Yapılan basın açıklaması şöyle;

Sayın meslektaşlarım, değerli basın mensupları ve saygıdeğer vatandaşlar… Ülke olarak olağan durumda olağanüstü şartları yaşamaktayız. Çarşamba günü hakimlik savcılık yazılı sınavını kazanan meslektaşımız hakimlik savcılık mülakatına katılmış ve mülakatlarda yaşananlara ilişkin haklı tepkisini dile getirmiştir… Daha önce de yazılı sınavda yüksek puan almış ancak mülakatta elenmiştir. Nedeni ise bilinmemektedir.Bu ülkede başarılı olan değil arkası olan kazanmaktadır… Hepimizin çocukları Üniversite bitirip meslek sahibi olmak için yazılı sınavlara ardından mülakatlara girmek durumunda kalmaktadır… Ancak mülakatlarda hangi kriterlerin değerlendirmeye alındığı şüphelidir… Mülakatlarda kamera sistemi kaldırılmış ve bu haliyle keyfi uygulamalara meydan bırakılmıştır…  Devlet kurumlarına personel alımlarında  -özellikle mülakat aşamasında-  yaşanan bilimsel ve yasal kriterlere aykırı tutum ve davranışlar, keyfilik ve adam kayırmacılık safhasına ulaşmış ve alenileşmiştir.Hukuka, insan haklarına, bilimsel akla, vicdana ve ahlaka aykırı bu tutumun topluma kanıksatılması, ülke geleceği yönünden gayet vahim boyuta varmıştır. Kendisi gibi davranmayanın değil,  düşünmeyenin bile yok sayıldığı, hak ettiği iş verilmeyip aç bırakıldığı, liyakatın akla getirilmediği baskıcı bir yönetim anlayışı egemen kılınmaktadır. En ufak eleştiriye tahammülü olmayan düşüncenin, hâkimlik mülakat kurulunda yer buluyor olması, bir hukuk ayıbıdır. Meslektaşımızın başına gelen göstermiştir ki bu ülkede aksini ispatlama imkanınız bulunmayan bir tutanak ile tutuklanabilirsiniz…

Meslektaşımız Av.Umut KILIÇ Türkiye’nin bir sorununa yönelik tepkisini dile getirmiş mülakatta görevli hakimler dinlemek istememiş ve meslektaşımızı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını tepkisini dile getirmekten alı koymak için polis zoruyla yaka paça sürükleyerek dışarı atmaya çalışmışlardır… Vatandaşına 5 dk tahammül edemeyen bir iktidarın hakimlerinin bu tavrı ortamın gerilmesine neden olmuş ve meslektaşımız öfke ile bir takım sözler sarf etmiştir. Bu sözlerin içeriğinin hakaret olup olmadığı tartışmalı iken tutanak tutulmuş ve tutuklamaya sevk edilmiştir. Hakaret suçunun cezası ertelemeye tabidir… Tutuklama şartları gerçekleşmeyen bir durumda tutuklama kararı verilmesi hukuk tanımazlık ve bazı kesimlere şirin görünme çabasından başka bir şey değildir. CMK madde 100 de sayılan tutuklama gerekçelerinden hiçbirine uymayan bir tutuklama kararı vardır ortada… Meslektaşımızın evi, ofisi, mesleği bağlı olduğu barosu belli iken kaçma şüphesinin varlığına hangi kanıyla varılmıştır?Ortada tek bir delil olan tutanak var iken meslektaşımızın delil karartabileceği kanısına hangi gerekçeyle varılmıştır da tutuklama kararı verilmiştir? Evli barklı, işi gücü olan birinin, bir hakim, bir savcı gibi yargı mensubu olan Avukat Umut KILIÇ'ın tutuklanmaz ise kaçacağı sonucuna nasıl varıldığı yazmıyor.Avukat Umut KILIÇ'ın tutuklanmaz ise hangi delili karartacağından şüphe edildiği de yazmıyor.Bu durum göstermektedir ki bu ülkede Özel Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılması ile övünen hükümet yerine daha basit suçlarda dahi tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hâkimliklerini kurmuş ve bu şekilde yargıyı kontrol etmek yargı üzerinden vatandaşını susturmak, kendisine yönelik eleştirilerin önünü kesmenin yolunu bulmuştur. Siyasiler hep alkışlanmak istemekte asla eleştiri kabul etmemektedir. Oysa çıplak olduğunun farkında olmayan krala, Kral Çıplak demenin de bir yolu olmalıdır…  Değerli meslektaşlarım bugün çocuklarımız internet üzerinden hükümete veya siyasilere yönelik eleştiri yaptıkları için tutuklanmaktadır… Bugün bir meslektaşımız halen hakaret iddiası ile tutuklu bulunmaktadır… Literatürde gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlarda  gerek ulusal mevzuat ve içtihadımızda siyasetçilerin ve kamuya mal olmuş kişilerin normal insanlara nazaran daha fazla ve daha ağır şekilde eleştirilebileceği, bu durumun eleştiri sınırlarında dâhil olacağı, hakaret eylemine girmeyeceği kabul edilmiştir. Hatta AİHM kararlarında siyasetçilere karşı kullanılan çok daha ağır sözler, eleştiri sınırlarına dâhil edilmiş ve yıllarca Türkiye aleyhine tazminat kararları verilmiştir. Yargı bağımsız olmalı onun hakimi bunun savcısı diye bir nitelendirmeye mahal verilmemelidir.



Avukatlık kanunun 76. Maddesi ile başka hiçbir meslek grubuna verilmeyen yetki ve görev avukatlara verilmiş buna göre avukatlar hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumakla görevli kılınmışlardır. İktidardakilerin avukatları suçlu gibi göstermeye çalışmalarını asıl nedeni budur. Burada yapılmak istenen aslında halkı sindirmek savunmasız bırakmaktır. Avukatlar susturulursa hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunup, koruyacak kimse kalmayacaktır.

Değerli meslektaşlarım, Avukat Umut Kılıç olayı Türkiye’nin artık hukuk devleti olmadığını gösteren örnek bir olaydır. Adana Barosu olarak, meslektaşımızın hukuki olmayan gerekçelerle tutuklanmasını, tutuklanmanın bir cezaya dönüştürülmesini protesto ediyor, hepinize saygılar sunuyoruz.

Adana Barosu adına Avukat Hare Arabacı ÖZDEMİR