Uşak Baro Başkanı Avukat Gürcan Sağcan’ın açıklaması şöyle:

“Bugün 5 Nisan avukatlar günü nedeniyle toplanmış bulunuyoruz. Yargının içersinde bulunduğu sorunlar ve meslek mensuplarımızın sorunları her geçen gün kat be kat artmaktadır.

Yargı içersinde sırtına FETÖ terör örgütü tarafından cübbe giydirilmiş terör örgütü üyesi, kontr gerilla dediğimiz yapılanmanın parçası olan hakim ve savcıların büyük oranda temizlenmiş olmasını önemsiyorum. Bu terör örgütü üyeleri yargıda 2007 yılından itibaren büyük yaralar açmışlardır. Adalet sistemi bu yaraları sarmaya çalışırken başka yaraların açılması ve bunların kapatılması için Türkiye’nin zamanı yoktur.

Adalet kurumlarının başında bulunan yöneticiler diğer kurumların yöneticilerine göre bir kat daha ince eleyip sık dokumak zorundadırlar. Elazığ’a hakim olarak tayini çıkan Danıştay başkanının kızının 1 günde Yargıtay'a Tetkik hakimi yapıldığını basın yayın organlarında okuduk. Bu olayı normal olarak karşılayan meslektaşlarıma soruyorum. Kendi davanızın Yargıtay’da 1 günlük hakim tarafından mı yoksa en az 5 yıl kürsü tecrübesi olan bir hakim tarafından mı incelenmesini istersiniz?

Hakim - savcı sınavında yazılı sınavda soruların yarısını bilenler yazılı sınava kazanmışlardır. Mülakat sınavına giren hakim adaylarından bir kısmının 45 saniyede mülakatı kazandığı, bir kısmının 45 saniye de elendiğini duyduk-sınava giren meslektaşlarımız anlattı. İçimiz sızladı. Kura çeken hakim-savcıların yürütmenin karşısında nasıl hazır olda bekletil diklerini, yürüt meyi nasıl alkışladıklarını televizyonlardan seyrettik.

Cübbenin düğmesi yoktur. Yargı mensubu olan Hakimler-Savcılar-Avukatlar emir almasınlar, hiç bir makam sahibinin önünde önlerini iliklemesinler diye, cübbenin cebleri yoktur. Paraya pula tamah etmesinler diye.

Bugün yaşıyoruz, her sınava giren hakim savcı adayı referans aramaktadır. Nedir referans ?, siyasi iktidar yöneticilerinden birisinin torpili aranmaktadır. Referansı olmayan-yeterli olmayan 45 saniyede sınavdan elenmektedir.Adalet dağıtan yargı kurumunun geldiği yer burasıdır.İçler acısıdır.Bizler hukuk fakültelerinin kontenjanlarının düşürülerek,yetersiz olanların kapatılarak en zeki öğrencilerin hukuk fakültesine alınmasını,,mezun olup hakim-savcı sınavına girenlerin de en zekilerinin hakim-savcı yapılmasını istiyoruz.

İktidarın vatandaşlara karşı yaptığı haksızlıklara karşı vatandaşın haklarını veren Danıştay gibi büyük bir kurumun başında bulunan bir kişinin kendi çocuğuna torpil yaptırması ve bu torpili HSK gibi yüce bir kurumun yapması, yine bu yüce kurumun hakim savcı adaylarını belirlerken torpil araması ve kura çeken hakim ve savcıların kuralarını yürütmenin başı olan Cumhur Başkanlığı sarayında yapılması ve yürütmenin başı olan sayın Cumhur başkanının alkışlatılması, Vatandaş nazarında Yargıya, yargı kurumlarına olan güveni zedelemektedir.

Anayasanın 138.maddesinde yazıldığı gibi "Hiç bir organ,makam merci veya kişi ,yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez;genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz." Bizler anayasanın bu hükmünün her koşulda uygulanmasını istiyoruz.Hakim Savcı alımlarında terfilerinde, tayinlerinde torpili, kayırmacılığı kaldırın, Adalet sisteminden siyaseti kovun, Adalet sistemini dedikodudan kurtarın, Liyakat sistemini getirin. Başarılı olan hakim savcı olsun, başarılı olan hakim savcı 1.sınıfa ayrılsın, Yargıtay’a - Danıştay’a seçilsin, siyasiler yargının işine karışmasın.

Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Cumhurbaşkanına, başbakana dava açtığında,O vatandaşa sen kime güvenipte cumhurbaşkanına, başbakana dava açtın dediklerinde o vatandaş "Ankara da hakimler var" diyebilmelidir. Vatandaşın yargıya olan güveni o mertebede olabilmelidir.Burada siyasi iktidar sahiplerine büyük görevler düştüğü gibi, Yüksek mahkemelerin, Hakimler Savcılar Kurulunun değerli hakimlerine, başkanlarına ve yöneticilerine de büyük görevler düşmektedir. Türk Milleti adına Oturdukları o makam ve mevkilerin itibarına yaraşır şekilde davranmaları gerekmektedir. Yanlışlarımızı düzelterek, eksikliklerimizi gidererek Türk Adaletine olan güveni vatandaş nazarında tesis etmeliyiz. Ancak o zaman 100 yıldır ulaşmaya çalıştığımız demokrasiye, insan haklarına ulaşabiliriz. Ekonomik kalkınmayı da ancak bu şekilde sağlayabiliriz. Adalete güvenin olmadığı bir yerde hiç bir kimse ekonomik yatırım yapmaz,o ülkeye yabancı sermayede, yabancı turistte gelmez.

Bir ülkenin yasaları mükemmel olabilir. Fakat yasayı uygulayacak olan idareciler-hakim ve savcılar, iyi yetişmemişlerse,iyi bir idareci,iyi bir hakim savcı olamamışlarsa,bulundukları kurumları KEYFİ olarak yönetiyorlarsa siz ne kadar iyi yasa yaparsanız yapın; insan hak ve özgürlükleri tehlike altında olacak,insanlar geleceklerinden endişe edeceklerdir.

İki örnek vereceğim Gezi olayları başlamadan önce gezi parkına kışla yapılmasını protesto etmek için bazı vatandaşlarımız çadır kurmuşlardı. Bu çadırlar sabaha karşı emniyet görevlileri tarafından yakılmış ve halk iktidara karşı ayaklanmıştı. O zamanın görevlileri olan İstanbul Valisi, İstanbul emniyet müdürünün ne olduğu sonradan ortaya çıktı.

Uşak Barosu avukatları olarak 16.06.2016 tarihinde Adliyeyi keyfi olarak yöneten Baş savcıyı protesto etmek için 100’ü aşkın avukat baro başkanımız basın açıklaması yaparak baş savcıyı protesto etmek için toplandık. Anayasada yazan ifade özgürlüğü, toplantı özgürlüğü hakkımızı kullandık ve hiç bir şekilde kırıp dökmeden toplantıya son verdik. Bu barışçıl protesto nedeniyle Başsavcı yetkilerini kötüye kullanarak bizleri PKK teröristleri gibi yol kesmekle, kişilerin hürriyetini kısıtlamakla suçlayarak, FETÖ terör örgütüne yardım ve yataklık yapanlara bile 2-3 yıl ceza istenirken hakkımızda 10 yıl hapis istemiyle dava açtı, yasaları çiğnedi, böyle bir olay Türkiye’de ilk defa yaşandı 32 avukata dava açıldı, Başsavcının amacı neydi, darbenin karşısında yer alan baroları -avukatları iktidara karşı kışkırtmak mıydı?  Türk Yargısının itibarını Avrupa devletleri-Dünya Devletleri önünde küçük düşürmek miydi ? Bu oyun Baromuz tarafından fark edilmiş, soruşturmaya başlanınca o zamanın HSYK’sı ve Adalet bakanlığı uyarılmıştır. Sesimize kulak verilmemiştir ve bu dava açılmıştır. Dava açılır açılmaz HSK ya ve Adalet Bakanlığına Baromuz tarafından tekrar uyarıda bulunulmuştur. En son bu büyük oyuna Mahkeme tarafından adil ve adaletli bir şekilde son verilmiştir. Bu tür yöneticiler Türkiye’nin hukuk devleti olmasının önünde engel oluşturmaktadırlar. Türkiye’nin demokrasi notunu düşürmektedirler. Benim buradan Adalet Bakanımızdan talebim bu davayı açtıran Başsavcının,açan savcının ve açılmasına izin veren Adalet bakanlığı görevlilerinin derhal GÖREVDEN ALINMALARINI Uşak Barosu avukatları adına talep ediyorum .

Avukatlar Yargı içersinde Türk Milletinin sesidirler. Avukatlara yapılan her baskı Millete yapılmaktadır. Eğer Türkiye’nin bir hukuk devleti olmasını,İnsan Hak ve Özgürlükleri konusunda gelişmesini istiyorsanız,öncelikle savunma mesleğinin önündeki engelleri kaldıracaksınız. Adliyenin girişinden başlayarak adalet sisteminin her safhasında savunmayı hakim ve savcı karşısında eşitleyeceksiniz. Otoparklar-giriş kapıları, adliye içersindeki alanın paylaşımı konusunda eşit davranacaksınız. Adliyenin yönetiminde barolara adalet komisyonlarında yer vereceksiniz. Yoksa bugün olduğu gibi Avukatlara yargının zencisi muamelesi yaparsanız, Türkiye’nin demokrasi olarak, ekonomi olarak gelişmesi mümkün değildir.

Tüm meslektaşlarımın 5 Nisan AVUKATLAR GÜNÜNÜ Kutluyorum. Saygılarımı sunuyorum.

AVUKAT GÜRCAN SAĞCAN

UŞAK BARO BAŞKANI”