Roma’da çok sıkı prosedürlere bağlanan dini ve yargısal kuralları ancak din damları ve belli ve ayrıcalıklı bir zümre biliyordu. Bu durumda hakkını arayan veya kendisini savunmak durumunda kalan sıradan vatandaşlar, bu işte ehil kimselerden yardım almak zorunda kalmışlardır. Ancak Roma’da avukatlık şeref mesleği kabul ediliyordu ve avukatlar yaptığı işten para almazlardı. Adaletin sağlanması için ortaya çıkan meslek, Roma’da yüksek mevkilere çıkışın anahtarıydı.

Avukatlık usta-çırak ilişkisi çerçevesinde avukatın ve o dönem Romasında yargıçlık yapan magistra “Praetorlar”ın yanında yetişme ile oluyordu. Daha sonra hukuk mektepleri açılarak ilk üniversitelerin temeli atılmıştır. Bu bağlamda tarihin ilk üniversitelerinden biri de İstanbul’da hukuk okulu olarak kurulmuştur. Orta Çağ’da avukatlık önemini kaybetmişti. Çünkü bireyin ve birey hakkının gerilemesi, kilisenin amansız baskısı ve egemenliği, işkence ve diğer insanlık dışı yöntemlerle sonuç alma gibi hadiseler karşısında avukatlık mesleği önemini yitirmiştir. Ancak sonraki dönemlerde aydınlanma ve rönesansla beraber bireyin ve haklarının tekrar önem kazanması avukatlık mesleğini canlandırmış, temel hak ve hürriyetlerin gelişmesine ilk elden ve gür bir sesle katkıda bulunmuşlardır.

İslam Hukuku’nda avukatlık mesleği yoktur. Çünkü adaletin sağlanması kamunun görevidir ve kadılar tarafından sağlanmaktadır.
Günümüzde avukatlar sadece davalarda vekillik değil, hayatın her alanında cari olan hukuk kavramı ve kurumunun her aşamasında danışmanlık hizmeti ve desteği veren kişi olarak görev yapmaktadırlar.

Bugün bir suçlama ile adli ve idari makamların karşısına çıkartılan kişi, avukat tutma, avukatını çağırma, avukat tutacak maddi imkanı yoksa kendisine avukat tayin edilmesini isteme hakkı vardır. İfadesi alınmadan ve sorgudan önce kendisine bu hakkının hatırlatılması zorunludur. Ceza üst sınırı 5 yıl veya daha fazla olan sanıkların ve 18 yaşından küçük kişilerin yargılanmasında avukat bulunması zorunludur.




Kaynak:gokhankorkmaz.av.tr