin yasal olmayan dinleme taleplerini kabul etmekle suçlanıyor.

'AMAÇ DEVLETİ ELE GEÇİRMEK'

Bu taleplerin kabul edilmesiyle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'li hükümet üyeleri, milletvekilleri, bürokratlar, akademisyenler, rektörler, gazeteciler ve işadamlarının da aralarında bulunduğu binlerce kişinin yasal olmayan yöntemlerle dinlendiği belirtiliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "1 numaralı müşteki" olduğu iddianamede toplam şikayetçi sayısı 996...

Fethullah Gülen'in, faaliyetlerini 1970'li yıllarda İzmir'de 13-18 yaş grubu üzerinde yoğunlaştırdığı, 1990'lı yıllardan sonra yurtdışına açılmaya başladığı, günümüzde de 160 ülkede faaliyet gösterir hale geldiği belirtilen iddianamede, örgütün amacının zaman içinde elde ettiği ekonomik, finans ve siyasi güçle Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm anayasal kurumlarını ele geçirmek olduğu öne sürüldü.

YEMİN METNİ

İddianamede, örgütün bir yemin metni olduğu, yemin edenlerin hazırlanan 18 maddelik prensiplere uymakla mükellef olduğu, 18 maddelik bu prensiplere uymayanların kendi kendilerini azletmiş sayılacakları ve "talebe" durumuna düşürülecekleri belirtiliyor.

DİNLEMELERİ 400 BİNDEN 72 BİNE DÜŞTÜ

2013 yılı ve öncesine ait çok sayıda usulsüz dinleme yapıldığı savunulan iddianamede, 2012 yılında toplam 397 bin 377, 2013 yılında da 308 bin 470 dinleme yapıldığı, 2014 yılında ise sadece 71 bin 812 adet telefon dinlemesi yapıldığı ifade ediliyor.

Terörle Mücadele Şubelerinin 2012 yılında 61 bin 903, 2013 yılında da 99 bin 990 dinleme yaptığı belirtilen iddianamede, 2014 yılında ise bu rakamın 17 bin 541'de kaldığı bilgisine yer veriliyor.

SUÇLAMALARI REDDETTİLER

Bir kısım şüphelilerin evrağın tebliğine rağmen savunma yapmadıkları, savunma yapan şüphelilerin de iddiaları reddettikleri anlatılan iddianamede, şüphelilerin örgüt bağlantılarını gösterir iletişim dökümleri olduğu belirtilerek, örgüt üyelerinin yurtiçi ve yurtdışı elemanları ile bağlantılarının bulunduğu, örgüt bağlantılı kişilerle yurt ışı telefon görüşmelerini bazen doğrudan bazen de kurye kullanarak yaptıkları bilgisine yer veriliyor.

'FETÖ' ÜYELERİNİN İSRAİL'İN TAŞERONLUĞUNU YAPTIĞI İDDİASI

3.149 sayfalık iddianamenin 61 sayfalık sonuç bölümünde, 2010-2014 yılları arasında Selam Tevhid (Kudüs Ordusu Terör Örgütü) adı altında yürütülen soruşturmada yüzlerce kişi, kurum ve kuruluşun terörle ilişkisinin kurgulandığı öne sürülerek, amacın siyasi irade tarafından başlatılan Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin ortadan kaldırılması olduğu savunuldu.

Kudüs Ordusu Terör Örgütü adı altında yürütülen soruşturmanın diğer hedeflerinin de MİT Müsteşarlığı'na Hakan Fidan'ın atanması ve Türkiye, Brezilya ve İran arasında 17 Mayıs 2010 tarihinde imzalanan Tahran Deklerasyonu'nun ortadan kaldırılması olduğu iddia edildi. Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturmasının 17 Aralık soruşturmasıyla beraber üst düzey devlet görevlilerini hedef alan kurgusal bir çalışmaya dönüştüğü belirtilen iddianamede, "Gezi olayları ile eşzamanlı olarak Brezilya'da da aynı büyüklükte kitlesel protesto eylemleri organize edildiği, Türkiye'de eşzamanlı olarak yürütülen Brezilya'daki soruşturmanın da Türkiye'deki 17/25 Aralık olarak bilinen girişimden 3 ay sonra 17 Mart 2014 tarihinde operasyona dönüştürüldüğü ve aynen Türkiye'de olduğu gibi işadamlarından başlanarak devlet yetkililerine doğru yönelen bir seyir izlediği anlaşılmaktadır. Girişimin Türkiye'de amacına ulaşamadığı, her iki soruşturmanın başlatılma gerekçelerinin aslında Türkiye, İran ve Brezilya arasında yürütülen ve 'Tahran Deklerasyonu' adıyla anılan 17 Mayıs 2010 tarihli anlaşma olduğu, anlaşmanın tarafları olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin de dahil olduğu ülkelerin, İsrail ve küresel güç odakları tarafından hedef alındığı, FETÖ / PDY silahlı terör örgütü lideri, yöneticileri ve üyelerinin de bu girişimin taşeronluğunu / işbirlikçiliğini yaptığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış politikaya ilişkin tercihleri nedeniyle intikam aracı olarak kullanıldığı" iddia edildi.

'HAKİM VE SAVCILAR EYLEMLERİNİ ÖRGÜTLÜ VE SİSTEMATİK BİR ŞEKİLDE İCRA ETTİLER'

Birçok kişinin yasal şartları bulunmadığı halde, Kudüs Ordusu Terör Örgütü soruşturması kapsamında dinlendiği, kolluk gücünün bu dinlemeler ve izlemelerle ilgili taleplerinin yasal unsurları oluşmadığı halde şüpheliler tarafından uygun görüldüğü vurgulanan iddianamede, "Bu itibarla, bir talep veya karar altında imzası bulunan Cumhuriyet Savcısı veya Hakimin sorumluluğunun söz konusu olduğu, FETÖ/PDY içinde hareket ettiklerine ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü'nden gelen cevabi yazılar da göz önünde bulundurulduğunda, hakim ve savcıların eylemlerini örgütlü ve sistematik bir şekilde icra ettikleri" belirtildi.

İddianamede, hakim ve savcıların 10 ayrı suçtan bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet ve 31 yıl 2 aydan 67 yıl 3 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları talep edildi.


Haber: Yüksel KOÇ / DHA