TBB DİSİPLİN KURULU KARARI

Tarih - Esas No - Karar No  Konu
T. 01.11.2013
E. E.2012/479
K. K.2013/26

Avukat, menfaat çatışması olan işte, her iki tarafın da haberdar olması, hatta rıza gösterilmesi halinde bile menfaati zıt olan tarafın vekâletini alamaz. Aksi takdirde, taraflardan her biri yeterli savunulmadığı duygusuna kapılır ki, bu da avukata duyulması gereken güveni kökten sarsar. 

Av. Yas. 34, 38,134 ve TBB Mes. Kur 3,4, 36

Şikâyetçilerin 04.08.2008 tarihinde …Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde şüpheli olarak ifadeleri alınırken müdafii olarak şikâyetli avukatın görev üstlendiği, 500,00.-TL. sı vekalet ücreti aldığı, daha sonra şikayetçiler hakkında … 1. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada şikayetli avukatın karşı taraf müştekiler vekili olarak görev üstlendiği, yine aynı şekilde …Asliye Hukuk Mahkemesinde derdest olan ve aleyhlerine açılan davada da karşı taraf vekili olarak davayı takip ettiği, iddiası üzerine başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda Baro Disiplin Kurulunca şikayetli avukatın eyleminin disiplin suçunu oluşturmadığı kanaati ile disiplin cezası tayin edilmemiş, karara karşı şikayetçilerden … … ... tarafından itiraz edilmiştir.

Şikâyetli avukat savunmalarında, CMK görevlisi olarak nöbette olduğu gün şikâyetçiler hakkındaki kooperatifi şahsi amaçları için kullandıkları, yapı ortaklığının aidatlarını farklı usullerle yapıldığı ve genel olarak bu kişilerin usulsüzlük yaptıkları gibi gerekçelerle suçlanmaları üzerine görev üstlenerek sorgularında bulunduğunu, görevinin o aşamada sonlandığını, aradan uzun bir süre geçtikten sonra 53 kişinin bürosuna gelerek şikâyetçilerin yönetimde olduğu kooperatifte bir takım işlerin yapılmadığı veya eksik ve hatalı yapıldığından bahisle müracaatları üzerine vekâletlerini alarak bu defa savcılık nezdinde şikâyette bulunduğunu ve tazminat davası açtığını, bu işlemlerin aynı zaman dilimi içinde olmadığını ve aynı konuda da olmadığını bildirmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, şikâyetçiler hakkında M.... E... Sitil isimli şahsın zimmet, Kooperatifler Kanununa ve Vergi Usul Kanununa muhalefet sebebiyle Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde şikâyette bulunması üzerine şikâyetli avukatın CMK görevlisi olarak şikâyetçilerin Emniyet Müdürlüğündeki sorgusunda 08.04.2008 tarihinde hazır bulunduğu, sorguda suçlamaları kabul etmediğini beyan ederek sorgu tutanağını imzaladığı,

Daha sonra 53 kişinin vekâletnamesi ile şikâyetçiler hakkında “ zimmet, dolandırıcılık, sahtecilik “ suçlamalarıyla Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde 05.02.2009 tarihinde şikâyette bulunarak şikâyetçilerin cezalandırılmasını talep ettiği,

Şikâyeti değerlendiren savcılık makamının 02.02.2011 tarihli iddianamesi ile şikâyetçilerin Kooperatifler Yasası ile TCK. nun 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmasının talep edildiği, iddianamenin 11.02.2011 tarihinde ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabulüne karar verilerek 2011/29 esasa kaydının yapılarak duruşmalara başlandığı,

… 1.Ağır Ceza Mahkemesinde 2011/29 esasa kaydedilerek yargılamaya başlanan dosyanın şikâyetçileri … … … ile … …’ın “ Zimmet, Görevi Kötüye Kullanmak “ suçlamaları ile şüpheli sıfatıyla yargılanmaya başladıkları, şikâyetli avukatın CMK. Görevlisi olarak hazır bulunarak işbu dosya şikâyetçilerini savunduğu ve şikâyetçisinin M.... E.... Sitil olduğu suçlamalarla ilgili gerekli soruşturma yapıldıktan sonra bu dosyada şikâyetli avukatın şikâyetçi olduğu ve … 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 2011/29 esasa kayıtlı dosya ile birleştirilmiş olduğu,

Her ne kadar Ağır Ceza Mahkemesinin tensip zaptında şikâyetli avukatın şikâyetçilerden … … …’inde vekili olduğu görünüyor ise de vekâletnamesinin bulunmadığı, bu yanlışlık adı geçen kişinin şikâyeti ile şikâyetli avukatın şikâyeti sonucu açılan davaların birleştirilmesi sonucu olduğu, bu konuda adı geçen kişinin de mahkemeye verdiği 15.02.2012 tarihli dilekçesiyle duruma açıklık getirmiş olduğu,

…1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/ 29 Esasında kayıtlı olarak devam eden yargılamaya şikâyetli avukatın 22.02.2012 tarihinde dilekçe vererek müdahillik görevinden çekilme talebinde bulunduğu, bu talebinin 23.02.2012 tarihli duruşmada dikkate alındığı ve bu duruşmaya kadar şikâyetli avukatın bahis konusu davada şikâyetçi olan 53 müvekkili adına görev üstlenerek işbu dosya şikâyetçileri aleyhine görev üstlenmiş olduğu, belirlenmiştir.

Şikâyetli avukat ayrıca yine bu dosyanın şikâyetçileri aleyhine … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde 03.07.2009 tarihinde tazminat talepli ve tedbir talepli 2009/ 347 Esasa kayıtlı davayı açarak 53 müvekkilinin vekâlet görevini üstlenmiş olup bu davada halen derdesttir.

Şikâyetli avukatın CMK görevi nedeniyle aldığı ücretin dışında ayrıca şikâyetçilerinde 500,00.-TL. sı vekalet ücreti verdiği iddiası mevcut ise de bu konuda dosyada şikayetçilerin iddiasının dışında bir belge ve bilgi bulunmamaktadır.

Şikâyetli avukat, CMK nöbeti sırasında üstlendiği görev ile daha sonra 53 müvekkili adına şikâyette bulunduğu olayın aynı konuda olmadığını ve aynı zamanda da gerçekleşmediğini ileri sürmekte ise de, 08.04.2008 tarihinde şikâyetçiler zimmet ve benzeri suçlarla suçlanmış, olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra bu defa şikâyetli avukat 53 müvekkili adına yine aynı suçlamalarla işbu dosyanın şikâyetçileri aleyhine savcılık nezdinde şikâyette bulunmakla haklarında dava açılmış, diğer şikâyet dosyası da bu dosya ile birleşmiştir. Bu nedenle suçlamalar aynı olup şikayetli avukatın her iki tarafta da görev üstlendiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır..

1136 sayılı Avukatlık Yasasının altıncı kısmında yer alan 34. maddesi “ Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve Avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarına uymakla yükümlüdürler “ 134. maddesi “ Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlara, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.” ,

Avukatlık Yasasının 38/b.maddesi, “Aynı işte menfaati zıt tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa, teklifi reddetmek zorunluluğundadır .” ,

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3. maddesi “ Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür. “ 4. maddesi ise “ Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır. “,

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36.maddesi , “Bir anlaşmazlıkta, taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.” hükümlerini içermektedir.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2000 tarih ve 2000/6961–7836 sayılı kararında da, “Avukatlık, karşılıklı güven ve sadakat isteyen bir meslek olup, vekâlet de bu inanç doğrultusunda verilir. Davalı avukat, davacının bu inancını kötüye kullanarak hasım tarafın kendisini vekil tayin etmesine karşı koymamış, onun vekilliğini üstlenmiştir. Bu durum müvekkil davacının davalı avukatına karşı beslediği güvenin sarsılmasına neden olduğunun kabulünde duraksamaya yer yoktur. O nedenle davacı müvekkil salt bu nedeni ileri sürmek suretiyle dahi azilde haklıdır.” denilmek suretiyle Avukatlık Yasasının 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36. maddesinin, salt öğrenilen sırların önceki müvekkile karşı kullanılmasını önlemek amacıyla değil, karşılıklı güven ve sadakat nedeniyle de konulmuş bulunduğunu açıkça belirtmektedir.

Avukat, menfaat çatışması olan işte, her iki tarafın da haberdar olması, hatta rıza gösterilmesi halinde bile menfaati zıt olan tarafın vekâletini alamaz. Aksi takdirde, taraflardan her biri yeterli savunulmadığı duygusuna kapılır ki, bu da avukata duyulması gereken güveni kökten sarsar.

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 2.maddesinde, "Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur; bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır " denilmekte, her ne sebeple olursa olsun, avukatın kendine karşı da bağımsızlığını korumak durumunda olduğu açıkça bildirilmektedir.

Avukatlık Kanununun 136/ 1 maddesi “ Bu kanunun avukatların hak ve ödevleri ilgili altıncı kısmında yazılı esaslara uymayanlar hakkında ilk defasında en az kınama, tekrarında, davranışın ağırlığına göre, para veya işten çıkarma cezası ..... uygulanır.” Hükmünü taşımaktadır.

Şikâyetli avukatın eylemi Avukatlık Yasasının 34, 38/b.maddesi ile Türkiye Barolar Birliği Meslek kurallarının 2, 3, 4 ve 36.maddelerine aykırı olmakla eylem disiplin suçunu oluşturmaktadır.

Bu nedenlerle, Adıyaman Barosu Disiplin Kurulunun şikâyetli avukat hakkında “Disiplin cezası verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararında hukuki isabet görülmemiş, kararın kaldırılarak şikâyetli avukatın eylemi aynı zamanda Avukatlık Yasasının 34 ve 38/b maddesine de aykırı olmakla Aynı Yasanın 136/1.maddesi uyarınca en az kınama cezası tayini gerektiğinden, başkaca araştırılacak ve incelenecek bir hususta bulunmadığından şikâyetli avukatın kınama cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç olarak, şikâyetçinin itirazlarının kabulü ile … Barosu Disiplin Kurulunun şikâyetli avukat hakkındaki “Disiplin cezası verilmesine yer olmadığına “ ilişkin 19.04.2012 tarih 2012/1 Esas, 2012/1 Karar sayılı kararın KALDIRILARAK Şikâyetli Avukat … …’in KINAMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, oybirliği ile karar verildi.


TBB DİSİPLİN KURULU KARARI

Tarih - Esas No - Karar No Konu
T. 05.09.2008
E. 2008/198
K. 2008/327

Avukatlık Yasasının 34, 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3, 4, 36 maddelerine aykırılık.


Şikâyetli avukat hakkında, Avukatlık Yasasının 34, 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Krallarının 3, 4, 36 maddelerine aykırı davrandığı iddiasıyla açılan disiplin kovuşturması sonucu eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.

Şikâyetli avukat soruşturma ve kovuşturma aşamalarında savunma vermemiş ve Baro Disiplin Kurulu kararına itiraz da etmemiştir.

İncelenen dosya kapsamından, şikâyetlinin Akçakale Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2004/174 Esas sayılı dosyasına müdahil M.D vekili olarak katıldığı, sanıklar arasında Akçakale Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/129 esasında kayıtlı davada şikâyetçinin davalısı durumunda olan A.M. ve M. B. vekilleri olarak duruşmalara katıldığı anlaşılmıştır.

Avukatlık ilişkisinin temelinde güven duygusu vardır. Avukata güvenerek davasını veren veya danışmada bulunan kimse, bir şekilde davasında onu karşısında görmemelidir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 03.0.7.1995 tarih ve 8691–7761 sayılı kararında, “Avukatlık Yasasının 38/b maddesinde, avukata aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa, işi red etmesi gerektiği kuralı yer almaktadır. Yasa ile izlenen amaç, avukatın aldığı vekâlet sonucu vakıf olduğu sırları önceki müvekkilinin aleyhine kullanmayı önlemektir. Yasa maddesi ile öngörülen husus kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece resen gözetilir. Somut olayda davacı vekili, taraflar arasında boşanma ve yoksulluk nafakasına karar verilen ilk davada kocanın vekili olmuştur. Nafakanın takdirine esas olan mali konuda kocanın ( bu davadaki davalının ) sırlarını ve gücünü öğrenmiştir. Bu durumda Av. …’nun huzuru ile davaya bakılması usul ve yasasa aykırıdır.” gerekçesi ile maddenin bir amacı belirtildiği gibi,

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2000 tarih ve 2000/6961–7836 sayılı kararında da, “ Avukatlık, karşılıklı güven ve sadakat isteyen bir meslek olup, vekâlet de bu inanç doğrultusunda verilir. Davalı avukat, davacının bu inancını kötüye kullanarak hasım tarafın kendisini vekil tayin etmesine karşı koymamış, onun vekilliğini üstlenmiştir. Bu durum müvekkil davacının davalı avukatına karşı beslediği güvenin sarsılmasına neden olduğunun kabulünde duraksamaya yer yoktur. O nedenle davacı müvekkil salt bu nedeni ileri sürmek suretiyle dahi azilde haklıdır.” denilmek suretiyle Avukatlık Yasasının 38/b ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36.maddesinin, salt öğrenilen sırların önceki müvekkile karşı kullanılmasını önlemek amacıyla değil, karşılıklı güven ve sadakat nedeniyle de konulmuş bulunduğunu açıkça belirtmektedir.

Avukatlık Yasasının 34. maddesi “ Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 3. maddesi “ Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güveninin sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 4. maddesi “ Avukat, mesleğin itibarını sarsacak her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.”, hükümleri ile belirlenen ilkeler göz önünde bulundurulduğunda, maddenin amacının esas itibarıyla mesleğe olan güveni sarsmamak olduğu tartışmasızdır.

Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 2. maddesine göre, “ Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur, bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır.” Gerçekten de Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 36. maddesi “ Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.” hükmü ile avukatı, işi retle yükümlendirilmiştir.

Avukat kendi kendine karşı da bağımsızlığını korumak zorundadır.

Avukatlık, “ doğruluk karinesi ”nden yararlanan mesleklerdendir. Kişilerin bu mesleğin mensuplarına inançları asıldır. Bu nedenle avukatların, kolektif inanca ters düşecek ve bu inancı sarsacak davranışlardan dikkatle kaçınmaları gerekir.

Avukatlık mesleğinin ruhu ve etik değerleri ve geleceği nazara alındığında maddelerin geniş olarak yorumlanması zorunluluğu hasıl olmaktadır. Bu nedenle müvekkille eş zamanlı olarak hasım tarafın vekâletnamesinin üstlenilmesinde, bu vekâletname kime karşı ve ne sebeple kullanılırsa kullanılsın, yasaya ve meslek kurallarına aykırılık kabul edilmelidir. Salt “ aynı iş ” kavramıyla dar yorumlama, Avukatlık mesleğine olan güveni sarsacak, kamuoyunda itibarını azaltacaktır.

Şikâyetli Avukatın, müvekkili ile olan vekâlet ilişkisinin devamı esnasında eş zamanlı olarak hasım tarafın da vekâletini üstlenmesi, Avukatlık Yasasının 34, 38/b, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 2, 3, 4, 36. maddelerine aykırı olmakla disiplin suçu oluşturduğundan, Baro Disiplin Kurulu’nca yapılan hukuki değerlendirmede isabetsizlik görülmemiş, ancak eylemin Avukatlık Yasası 6. kısımda bildirilen suçlardan olması ve bu sebeple en az kınama cezası tayini gerekirken uyarma cezası verilmesi doğru bulunmamıştır.

Bu nedenle şikâyetçi itirazının kabulü ile, yeniden inceleme ve araştırmayı gerektirir bir husus bulunmadığından, uyarma cezasının kınama cezasına çevrilmek suretiyle kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.

Sonuç olarak, Şikâyetçinin itirazının kabulü ile, Şanlıurfa Barosu Disiplin Kurulu’nun uyarma cezası verilmesine ilişki kararının kınama cezasına çevrilmesi suretiyle ZELTİLEREK ONANMASINA ve Şikâyetli Avukat’ın KINAMA CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA, oybirliği ile karar verildi.



kararara.com