Hakan Canduran, aday adaylığını, Türk Hukuk Kurumu’nda gerçekleştirdiği bir basın toplantısıyla açıkladı. Canduran, avukatların yoğun ilgi gösterdiği açıklamasında şu cümlelere yer verdi:

“Ankara Barosu’nu, Demokratik Sol Avukatlar adına iki dönem, her türlü zorluğa rağmen sizden aldığımız güçle, onurla ve gururla yönettik.

Kendisini Demokratik Sol Avukatlar’a mensup hisseden, katkı sunan tüm meslektaşlarıma, şahsıma ve baromuza verdikleri destekten ötürü teşekkürlerimi sunuyorum.

Üç buçuk yıldır sürdürdüğüm başkanlık sürecimde, birçok başarının altına hep birlikte imza attık. Bu süre içerisinde Demokratik Sol Avukatlar’ın ilkelerinden hiç şaşmadım. Demokratik Sol Avukatların elli yıllık baroyu yönetme tecrübesini hiçe sayıp bölmeye çalışanlara izin vermedim. Demokratik Sol Avukatlar’ı bölüp parçalamaya cüret edenler, geçmişte olduğu gibi bugün de yine beni ve Demokratik Sol Avukatlar’a gönül vermiş meslektaşlarımı karşılarında bulacaktır.

Siz meslektaşlarımın desteği ile kazandığım her seçim sonrası, yakamdaki Demokratik Sol Avukatlar kokartımı çıkarttım ve dünya görüşü ne olursa olsun Ankara Barosu’nu oluşturan tüm meslektaşlarımın başkanı olmaya büyük özen gösterdim. Hep mesleğimin, meslektaşlarımın ve hukukun yanında oldum. Yine bu süreçte hem telefonumu hem de kapımı her meslektaşıma açık tuttum.

Ankara Barosu, kuruluşundan beri, 94 yıldır, Atatürk ilke ve devrimlerini ışık alarak yönetilmiş; bu ilke ve devrimlerden hiç taviz verilmemiştir. Bundan sonra da Ankara Barosu, Atatürk’ün yolunda, çağdaş ve evrensel hukuk ilkeleri ile hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını koruyan ve yücelten çizgisini sürdürecektir.

Başkanlık sürecimde, bir kısmı bizden kaynaklanan nedenlerle, büyük bir kısmı ise ülkenin karşı karşıya kaldığı olağanüstü koşullar sebebiyle gerçekleştiremediğimiz projelerimiz oldu. Adliyenin bölünmesi ve Olağanüstü Hal koşullarından kaynaklanan olumsuzluklar vaktimizi ve enerjimizi o kadar aldı ki tüm projelerimize yetişemedik.

Önümüzdeki dönemde, bir önceki dönemde tamamlayamadığımız projelerimizi meslektaşlarımızın hizmetine sunmak için var gücümüzle çalışacağız.

mAV-i Projemizi geliştireceğiz. Projeye, Mavi Tevkil ve Mavi Duruşma’yı ekleyeceğiz.

Eldenele, Askıda Dayanışma, gerçek bir Baro Meclisi, meslek duayenlerinin yöneteceği Etik Kurul, TODAV ve Fakülteden Baroya gibi projelerimizi çok yakında sizlerle paylaşacağız.

2019 yılında yapılacak seçimlerin, hukuk devleti yönünden varlık yokluk mücadelesi olacağı açıktır. Sayısal çoğunlukla Meclis’ten geçirilen ancak adil bir seçim yapılmasına elverişli olmayan Seçim Yasası’nın olumsuz sonuçlarını engelleyebilmek için, ülke çapında tüm sivil toplum kuruluşlarına da sandık güvenliği eğitimi verip, yine ülke çapında tüm meslektaşlarımızı örgütleyerek seçim güvenliğini sağlamak için öncü olacağız.

Her dönem mesleğimizin sorunları oldu. Ancak bu süreçte öyle zorlu olaylarla karşı karşıya geldik ki mesleğimiz ve mesleğimizin temeli olan hukuk devleti, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki Olağanüstü Hal sürecinden en çok etkilenen, biz hukukçular olduk. Savunma hakkı, bu süreçte kanun hükmünde kararnameler ile dünyada örneği olmayan bir şekilde kısıtlandı. Kanun hükmünde kararnamelere karşı tüm yasal yollar, iktidar ve Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.

Olağanüstü Hal ile birlikte çıkan tüm kararnamelerle, hukukun üstünlüğüne, evrensel hukuk kurallarına, insan haklarına ve savunma hakkına getirilen kısıtlamalar, gerek basın gerek sosyal medya ile kamuoyunun bilgisine sunuldu. Kamuoyu, bu şekilde sürekli olarak bilgilendirildi.

İktidara, Adalet Bakanlığı’na, tüm bürokratlara, savunma hakkının kısıtlanmasının, dünya nezdinde ülkemize getireceği olumsuzluklar sürekli anlatıldı. Bu yoldan dönmeleri için her türlü çaba sarf edildi. Ancak sandık sonuçlarını tek başına demokrasi kabul eden iktidar, baskısını günden güne arttırarak savunma hakkını hiçe saydı. Ancak unutulmamalıdır ki, bugün hukuku hiçe sayanların da yarın ihtiyaç duyacakları, savunma hakkı ve avukatlar olacaktır.

Yine bu dönemde tüm baro başkanlarıyla birlikte, baromuz önderliğinde yapmak istediğimiz yürüyüş ve açıklamalar, Olağanüstü Hal kararına sığınılarak valilikçe engellendi. Ancak biz yılmadık. Salonlarda yaptığımız ulusal ve uluslararası toplantılarla Olağanüstü Hal’in amacını aştığını anlattık. Fakat maalesef Olağanüstü Hal’in, demokrasiye aykırı bir şekilde olağan rejim haline getirilmeye çalışılmasını da hep birlikte yaşadık.

Yine kanun hükmünde kararnameler ile kalkışma sayılacak eylemlere karşı halkın göstereceği tepki ve işleyeceği suçların cezasızlık ile ödüllendirilmesinin getireceği sonuçları, toplumun her kesimine sadece biz anlatabildik.

Toplumsal davaların tamamında mağdur sanıkların savunmalarını Ankara Barosu Başkanı olarak fiilen üstlendik ve savunma görevimizi tam ve layıkı ile yerine getirdik.

Yine bu süreçte mesleğimiz adına Türkiye Barolar Birliği ile işbirliği, güç birliği içinde olduk. Barolar Birliği içerisinde Başkent Barosu olmanın ağırlığını her zaman hissettirdik. Ancak asla vesayet altına girmedik.

Adalet Bakanlığı ile gerek adliyenin bölünmesi gerekse diğer sorunlarımızın çözümü yönünde görüşmelerimizi sürdürdük. Ama bu durum, bizim iktidarın ortaya koyduğu hukuksuzluklara karşı sesimizi yükseltmemize engel olmadı. Bilakis bildiğimiz doğruları ve hukuka uygun tepkileri, yerinde ve yüksek sesle her zaman dile getirdik.

Sizden ve tüm meslektaşlarımızdan aldığımız güçle böylesine zorlu ve olağanüstü süreçlerden başarıyla çıkmış olmamız bize, normal koşullarda edinemeyeceğimiz ölçüde tecrübe kazandırdı.

Maalesef önümüzdeki günler daha da zor olacak. Gerek mesleğimizin sorunları gerekse mesleğimizden ayrık tutamayacağımız hukuki güvenliğimiz ve seçim güvenliği konusundaki endişelerimiz, yapılması gereken çok şey olduğunu gösteriyor.

2019 yılında yapılacak seçimlerde iktidarın dikensiz gül bahçesi yaratma çabası ile meslek örgütlerimizi güçsüzleştirme ve iktidara tabi hale getirme çalışmaları bugünden bellidir.

Birliğimizden, beraberliğimizden, bilgimizden, birikimimizden ve cesaretimizden korkanlar, mesleğimizi ve meslek örgütlerimizi tehdit ediyorlar.

Mesleğimizin geleceğini karartmalarına izin vermeyeceğiz! Baromuzu parçalamalarına müsaade etmeyeceğiz!

Bu nedenle öncelikle meslek örgütlerimizin ayakta kalması ve gücünü devam ettirmesi için olağanüstü çaba harcamak gerekmektedir. Çünkü iktidar, seçim güvenliğini ortadan kaldırmak ve işlerine gelmeyen doğruları söyleyenleri susturmak için baroları ve Türkiye Barolar Birliği’ni güçsüzleştirme çalışmalarını sürdürecektir.

Öyleyse önümüzdeki dönem Başkent Barosu’nun çok güçlü, çok kararlı, birlik içinde ve cesur davranması gerekli ve zorunludur.

Gün, bilgiye, tecrübeyle ve cesaretle birlikte direnme günüdür!

Daha önce iki kez birlikte başardık; yine başaracağız. Bölünmeyeceğiz.

Sizden aldığım birlikte olmanın gücüyle, olağanüstü süreçlerden edindiğimiz tecrübe ve bilgi birikimimi, yine önümüzdeki zorlu yolda meslektaşlarımızın hizmetine sunma isteği ve inancıyla, Demokratik Sol Avukatlar’ın ön seçiminde yeniden aday adayı olduğumu sizlere gururla ve onurla açıklıyorum.”

KESİN GÖZÜYLE BAKILIYOR

Ankara Barosu’nda seçimleri, yaklaşık elli yıldır DSAG’ın aday gösterdiği isimler kazanıyor. Ankara Barosu Başkanlığı’na yeniden talip olan Hakan Canduran, DSAG’nun Haziran ayında gerekleştireceği ön seçimin en güçlü adayı olarak gösteriliyor. DSAG’nun ön seçimini kazanacak adayın Ankara Barosu’nun yeni başkanı olmasına kesin gözüyle bakılıyor.

hukukihaber.net