ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI HAKKINDA AYDIN BAROSU BASIN AÇIKLAMASI

Anayasa Mahkemesi, resmi nikah kıymadan imam nikahı yaptıranlara ve bu nikahı kıyan din görevlilerine 6 aya kadar hapis cezası öngören düzenlemeyi 4'e karşı 12 oyla  iptal etmiş bulunmaktadır.
                       
Anayasa Mahkemesi kararının  gerekçesi, nikahsız birlikte yaşayanlara Türk Ceza Kanununda herhangi bir düzenleme öngörülmezken, resmi nikah yaptırmadan dini nikah kıyanlara hapis cezası öngörülmesinin Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olmasıdır. Anayasa Mahkemesi Üyelerinin, düzenlemenin din ve vicdan özgürlüğü, özel hayatın korunması ilkelerine aykırı olmasını kararın gerekçesi olarak açıkladıklarını  üzülerek görmekteyiz.
                       
Ülkemizin kanayan yarası, kadına yönelik şiddet ve  erken yaşta evliliklerdir. 4+4+4 eğitim sistemi ile 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimden vazgeçilmiş ve çocukların 15 yaşından önce  henüz bedensel  ve ruhsal  gelişmeleri tamamlanmadan bilinçsiz ebeveynler tarafından başlık parası adı altında yaşlı hatta çoluk çocuklu bir yetişkin ile evlendirilmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştır.  Dini nikah ile evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmış kadınlar, eşlerinin ölümü halinde tüm miras haklarından da mahrum olacaklar, ekonomik ve hukuki açıdan mağdur olacaklardır. Ülke gerçekleri göz önüne alındığında hala imam nikahı ile çok sayıda evliliklerin var olduğu, Medeni Kanunun eşlere tanıdığı hakların hiçbirisinin bu kişiler tarafından kullanılamadığı, nafaka ve tazminat haklarından mahrum oldukları ve Medeni Kanunun sağladığı tüm güvencelerden yoksun oldukları ve olacakları açıkça ortadadır.
                       
Devletin en önemli görevlerinden biri ailenin korunmasıdır. Anayasanın 41.maddesinde “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar. “  denilmektedir.
           
Ülkemizde tespit edilebildiği kadarıyla 181.000 kadar 18 yaş altı evlilik mağduru çocuk bulunmaktadır. Söz konusu karar bu sayısının yükseleceğinin habercisidir. Bu karar çocukların gayri resmi evlendirilmesini  teşvik edecek, cesaretlendirecektir.
                      
Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesinde “çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insanın çocuk sayıldığını,” 3.maddesinde ise “Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararının temel düşünce olduğu, taraf Devletlerin, çocuğun ana–babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de göz önünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstleneceklerini ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alacaklarını” düzenlemiştir.
                       
Yine Sözleşmenin 3. Maddesi “Taraf Devletlerin, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı, uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt edeceklerini” de düzenlemektedir.
                       
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin  (CEDAW) 3. maddesi "Taraf Devletler kadının tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için,özellikle politik, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlar başta olmak üzere bütün alanlarda, erkeklerle eşit olarak insan hakları ve temel özgürlüklerinden yararlanmalarını ve bu haklan kullanmalarını garanti etmek amacıyla yasal düzenleme dahil bütün uygun önlemleri alacaklardır." demektedir.
                      
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve ve  Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin 1. maddesinde "Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu dahil kadınlar ile erkekler arasındaki temel eşitliği teşvik etmek" sözleşmenin amaçları arasında sayılmıştır.
 
Türkiye bu sözleşmelere  taraftır
                                       
Ancak Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararı ile dini nikah, evlilik birliğinin oluşmasının temel ve yeterli koşulu haline getirilmiş, oluşturulan bu algı ile kadın mağduriyetinin ve çocuk istismarının da önü açılmıştır.       
                       
Toplumu daha da geriye götürecek kararları hangi gerekçe ile olursa olsun kabul etmiyoruz ve UYARIYORUZ. Sayın Anayasa Mahkemesi üyeleri, bu karar ile toplumumuz daha eşit, daha özgür hale gelmemiştir. Aksine; bu karar  savunmasız kız çocuklarının, cahil ve çaresiz kadınların, nikâhsız dünyaya gelmiş kız-erkek tüm evlatların temel haklarını tehdit eden bir yasal durum yaratmıştır. Yine kadınlar ve çocuklar ezilmeye, kullanılmaya, köle edilmeye, yok sayılmaya devam edecek;  buna ise  cahil, erkek egemen düzeni alışkanlık haline getirmiş erkekler ve ebeveynler ile  toplum gerçeklerini göz ardı eden bu karar sebep olacaktır. Biz 21. Yüzyılın Türkiye’sine  bu kararı yakıştıramadık. Bizler kadınlar ve çocuklar için büyük mücadeleler ile elde ettiğimiz kazanımlardan vazgeçmeyi düşünmüyoruz.
                       
Aydın Barosu olarak bu karar ile toplumu bekleyen tehlikelere dikkat çekiyor ve kararın arz ettiği vahameti kamuoyuyla paylaşıyoruz.
                                                                  
AYDIN BAROSU