DOSYADAKİ DİLEKÇELERİ VE TALEPLERİ ÖZETLEYİN DENİLDİ

Mahkemece dosyadaki dilekçeler teatisi aşaması sona erdikten sonra, “SULH VE ÖN İNCELEME HAZIRLIK TUTANAĞI” başlıklı yazı düzenlendi. Söz konusu evrakın kendisine tebliği üzerine evrakı inceleyen Avukat Leyla Çırak, “yargılamanın hızlandırılmasını sağlamak ve gereksiz zaman kaybını önlemek adına” şeklindeki gerekçeyle, hiçbir yasal dayanağı olmayan taleplerde bulunulduğunu ifade etti.  Çırak sözlerine “tutanakta yer alan ifadelerin, Hukuk Muhakemeleri Kanununda yeri olmayan, aksine doğrudan mahkemelerin görevleri arasında sayılan hususlardan oluştuğunu, bu tespitlerin davanın taraflarından talep edilmesinin tam bir yargılama skandalı olduğunu ve meslek hayatında böylesi bir tutanakla karşılaşmadığını” söyledi.

Mahkemenin düzenlediği tutanakta “TARAFLAR VEYA VEKİLLERİNİN TARAFLARIN UYUŞTUKLARI VE UYUŞAMADIKLARI KONULARI MADDELER HALİNDE GÖSTEREN, "SULH VE ÖN İNCELEME HAZIRLIK TUTANAĞI" BAŞLIĞINI TAŞIYAN YAZILI BELGE DÜZENLEMELERİNE” ifadelerine yer verilerek, bu belgede yer alması gereken konular da sıralandı.

Mahkemece sıralanan konular “dilekçeler teatisi aşamasında tarafların sunduğu tüm dilekçelerin kısaca özetlerinin hazırlanması, ayrıca tarafların bir araya gelerek sulh olup olmayacaklarını tartışmaları ve buna tutanakta açıkça yer vermeleri” şeklinde oldu. 

Avukat Leyla Çırak olaya ilişkin hukukihaber.net’e yaptığı açıklamada “burada özetlenmesi talep edilen dilekçeler, yazılı yargılama usulünde zorunlu olan dava ve cevap dilekçeleri ile cevaba cevap ve 2.cevap dilekçeleri olup, söz konusu dilekçeleri inceleyip, özetlemek, tarafların iddia ve savunmalarını irdelemek hakimin görevidir.” dedi. 

SEBEBİ YARGILAMAYA GETİRİLEN SÜRE SINIRI OLABİLİR

Avukat Çırak, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından düzenlenen tutanağa ilişkin değerlendirmesinde  “bu uygulamanın ‘Yargıda 100 Gün Hedefi’ duyuruları ilebirlikte ortaya çıktığını ve Asliye Hukuk Mahkemesi hâkiminin de bu tutanağı yargılamaların daha hızlı bir şekilde sonuçlanması için düzenlenmiş olabileceğini düşünüyorum. Hatta meşhur bir söz var herkes bilir. Geç gelen adalet, adalet değildir. Ama sorun şu ki, adaletin erken gelmesi her zaman adil olunduğu anlamına gelmeye de bilir.” İfadelerini kullandı. 

AVUKATLA TAKİP EDİLMEYEN DAVALAR SONUÇ NE OLUCAK?

Sözlerine devam eden Çırak, “Mevcut dosya karşılıklı olarak avukat aracılığıyla takip ediliyor evet. Ancak, avukat aracılığıyla takip edilmeyen dosyalar ne olacak, vatandaş hâkimin taleplerini tam olarak nasıl karşılayabilir? Her vatandaşın kendisine avukat tutabilme maddi gücü olmadığı düşünüldüğü zaman, böylesi bir uygulamada telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yaşanacağı tartışmasız.

Kaldı ki; avukat eliyle takip edilen dosyalarda dahi birçok eksik husus avukatlar tarafından takip edildiği ve tamamlanması sağlandığından, bu noktada avukattan bir de dosyayı özetlemesini, hatta husumetli olduğu karşı taraf ile bir araya gelmesini beklemek, ne kadar hakkaniyetli olacaktır, bunu düşünmek gerekir. 

Ayrıca, bir yargılama dosyasında hâkimin ve taraf avukatlarının yapması ve yapmaması gerekenler zaten bellidir. Bu durum genele yayılırsa; deyim yerindeyse kendin pişir – kendin gibi bir hukuk sistemine sebebiyet verir. 

Öte yandan hakimin, taraflara taleplerini açıklamak için süre vermesi; ancak tarafların ya da avukatlarının dosyaya sunmuş olduğu dilekçelerde yer alan ancak muğlak kalan hususlarda söz konusu olabilir. Bunun sebebi de davayı aydınlatma yükümlülükleri. Bizim davamızda ise mahkeme, bizatihi kendisinin yapması gereken işlemler dizinini, tarafların veya vekilleri olan bizlerin gerçekleştirmesini istemiştir. Üstelik bununla da yetinmeyerek, hazırlayacağımız raporu, duruşmadan birkaç gün önce dosyaya ibraz etmemiz istenmiştir.” şeklinde konuştu.

ARABULUCUK KURUMUNDAN ESİNLENİLMİŞ

Çırak, ayrıca bahse konu “ön inceleme duruşmasına hazırlık tutanağında” yer alan taleplerin, arabuluculuk kurumundaki prosedürü anımsattığını ifade etti. “Mahkemelerin ve mahkeme kalemlerinin iş yükünün farkındayız.” şeklinde konuşan Çırak,  amacının yargı merci olan mahkemeleri eleştirmekten ziyade, yargılamalarda her geçen gün daha da fazla ortaya çıkan keyfi uygulamaların sona ermesini sağlamak olduğunu, bu nedenle mesleki anılarını paylaştığını dile getirdi. (hukukihaber.net)