Yargının problemlerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde açılan davalara göre ‘adil yargılanma hakkı, yargılamanın makul sürede bitirilememesi, ifade özgürlüğü' gibi konular olduğunu belirten Alkan, bunların ardından öne çıkan en önemli sorunun da yargı bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve hukuk devleti olduğunu kaydetti. Şu an yargı bağımsızlığının fiilen ortadan kalktığı bir dönem yaşandığının altını çizerek, "Yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı sağlanmadan, diğer sorunlara kalıcı çözüm bulmak mümkün değil." dedi.

Anayasa'da kuvvetler ayrılığı ilkesinin erkler arasında hiyerarşi değil, iş bölümü öngördüğünü de ifade eden eski Yargıtay Başkanı, "Yasama, yürütme ve yargı yetkisinin bir otorite altında toplanmaması demokratik bir düşüncenin ürünü. Demokrasiyle yönetileceksek yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına karşı konjonktürel mazeretler üretilmemeli. Çünkü bunlar adil yargılanma hakkının bir güvencesidir. Ancak bugün yargı bağımsızlığı ülkemizde her aşamada ihlal ediliyor." tespitinde bulundu.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay'ın, yetkili soruşturma makamları tarafından verilmiş bir karar olmaksızın polisin yargıya operasyon yapabileceği açıklamasını da "Fütursuzca bir açıklama ve hakimlik teminatıyla bağdaşmaz." sözleriyle eleştiren Alkan, şöyle devam etti: "Oysa yargı mensupları hakkında soruşturma açılabilmesi belli prosedürlere tabi. Bir milletvekili ya da bakan hakkında doğrudan doğruya polis soruşturmaya geçebilir mi? Aynı teminat yargı mensupları için de geçerli. Yargısal hiçbir görevi olmayan Adalet Bakanlığı veya HSYK görevlileri, mahkemeleri yargısal görevlerinin ilişkin olarak yönlendirebilecek telkin ve tavsiyelerde bulunabilmekte, aksi hareketin yargı görevlilerin aleyhine sonuçlar doğuracağına dair gözdağı verebilmekte. Görev ve yer değişikliği müeyyideleri rahatlıkla uygulanabilmektedir. Bakanlık, eldeki soruşturmalarla ilgili olarak bakanlar ve bakanlık çalışanları dosyalarla ilgili olarak talimat verebilmektedir. Bu kamuoyuna açıklandığında eskiden suçtu ama şimdi suç olmaktan çıkarıldı. Herhangi bir cezası yok ama bu açıkça yargıya müdahaledir."

Daire başkanlarını 12 kişinin seçmesi atamaya eşdeğer

Ali Alkan, yargıya müdahale için kanunlar yapıldığının da altını çizerek kendi yaşadığı müdahaleyi aktardı: "Yargıtay Daire Başkanlığı, Başsavcılığı ve 1. Başkanlığı gibi görevlere gelmek 2010'dan önce belli sürelere tabi idi. Ancak 2010'dan sonra yapılan değişiklikle, makul gerekçeleri açıklanmadan iki defa değiştirildi. Bu değişikliğin amacını ben iyi niyetle bağdaştırmakta zorluk çekiyorum. Sizce amaç neydi? Yüksek yargıyı dizayn etmek." Alkan, bunun sebebinin ise kendi siyasi düşüncesi doğrultusunda yargıyı yeniden yapılandırma arzusu olarak açıkladı. Ancak bunun dahi yetmediğini ifade ederek, şunları kaydetti: "Yargıtay Büyük Genel Kurulu seçimlerinde kimin daire başkanı olacağı tespit edilirken Büyük Genel Kurul devre dışı bırakılarak, hangi daireye başkan seçilecek ise o dairenin üyeleri ve Yargıtay Başkanı'nın katılımıyla seçim yapılacağı çalışmalarını duyuyoruz. Yani 12 kişi seçecek daire başkanını. Bu seçim değil, atamaya eş değer bir tasarruf olacaktır. (Benim dönemimde de) genel sekreter ve yardımcılarını değiştirmesi için yürütmeden talep geldi. Ancak bunu yerine getirmeyince kanun değişikliği yapılarak Yargıtay'da tasfiye gerçekleştirildi."

'Cemaat davası'nda delil yok

Eski Yargıtay Başkanı Alkan, "AKP'nin tek başına iktidar olamamasının 'paralel yapı' ile mücadeleyi aksatmayacağını" söyleyen HSYK Genel Sekreteri Bilgin Başaran'a tepki gösterdi ve ekledi: "Başaran'ın süren soruşturmalara dair açıklamaları ile yargı bağımsızlığı yara aldı. Bunun kabul edilebilir bir yanı yok. Olağanüstü bir dönem gibi. ‘Cemaat' adı altında süren soruşturmalarda delil yok. Yargı mensuplarının verdikleri kararlar sebebiyle yargılanması da çok vahim."

Alkan, bu ifadeleri üzerine "Gülen cemaati mensubu musunuz?" şeklindeki soruya, "Ben dini hassasiyetleri olan birisiyim. Milli ve manevi değerlere saygım vardır, benim bu özelliğim itibarıyla beni nereye koyarsanız koyun." cevabını verdi. Ardından şunları dile getirdi: "Katılmasam da ‘2010'dan önce belli bir grup hakimdi.' diyenler vardı. O dönemde Yargıtay 13. Daire başkanı oldum. Eğer böyle bir durum söz konusu olsaydı, Yargıtay Genel Kurulu'nun seçimiyle bu göreve gelebilir miydim? Demek ki bunlar havada kalan iddialar. (Yargıda) ‘cemaat yapılanması' varsa somut delillerini getirsinler."