ANKARA BAROSU BAŞKANI, İFADE VERDİ

Hakim A.D., 24 Mayıs 2018 tarihinde görülen bir duruşma sırasında avukatları salondan çıkartmış; tesadüfen orada bulunan Hakan Canduran da duruma müdahale etmişti. Hakim D., kürsüden inerek koridorda bulunan Canduran’ın üzerine yürümüş; D.’nun Canduran’a yönelik fiili saldırısı, çevredekilerin müdahalesiyle önlenmişti.

Hakan Canduran, olayın ardından A. D.’nu Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) şikayet etmişti. D. da Canduran’dan şikayetçi olmuştu.

Aradan yaklaşık bir buçuk ay geçmesine rağmen Hakim D. hakkında hiçbir işlem yapılmazken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Hakan Canduran’ı ‘şikayet edilen’ sıfatıyla ifade vermeye çağırdı.

Canduran, yedi sayfalık yazılı ifadesini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sundu. İfadenin ardından da kendisine destek vermeye gelen meslektaşlarıyla birlikte Ankara Merkez Adliyesi’nin önünde bir basın açıklaması yaptı. Hakan Canduran, basın açıklamasında şunları söyledi:

“Ankara 12. İş Mahkemesi Hakimi A. D., 24 Mayıs 2018 tarihinde, duruşma salonunda bulunan meslektaşlarımızı, hukuka ve hakimlik mesleğinin vakarına aykırı bir şekilde kovmuştur. Avukatlık Kanunu’nun Baro Başkanının Görevleri başlıklı 97. maddesinin 6. bendi gereğince; ‘meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgili işlerde kanunlar ve meslek kurallarının gereğini her türlü organlara karşı savunmak ve bu konuda doğrudan doğruya veya dolayısıyla kendisini göreve zorlayan hususları yapmak’ ile yükümlü Baro Başkanı sıfatımla, görülen duruşmanın bitmesi beklenmiş ve hakimle konuşularak soruna çözüm ararken hakimin olumsuz tavırları neticesinde salonun dışına çıkılmıştır. Kısa bir süre sonra hakim yaptığı yanlışın farkına varmış ve duruşmanın aleniyetini sağlamak için avukatları duruşma salonuna davet etmiştir. Ancak aynı hakim, üzerinde cübbesi ile kürsüsünü ve duruşma salonunu terk etmiş; avukat cübbemle beklerken üzerime yürümüştür. Koridorda bulunan meslektaşlarım araya girmiş; hakimin şahsıma fiziksel saldırıda bulunmasını engellemişlerdir.

Yapılan saldırı, sadece şahsıma yönelikte değildir. Yapılan saldırı, mesleğe, meslektaşa ve barolara yöneliktir. Bu saldırıyı bir hakimin bireysel hareketi olarak değerlendirmek, yanılgı olacaktır. Bu saldırı, savunmasız yargı hayalleri gören zihniyetin dışa vurumudur.

Türk Milleti adına yargılama yapan ve karar veren bu hakimin, üzerindeki cübbenin ve bulunduğu konumun ağırlığına ve saygınlığına yakışmayan bu saldırısı, tüm yurtta ve yargı camiasında infialle karşılanmıştır. Sadece avukatlar değil yüzlerce hakim ve savcı meslektaşlarımız da üzüntülerini dile getirmişlerdir.

Konu, binlerce avukatın talebiyle, adalete güveni sağlamakla yükümlü ve görevli HSK’na taşınmıştır. HSK önünde yurdun dört bir yanından gelen avukatlar ve baro başkanları, şahsımda tüm avukatlara yapılan bu saldırıyı protesto etmiştir. Bu sırada HSK Başkanı tarafından, hakim hakkında derhal soruşturma başlatıldığı ifade edilmiş; avukatların haklı tepkilerinin önüne geçilmeye çalışılmıştır.

Aradan bir buçuk aydan fazla bir zaman geçmiştir. Bu süreçte olaya tanık olan meslektaşlarım tek tek ifadeye çağrılmıştır. Ancak aynı hakim, aynı mahkemede ve aynı kürsüde Türk Milleti adına karar vermeye devam etmektedir. HSK tarafından sözde yapılan, bize göre ise zamana yayılarak unutturulacağı düşünülen soruşturma tamamlanmamıştır.

Ülkemiz, adalete güven endeksinde bu ve benzeri nedenlerle yerle yeksan olmuştur. Vatandaşlarımız da adalete güvenmemektedir. Bu hakimin mesleki taassup ile korunması ve soruşturmanın tamamlanmaması, tüm avukatlarca esefle karşılanmaktadır. Bu hakim, kim ya da kimler tarafından korunmaktadır? HSK, bu sorunun cevabını vermek zorundadır.

Hakime dokunmayarak mahkeme kürsüsünü teslim edenler, yüz on bin avukatın aklı ile alay etmek istemektedirler ki biz, buna izin vermeyeceğiz.

HSK tarafından verilen sözün tutulacağına, soruşturmanın tarafsızca ve derhal yapılacağı beyanına inanan biz avukatlar, sabırla sonucu bekledik. Ancak sessizlik hala sürmektedir.

Hakime dokunmayanlar, bu kez şahsımı ‘şikayet edilen’ sıfatıyla ifadeye çağırmışlardır. Ben, ifademi biraz önce savcılığa yazılı olarak verdim.

Ancak soruşturmayı zamana yayarak unutturmaya çalışanlar bilmelidir ki; biz, bu işin sonuna kadar takipçisiyiz.

Hiçbir baskı, hiçbir gözdağından da korkmuyoruz. Savunmayı savunmaktan da yılmıyoruz. İyi niyetle ve bir kez daha bu hakimin derhal görevden el çektirilmesini istiyoruz. Aksi takdirde vatandaşın ve avukatların gözünde, yaptığı saldırı neticesinde güvenini yitiren hakimin Türk Milleti adına karar vermesini kuşku ile karşılamaya devam edeceğiz ve bu kuşkuyu yaratan da HSK olacaktır. Bu nedenle HSK’nu bir kez daha göreve davet ediyoruz.”

Ankara Barosu Başkanı Avukat Hakan Canduran tarafından yapılan savunma şöyle;

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI

AVUKAT VE NOTER SORUŞTURMA BÜROSUNA

Sayı: B.M.2018/18645

BEYANDA BULUNAN             : Av. Hakan CANDURAN

ŞİKAYETÇİLER                        : 1. A. D.

                                                  2. H. Ş.

                                                  3. Z. A.

KONU                                     : Ankara 12. İŞ Mahkemesi Hakimi ve katip ile mübaşirinin yaptığı suç

  duyurusu kapsamında, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün,

  1.1.2006 tarih ve 13 numaralı Genelgesinin 3/5 maddesi uyarınca yazılı

  beyanın verilmesidir.

BEYANLAR                             :

Şikayetçiler hakim, katip ve mübaşir tarafından verilen 28.5.2018 tarihli kayıtsız dilekçe ile görevli memuru tehdit ve hakaret, yargı görevi yapanı ve sair memurları, duruşma salonunu basarak, dışarıdan sistematik gürültü yaparak ve tehdit ederek birden fazla kişi ile görevi yaptırmamaya cebren direnme, duruşma salonu içini kayıt cihazı ile kaydetme, resmi mercilere verildiği öğrenilen ve mahkeme hakimince gerçekleştirilmediği bilinen fiillerin, mahkeme hakimine izafe edilmek suretiyle iftira suçu oluştuğu iddialarıyla, benim de aralarında bulunduğum 24.5.2018 tarihli tutanakta imzası bulunan kişiler hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; Avukatlık Kanunu’nun, “Baro Başkanının Görevleri” başlıklı 97. Maddesinin 6. bendi aynen şu hükmü içermektedir:

                                                                                   

“MESLEK ONURU VE BAĞIMSIZLIĞI İLE İLGİLİ İŞLERDE KANUNLAR VE MESLEK KURALLARININ GEREĞİNİ HER TÜRLÜ ORGANLARA KARŞI SAVUNMAK VE BU KONUDA DOĞRUDAN DOĞRUYA VEYA DOLAYISIYLA KENDİSİNİ GÖREVE ZORLAYAN HUSUSLARI YAPMAK”.

Buradan hareketle ifade etmek gerekmektedir ki; 28.5.2018 tarihli şikayet dilekçesinde belirtilen hususların tamamı gerçek dışıdır. Şöyle ki;

I- Görevli Memuru Tehdit ve Hakaret Yönünden:

1. Öncelikle belirtmek gerekir ki şikayetçiler kendi tuttukları tutanağı delil göstererek şikayette bulunmuşlardır. Şikayetçilerin kendi tuttuğu tutanağı delil göstermek suretiyle suç duyurusunda bulunması hukuka aykırıdır. Böyle bir belge delil kabul edilemez.

Söz konusu tutanakta aleyhime olan hususların tamamı, gerçeğe aykırı olup, Mahkeme hakiminin duruşma zabıtlarındaki beyanlarıyla dahi açıkça çelişmektedir. Söz konusu tutanak, duruşma zabıtları şikayetçilerce incelenmeden düzenlenmiş, gerçek dışı ve hakimi kurtarmaya yönelik olup, suç unsuru içermeyen hayal ürünü bilgileri içermektedir.

2. 24.5.2018 tarihinde Ankara 12.İş Mahkemesi duruşma salonunda vuku bulan olaylarla ilgili benim de aralarında bulunduğum meslektaşlarım tarafından aynı tarihli tutanak düzenlenmiş olup tutanak örneği, tarafımdan 25.5.2018 tarihinde HSK’ya verdiğim şikayet dilekçesi ekinde delil olarak sunulmuştur. Şikayet dilekçesinde de belirtildiği üzere, söz konusu tutanak şikayetçilere tebliğ edilmediği halde içeriğini bilmedikleri bir tutanağa dayalı olarak suç isnadında bulunmuşlardır.

3. Şikayet dilekçesinde, görevli memuru tehdit ve hakaret iddiasında bulunulmuşsa da gerek şikayetçilerin tuttuğu tutanakta, gerekse tarafımızdan ve duruşmadan kovulan avukatların tuttuğu tutanaklarda ve şikayetçilerle yapılan görüşmelerde, tehdit ve hakarete ilişkin hiçbir beyanın bulunmadığı sabittir.

24.5.2018 tarihinde, saat 10.57.59 da düzenlenen duruşma zaptında, tarafımdan görevli memurlara karşı tehdit ve hakarete ilişkin herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. (Bu zabıt 2018/81 E. sayılı dosyaya ilişkin olup bu bilgi şikayetçilerin tuttuğu tutanakta yer almaktadır.)

Yine 24.5.2018 tarih ve saat 11.22.23 de düzenlenen -2015/483 E. sayılı dosyaya ilişkin- duruşma tutanağında da tehdit ve hakaret içeren bir sözün kullanıldığına dair hiçbir tespit yoktur. 

4. Şikayetçiler tarafından düzenlenen 24.5.2018 tarihli “Ankara 12. İş Mahkemesi Tutanak” isimli tutanak içeriğinde, Mahkeme resmi zabıtlarındaki ifadelere aykırı olarak, şikayetçiler tarafından uydurulmuş bir kısım ifadelere yer verilmiştir. Ancak tarafımca ve o anda orada bulunan avukatlarca, iddia edilen hiçbir söz sarf edilmemiştir. Salonda bulunan tanıklar da bu konuyu teyit edecek durumdadır. 

II- Yargı Görevi Yapanı Ve Sair Memurları, Duruşma Salonunu Basarak, Dışarıdan Sistematik Gürültü Yaparak Ve Tehdit Ederek Birden Fazla Kişi İle Görevi Yaptırmamaya Cebren Direnme Yönünden:

Yukarıda belirtilen iki adet duruşma zaptı ile duruşma sonrasında her üç şikayetçi tarafından tutulan tutanak içeriklerinden açıkça anlaşıldığı şekilde; duruşmanın bitmesi ve diğer duruşmanın başlamasından önce, yani duruşma arasında hakimle görüşme yapılarak, konunun çözme bağlanması için çaba sarf edilmiş, hakimin kışkırtıcı tavırlarına karşı yine de tarafım ve diğer avukatlarca nezaket içinde konuşulmaya çalışıldıkça hakim “sende kimsin be” şeklinde sözler sarf etmiş, ben kendisine “siz” diye hitap ettiğimi hatırlatarak aynı üslupta “siz” diye konuşması gerektiğini söylediğimde “baro başkanının burada bir hükmü yok, hak ve yetkisi de yok, sen hsk müfettişi misin?” şeklinde ifadelerde bulunmuş, “aleni duruşma yapılırken avukatların adeta kovularak dışarıya atılması şeklindeki tavırlarda, baro başkanı olmam nedeniyle yasal olarak yetkili olduğumu” beyan ettiğimde ise benzer tavırlarını sürdürdüğünden duruşma salonundan çıkılmıştır.

Dolayısıyla duruşma salonunu basmak şeklinde bir tavır ve davranış söz konusu değildir.

Dışarıdan sistematik gürültü yapılması ile kastedilen açık ve net olmayıp, nitekim bu hususun doğru olmadığı, kamera kayıtları ve tanık ifadeleri ile anlaşılacaktır.

III - Duruşma Salonu İçini Kayıt Cihazı İle Kaydetme Yönünden:

Benim ya da orada bulunan hiçbir meslektaşım tarafından duruşma salonunun içi kayıt cihazı ile kaydedilmemiştir. Kayıtlar, adliye koridorunda yapılmıştır. Kayıt yapılmasının amacı, cübbesi üzerinde olduğu halde duruşma salonunu terk ederek, adliyenin koridorunda saldırmak maksadıyla üzerime doğru koşan hakimin gerçekleştirdiği fiili tespit etmek ve belgelemektir. Dolayısıyla iddia edildiği şekilde ne duruşma esnasında, ne sonrasında duruşma salonunun içi kayda alınmamıştır. Mahkeme hakiminin, hakimlik mesleğine uymayan, hukuka aykırı davranışlarının belgelenmesinden başka bir durum söz konusu değildir.

Kaldı ki yasak, duruşma yapılması sırasında, duruşmanın kayda alınmasına ilişkindir. Kayıtlardan görüleceği üzere, duruşma anı kayda alınmadığı gibi duruşma salonunun içine girilmek sureti ile yapılan bir kayıt da bulunmamaktadır.

 

IV - Resmi Mercilere Verildiği Öğrenilen Ve Mahkeme Hakimince Gerçekleştirilmediği Bilinen Fiillerin, Mahkeme Hakimine İzafe Edilmek Suretiyle İftira İddiası Yönünden:

Şikayetçiler tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusunda, resmi mercilere verildiği öğrenilen tutanaktan bahsedilmektedir. Söz konusu tutanak kendilerine henüz tebliğ edilmeden, tutanağın içeriği dahi görülmeden, bu tutanağa dayalı olarak bir kişiyi iftira suçu ile suçlamanın hukuka uygun olmadığı açıktır. Özellikle hakimlik mesleğini yürüten bir kişinin bu hususu bilmemesi ise olanaklı değildir.

Söz konusu tutanağın içeriği incelendiğinde, iftira oluşturacak bir açıklamanın olmadığı, şikayetçi hakim tarafından gerçekleştirilen fiillerin açıklandığı görülecektir. Nitekim aynı fiiller, şikayetçiler tarafından tutulan tutanakta da yer almaktadır. Asıl şikayetçiler tarafından yapılan bu başvuruyla ve kendileri tarafından düzenlenen ve asılsız iddialar içeren tutanakla bana karşı iftira suçu işlenmiştir. 

OLAYIN OLUŞ ŞEKLİ               :

24 Mayıs 2018 günü Ankara Adliyesi Balgat Ek Binasında, meslektaşlarımla birlikte Ankara Barosu Genel Kurulu öncesinde yapılacak ön seçim çalışmaları için tüm katları dolaşırken ikinci kata geldiğimiz sırada Av. Ali Karaman bana, 12. İş Mahkemesi Hakiminin avukatları duruma salonundan attığını söyledi ve ilgilenmemi istedi. Ben de bunun üzerine birlikte seçim çalışması yaptığım meslektaşlarımla birlikte 12. İş Mahkemesi duruşma salonunun bulunduğu koridora gittim. 4 veya 5 genç kadın meslektaşım duruşma salonunun önünde ayakta beklemekte idi. Yaptığım konuşmada, kendilerinin hakim tarafından duruşma salonundan çıkartıldıklarını öğrendim. Bu konu ile ilgili tutanak tutulup tutulmadığını kendilerine sorduğumda, hazırlayacaklarını söylediler. Onlar tutanak tutarken ben de hakimin duruşmayı bitirmesini bekledim. Yeni duruşmayı açmadan önce duruşma salonuna girdim. Az önce usulsüz bir şekilde meslektaşlarımın salondan çıkartıldığını söyledim. Hakim bana kaba bir üslupla “sen de kimsin be” diye bağırdı. Ben de Ankara Barosu Başkanı olduğumu, bir iki dakikasını ayırırsa konuşarak çözüm getirebileceğimizi söylediğimde “baro başkanının burada hiçbir hükmü yok, ne hakkı var ne de yetkisi, sen HSK müfettişi misin” diye ayağa kalkarak bağırdı. Ben de avukata yapılan her kötü muamelede kanundan aldığım yetki ile burada olabileceğimi söyledim. Ancak kendisi çözüm önerilerimizi dinlemeyip, bağırıp çağırmaya devam etti. Ardından duruşma salonundan ayrıldık.   

Biz dışarıda tutanak tutarken hakim, mübaşir ile haber göndererek avukatların duruşmayı izleyebileceklerini söylemiş. Ben de, sadece yanımdakilerin duyabileceği şekilde “işte böyle olmalı” dedim. Hakimin bu sözü duymuş olduğunu sanmıyorum. Birkaç dakika sonra hakimin duruşma salonundan fırlayarak üstüme doğru yürüdüğünü gördüm. Cübbesini omuzlarının gerisine atmış bir vaziyette idi. El kol hareketleri ile ve bağırarak üzerime doğru gelirken araya tanımadığım birisi girerek belinden sarıldı, bir iki meslektaşım da araya girdiler. Böylece bana ulaşamadı. Bana doğru yürüdüğü sırada sen kim oluyorsun diye bağırdı. Daha sonra meslektaşlarım ile sivil giyimli kişi hakimi salona geri götürdüler. Ben konuşmanın hiçbir aşamasında hakaretvari bir söz söylemedim, sadece “siz” ve “hakim bey” diye hitap ettim. “Siz ne söylediğinizi biliyor musunuz” dedim. Bunun dışında hiçbir söylemim olmamıştır.

Ayrıca, o sırada yanımda bulunan meslektaşlarım da uyarı mahiyetinde sözler söylediler ancak hakaret niteliğinde söz ve davranışlarda bulunmadılar. Kamera görüntüleri zaten bu durumu tevsik edecektir. 

Hakim duruşma salonuna döndükten sonra yarım kalan tutanak tarafımızdan tamamlandı ve bütün meslektaşlarımla birlikte olay yerinden ayrıldık.

Olayın oluş şekli aynen anlatıldığı gibidir.

ŞİKAYETÇİLER TARAFINDAN TUTULAN TUTANAĞIN TARTIŞILMASI :

 Meslektaşlarımız tarafından tutulan tutanak ile şikayetçilerin 24.5.2018 tarihinde tuttukları anlaşılan ve delil olarak dosyaya sundukları tutanak arasında çelişki olduğu gibi şikayetçilerce düzenlenen tutanakta da doğru olmayan ve suçlayıcı ifade ve beyanlar bulunmaktadır.

Esasen şikayetçilerin tümü tarafından imzalanmış bulunan bir tutanağın delil olarak kabulü mümkün olmamakla birlikte, söz konusu tutanağın içeriğinde beni ve meslektaşlarımı suçlayıcı gerçeğe aykırı ve suç tasnii teşkil eden ibareler nedeniyle yapacağımız suç duyurusuna ilişkin tespitleri de savcılığın bilgisine sunmak gereği duyulmuştur.

Söz konusu tutanakta;

“Burası ceza mahkemesi değil, burayı ceza mı sanıyorsunuz, ben görevliyim” dediğim ileri sürülmüş ise de, gerek tanık ifadeleri ve gerekse avukatlar tarafından tutulan tutanaklarda benim böyle bir söz söylemediğim açık ve nettir.

Ayrıca tutanakta, benim yanımda bulunduğu söylenen meslektaşların bir kısmının yumruklarını, dişlerini sıkarak ve bağırarak bir takım sözler söyledikleri iddiası, tamamen hayal ürünü ve suç isnadına yöneliktir.

Hakimin, “sizden mi öğreneceğim ceza hukuk ayrımını ne saçma sapan konuşuyorsunuz, bakın benim tansiyonum var gidin” şeklinde bir söylemi de olmamıştır. Salondan çıkarken tarafımca tehdit eder bir üslupla “ben görevliyim, yetkiliyim, sana da gösteririm” şeklinde bir sözü ifade ettiğim söylenmiş ise de, bu sözlerin tamamen yalan olduğu, yine tanık ifadeleri ve tutulan tutanaklarla sabittir.

Daha sonra yine hakim, koridordan geldiğini iddia ettiği “sizi duruşmaya almazsa tutanak tutun, ben HSK’ya bildiririm, gösteririm ona, bu kendini cezada sanıyor, bu kim oluyor, biz hepinizin arkasındayız” gibi sözleri fasılasız sarf ettiğim ve duruşma düzenin bu sebeple bozulduğu, katibin, hakimin sözlerini tutanağa geçirmeye zorlandığı ve dışarıdaki gürültünün kesilmesi ve koridorda, salon kapısı yakınlarında yeterli sandalye bulunmadığından duruşma bekleyen avukatların oturmasını teminen davacı vekiline, duruşmayı dinlemek isteyen varsa içerde altı tane sandalye olduğunu, dileyenlerin salona girebileceklerini söylediği, benim bu sırada bağırarak “hah işte nasılmış gördün mü, böyle yola gelir sonunda, böyle olacak” dediğimi duyduğunda kürsüden inip salon dışına çıktığı, yanıma gelerek, “sen hiç utanmıyor musun, ben senden korktuğum için mi içeri aldım avukatları, yaşından başından utan” dediği ve bu sırada bir çok kişinin telefonla olayı kaydetmeye başladığı, toplu vaziyette hakimin üzerine yürüyenlerin olduğu, hakim duruşma salonuna girdiğinde başkaca avukatların ellerindeki telefonu hakimin yüzüne temas ettirecek şekilde yaklaştırarak “devam edin devam edin, siz alkol mü aldınız” gibi sözler sarf ettikleri, katibin, duruşma salonunun kapısını kapatmaya çalıştığı, bir avukatın kapı kapatılırken kolunu çekmek istemediği, dışarıdaki kalabalığın topyekun saldırgan hareketlerine maruz kalan katibin ağladığı ve duruşmalara devam edildiği ifade edilmiştir.

Yukarıdaki ifadelerin tamamı, bizzat şikayetçiler tarafından uydurulmuştur. Şöyle ki;

  1. Hiçbir avukat, yumruklarını ve dişlerini sıkmamış, bağırarak tutanaktaki sözleri sarf etmemiştir. Bu sözlerin tamamı yalandır.
  2. Hakimin “sen hsk müfettişi misin, senin burada hiçbir hakkın ve yetkin yok” dediği doğrudur. Bunun dışında sarf ettiğini iddia ettiği sözlerin tamamı uydurmadır.
  3. Tanık ifadelerine dikkat edildiğinde, hakime karşı tehdit eder gibi bir üslup takınılmadığı gibi, “sana da gösteririm” sözleri hiçbir zaman sarf edilmemiştir.
  4. “Sizi duruşmaya almazsa tutanak tutun, ben HSK’ya bildiririm, gösteririm ona, bu kendini cezada sanıyor, bu kim oluyor, biz hepinizin arkasındayız” sözleri tarafımdan hiçbir şekilde sarf edilmemiş olup, bu iddialar da tamamen suç tasniine yöneliktir.
  5. Hakim, duruşmada aleniyeti ortadan kaldırıp, avukatları salondan dışarı çıkarttığını, almadığını kendi tutanağında kendisi kabul etmiştir. Hiçbir hakim, yasal ve hukuka uygun bir gerekçe olmadan, duruşmayı kamuya kapatamaz ve avukatları duruşma salonunun dışına bağırıp çağırarak gönderemez. Hakim, yaptığı hukuka aykırılığı ve suç sayılan fiilini anlaşmış ve duruşmaya aleniyet kazandırmıştır.
  6. Duruşmaya aleniyet kazandırması üzerine tarafımca söylendiği iddia edilen “hah işte nasılmış gördün mü, böyle yola gelir sonunda, böyle olacak” şeklindeki sözler söylenmemiş olup, tamamen hakimin, kendi tavrını haklı göstermeye yönelik olarak yazdığı beyanlardır. Sadece yukarıda beyan ettiğim gibi “işte böyle olmalı” sözünü söyledim ancak bu sözün hakim tarafından duyulması mümkün değildi. Diğer yandan burada utanması gerekenin Ankara Barosu Başkanı olmadığı çok açık ve nettir.
  7. Bir hakimin üzerinde cübbesi ile birlikte kürsüyü terk ederek, duruşma salonunun dışına çıkarak, adliye koridorunda, bir avukata saldırması ve “sen hiç utanmıyor musun, ben senden korktuğum için mi içeri aldım avukatları, yaşından başından utan” şeklinde sözler söylemesi, hakaret suçunu oluşturmaktadır. Diğer yandan hakimlik mesleğine yakışmaz tavır ve sözler, tarafımızca da HSK’ ya yapılan şikayette belirtilmiştir.
  8. Koridordaki hiçbir avukat, hakimin üstüne yürümemiş, bizzat bir kısım avukatlar hakimin saldırganlığını önlemek için araya girip hakimle birlikte duruşma salonuna girmişlerdir.
  9. Hiçbir avukat, hakimin yüzüne temas ettirecek şekilde telefonunu yaklaştırmamış, kapının kapanmasına da engel olmamıştır ve esasen duruşma salonunun kapısının, orada bulunan avukatların ve vatandaşın yüzüne kapatılmasının da hukuka uygun bir yan bulunmamaktadır. Ayrıca “devam edin” demek ve benzeri sözler sarf etmek suç teşkil etmemektedir. Mahkeme katibinin ağlamasının da, kendi duygusal bakışından olması çok doğaldır ve duruşmaya devam etmesi de bunu göstermektedir.

Yukarıdaki bilgiler ışığında Ankara 12. İş Mahkemesi hakiminin, suç tasniine ilişkin beyanları, tehdit ve hakaretleri için Cumhuriyet Savcılığına ayrıca suç duyurunda bulunulacak ve diğer şikayetçiler mahkeme katibi ve mübaşir de suç tasnii ve yalan beyanda bulunmalarından dolayı şikayet edilecektir. 

Şikayetçilerin söz konusu iddialarla ileri sürdükleri suçlamaların, mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğu açıkça ortadadır. Diğer yandan, söz konusu tutanaklar ile şikayetçiler yalan beyanlarla suç tasniinde bulunmuş, tehdit ve hakaret suçunu işlemişlerdir. Bu hususlara ilişkin olarak Savcılığa gerekli suç duyuruları yapılacaktır. Başından sonuna kadar tarafımca takınılan tavır ve söylemler, tamamen Avukatlık Kanunu’nun 97/6.maddesinde Baro Başkanına yüklenen görev ve sorumluluk çerçevesindedir. Tarafımdan işlenen bir suç bulunmamaktadır. Bilakis Avukatlık mesleğinin onuru ve bağımsızlığı korunmuştur.

DELİLLER :

  1. Hakim tarafından 24.5.2018 tarih ve saat 10:57:59 da tutulmuş olan 2018/81 E sayılı dava dosyasına ait tutanak ve aynı tarihli ve 11.22.23 saatinde tutulmuş olan 2015/483 E sayılı dosyanın duruşma tutanaklarının incelenmesi, olayın aydınlanması açısından son derece önemlidir. Bu tutanakların Savcılığınızca incelenmesini talep ediyorum.
  2. Ankara Adliyesi Balgat Ek Binası 2. Katının video kayıtlarının incelenmesi de, olayın aydınlanması açısından önemlidir.
  3. Olay sırasında çekilen ve sosyal medyada yayınlanan video kayıtlarının da incelenmesi, yine olayın irdelenmesi açısından önem arz etmektedir.
  4. HSK ya yapılan 25.5.2018 tarih ve 57517 Gelen evrak kayıtlı şikayet dilekçesinin ve eklerinin incelenmesi talep edilmektedir.
  5. Meslektaşlarım tarafından tutulan 24.5.2018 tarihli 2 adet tutanağın incelenmesini de talep etmekteyim.
  6. HSK müfettişleri Uğur Yıldırım ve Hamit Çakmak tarafından yapılan soruşturma dosyası
  7. Tanık ifadeleri ve her türlü delil

SONUÇ    :   Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 01.01.2006 tarih ve 13 numaralı Genelgesinin 3/5 maddesi gereğine yazılı beyanımdır.

 Av. Hakan CANDURAN

Ankara Barosu Başkanı