İzmir Barosu avukatları, 22-25 Eylül 2011 günlerinde CMK 250.maddesi ile özel görevli İzmir Cumhuriyet Savcıları tarafından yürütülen bir soruşturmada, avukatların ve kamuoyunun da aşina olduğu kısıtlama kararının, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle İzmir Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
 
İzmir Barosu avukatları adına konuşan İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, gözaltına alınan kişilerin savunmalarını üstlenen İzmir Barosu üyesi avukatlarına, şüphelilerin ifadelerinin alınmasında hazır bulunmak için gittikleri Emniyet Müdürlüğü'nde, dosyayı ve evrakları, inceleme talepleri üzerine, dosyada kısıtlama kararının bulunduğu, kısıtlama kararının Terörle Mücadele Kanunu'nun 10/d maddesine göre alındığı gerekçe gösterilerek evrak verilmediğini kaydetti.
 
Avukatlara ifade tutanaklarının bir örneğinin dahi verilmeyeceğinin söylendiğini ifade eden Pekdaş, şunları kaydetti:
 
"Türkiye Barolar Birliği ve 57 Baro'nun 17 Nisan 2011 tarihinde yayınlanmış olduğu İzmir Deklarasyonu'nda da 'demokratik düzenlerin normal zamanlarının normal mahkemeleri olmayan', özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla, mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı gibi çalışan bu mahkemelerin ve yine bu mahkemeler için öngörülen özel usul hükümlerinin bir an önce kaldırılması gerektiği, tüm yargılamalarda da sorun olarak karşımıza çıkan, adil yargılanma hakkına müdahale niteliğindeki karar ve uygulamalara derhal son verilmesi gerektiği, TBB ve Barolar olarak, bu sürecin takipçisi olacağımız, gerektiğinde savunmadan kaynaklanan ve demokratik gücümüzü kullanacağımız kamuoyuna duyurulmuştur."
 
CMK 153. maddesinin, kısıtlama kararına rağmen, şüpheli ya da avukatının,

"şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanakların bir örneğini alabilmelerine" olanak tanıdığını kaydeden Pekdaş, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 10/1. Maddesinde "Ceza Mahkemesi Kanunu'nun 250 ile 252. maddelerinde hüküm bulunmayan hususlarda diğer hükümler uygulanır" şeklindeki açık bir düzenlemeye yer verildiğini ve yine TMK 10/f maddesinde ise bu soruşturmalarda uygulanmayacak Cmk hükümlerinin açıkça sayıldığını, bu sayılan hükümler arasında avukatın evrak inceleme ve suret almasının yer almadığını kaydetti.

İzmir Barosu, KCK Operasyonundaki Gizliliğin Kaldırılmasını İstedi
 
Pekdaş, yasal düzenlemelere rağmen, demokratik düzenlerde, tartışılması dahi söz konusu olmayan, savunma hakkının yok edilmesi anlamına gelen bu uygulamanın, pervasızca gündeme getirildiğinin görüldüğünü, bu yaklaşım ve uygulama ile yakalanan veya tutuklanan kişinin, hakkında kamu davasının açılacağı süreye kadar geçen aylar boyunca, ne ile suçlandığını bilmeyeceğini söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Yine bu süre boyunca şüphelinin savunmasını üstlenen avukat, müvekkilinin ne ile suçlandığını ve savunmasının neler olduğunu bilmeden 'savunma' yapacaktır. Bu karar ve kararı verenlerin anlayışına göre avukat, yargılamada şeklen bulunan ve imza atmaktan ibaret görev yapan kişi olarak algılanmaktadır."
 

Anadolu Ajansı